Hakim ve savcılara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kararınızı verirken kimsenin sizi yönlendirmesine müsaade etmeyin. Parayı, pulu her zaman bulursunuz. Ama hak ve hukuk bulunmaz.” dedi.

Yeni anayasada eski terane! Yeni anayasada eski terane!

Ayrıca "Şu an Türkiye’de 15 bin 412’si cumhuriyet savcısı, 7 bin 409’u hakim olmak üzere toplam 22 bin 821 hakim ve savcı görev yapıyor. Bugün törenle birlikte bu sayıyı 23 bin 923’e çıkarmış oluyoruz." diye ifadelerde bulundu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da "Adalet haklıya hakkını vermektir. Hukuk, insan onurunu korumak için vardır. Herkesin onurlu yaşamasının yanında başkasına zarar vermemesi ve nihayet haklıya hakkının teslim edilmesi hukukla mümkündür. Toplum düzeninin esası adalettir. Bizim inancımızda kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yaparsa onu görür. Herkesin hak ettiğini hakkaniyetle alması barış ve huzur ortamını beraberinde getirir" değerlendirmesinde bulundu.

Batı'dan ithâl edilen rejim zihniyetiyle adalet sağlanmaz!

Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı suça çare bulmak yerine suçluya ceza verilmesi hususunda hakimleri artıradursun, hatta sabah akşam “hakimler düzgün karar verin” diyedursun. Fakat nisbet noktaları Kemalizm olan hakimlerin mutlakları da Kemalizm’in dayattığı anayasa olduğu müddetçe hiçbir hakim iyi ve doğruya sevkedici kararlar veremez. Bu sebepten adalet, çürümüş olan hukuk sisteminden sağlanamaz. Hele ki Kemalist vesayete bağlı bir hukuktan da insanî hiçbir haslet beklenemez. Hakimiyet hakkın değil de Batı hukukunun olduğu müddetçe Müslümanlar olarak da parya muamelesi görmeye devam ederiz.

Yazarlarımızdan Ömer Emre Akcebe, bizde işleyen hukuku şu şekilde tanımlıyor:

“Hukuku uygulayarak adaleti sağlamakla vazifeli yargı kurumunun işleyişine bakmak ve anlamak için öncelikle işletildiği rejim zihniyetinin anlaşılmasında fayda var. Bugün, bizim ülkemizde kapitalist anlayış hâkim olduğuna göre ülkemizde işletilen hukuk; fertle sermaye arasındaki menfaat münasebetlerinde cebren sermayenin çıkarlarını korumak ve kollamak üzerine bina edilmiştir. Adaleti tesis etmekle mükellef olan yargı müessesesinden tutun da yargının emir ve direktifleriyle hareket eden kolluk kuvvetlerine kadar sağlanan adalet, sermayenin çıkarlarının korunmasından ibrettir. Batı'dan ithâl edilen rejim zihniyetiyle öz yurdunda zindanda, zindanda değilse anlayışında tutsak edilen Müslüman milletin hareket kabiliyetini kısıtlamak ve yabancılaştırmak adına Batı'dan ithâl edilen hukuk kuralları. Şimdi hukuk “gerek fertler arasındaki ve gerek fertle cemiyet arasındaki menfaat münasebetlerini cebren tanzim eden kaideler bütünü” ise, bu kanunların hukuksuzluğunu hangi kanuna nisbetle, kim yargılayacak?

Ayrıca itiraf etmek gerekirse, Türkiye'nin hukuk devleti olarak neresinden tutsan elinde kalıyor ve bir bütünlükte bunca garabeti toparlamak da zorlaşıyor...”

Yamalı Batıcı rejim artık miadını doldurdu

Birçok problemli sistemden alınma yamalı rejim artık miadını doldurmuş vaziyette. Bu rejim birilerinin menfaatini sağlamak ve diğer kalanların üzerine çökmek üzere kurgulanmış ve demokrasi yalanıyla da süslenerek toplumlar uyutulmaktadır.  

Asırlardır uygulanmakta olan beşeri sistemler insanlığı felakete sürüklemekten başka hiçbir gaye tanımıyor. Artık İslam’a yüzünü dönerek bir istikbal edinmenin zamanı geldi de geçiyor.

Toplumları sömürmek üzere kurgulanan demokratik rejimler, semirmeye ve sömürmeye devam ederken, İslam dünyası başta olmak üzere tüm dünya büyük sefaletin içerisinde kaybolmaya ve zillet içinde yaşamaya devam ediyor.

Üstad Necip Fazıl’ın ve Salih Mirzabeyoğlu bu hususta Batı’nın ve Doğu’nun tarih ve durum muhasebesini yaptı ve sömürü çarklarına karşı İslam’a muhatap anlayışla bir sistem geliştirdi: Başyücelik Modeli... Çağın dayattığı bu idare biçimi kuşanılmadan Türkiye’nin kurtuluşu da imkansızdır.

Baran Haber