ABD tarafından ilan edilen ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan “Yüzyılın Anlaşması”nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
19. yy’daki “Şark Meselesi”, Osmanlı’yı parçalamayı hedefliyordu. Şimdi de Filistin’i “sorun” olarak görüyorlar. Bunun nedeni ise İsrail tabiî ki... İsrail’i üzmek, germek istemiyorlar. Diyorlar ki, “İsrail sorun değil çözüm”... “Filistin sorunu” falan diyerek ABD eski Başkanı Truman’dan bu yana bölgeyle yakından ilgileniyorlar. Daha önce birkaç defa “barış görüşmeleri” ortaya atıldı. Oğul Bush ve baba Bush döneminde de oldu. Bir netice çıkmadı. “Yüzyılın anlaşması” dedikleri şeyle ABD Başkanı Trump’ın önüne aynı hedefi koydular. Fakat bu plân henüz masaya getirilmedi. Herkes kanaatini bir şekilde dile getiriyor. Bu hedefin her zaman olduğu gibi iki ayağı olacak. Biri teşvikler, ekonomik ayak. Bahreyn’de 25-26 Haziran’daki zirvede bu ekonomik ayakla ilgili toplantı yapıldı. O toplantıya Filistin tarafı katılmadı. Bütün Filistinliler boykot etti. Ramallah yönetimi yani Mahmud Abbas da reddetti. Birkaç işadamıyla görüşmekle yetinmek durumunda kaldılar. Siyasi temsilci hiç yoktu. Fiyaskoyla sonuçlandı.

Sadece ekonomik veya siyasi ayakla sonuç alınabilir mi?
Tabiî ki alınamaz. Bu durumda nasıl yapacaklarını ben de merak ediyorum. Ağustos ayının sonunda açıklayacaklarını söylediler. Daha önce de ertelenmişti. İsrail seçimleri vs gerekçesiyle... Bu iki ayağın bir araya getirilmeden sonuç alınması mümkün değil, bütün mesele de burada kopuyor. Filistinliler himaye aldatmacasıyla öne çıkan İsrail işbirlikçisi Arap rejimlerini reddediyor.

İsrail Gazze’yi bombardımanla yıkarken altyapı masraflarını üstlenerek rol almaya çalışıyorlar. Bu arada adım adım “yerleşimci” diyerek Filistinlilerin topraklarını işgal edip meşrulaştırıyorlar.
İşte bunu Filistinliler görüyor. 93’te başlatılan “Oslo Süreci”, Arafat’la İzak Rabin arasında gerçekleşmişti. Bu görüşmeler sadece bir noktaya takılmıştı. O da Kudüs’ün statüsü... 95’te Rabin öldürülmeseydi belki 99’da sonuçlanacaktı. 2000’de Barak gündeme getirdi yine olmadı. Bu çok temel bir mesele. Filistin tarafı Doğu Kudüs’ü başkent olarak istiyor. İsrail özellikle bu havzaya Mescid-i Aksa havzasına el koymak istiyor. Oysa bu havza bütün dünya Müslümanlarının sahiplendiği bir nokta. Kudüs sadece Filistinlilere ait bir mesele değil. Toprak olarak öyle görülebilir ama manevî olarak ümmet çapında bir davadır. Anlaşmazlık meselesi Kudüs. Getirdikleri son anlaşma ne Filistinlileri, ne de dünya Müslümanlarını tatmin edecek bir anlaşma değil.

Hristiyan Batı ülkeleri şu aşamada nasıl bir tavır alabilir? İsrail’i sorun olarak görme ihtimali olabilir mi?
Batı dünyasında itirazlar var. Biliyorsunuz, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e nakli konusunda aldığı karara Türkiye öncülüğünde itiraz edilmişti. BM Genel Kurulu’nda bu karar sadece adı bile doğru dürüst bilinmeyen 9 ufak tefek ülke ABD’ye destek verdi. Batılı büyükler ise ya çekimser kaldı veya reddetti; Rusya dahil. Bu mesele etrafında sürekli spekülasyon üretiliyor, sulandırılıyor.

Netanyahu, Batı Şeria’da cesedi bulunan İsrail askeri Dvir Sorek’i bahane edip, bölgeyi ilhak için Batı Şeria’nın bir bölümünün İsrail sınırlarına katılmasını teklif etti. Kurban Bayramı’nda da Mescid-i Aksa’ya -her bayram olduğu- gibi tecavüz çağrıları yapılıyor...
Filistin tarafını yormaya, zayıflatmaya çalışıyorlar. Batı Şeria’yı ilhak etmeye çalışıyorlar. Filistinlileri “özerklik statüsü”nde tutmak ve bu çerçevede tanıyarak hapsetmek istiyorlar. Filistinlilerin bunu tanıması kendi ölümlerine imza atması demek. Aslında ABD 67’deki işgalden beri Batı Şeria’daki “Yahudi yerleşimciler”i tanımıyorlardı. Trump’la birlikte bu bakış değişti. İsrail ne diyorsa kabul ediyor. Dolayısıyla Golan Tepeleri hususunda İsrail tarafına da hak verdi. “Burası İsrail toprağıdır” şeklinde. Şimdi bu son ilan edilen anlaşmada 50 milyar dolar gibi bir rakam konuşuluyor; Filistin’e verilmek üzere. Bu paranın çoğunun Filistinlilere gideceği söylense de Mısır, Ürdün gibi ülkelere de verilecek. Bu bir rüşvet teklifi. Bazen de alay mevzuu oluyor Arap rejimleri. Diyorlar ki, “Arap ülkeleri toplansa, ABD ve İsrail’e 2-3 trilyon dolar verseler, Kudüs’ten vazgeçerler mi?” Vazgeçmez tabiî... Bahreyn fiyaskosundan sonra Trump’ın damadı Kushner, Mahmud Abbas’ı tavlamaya çalıştı. Abbas’ın boykotunu anlayamadıklarını söyledi. Anlaşılmayacak bir şey yok. Bundan dolayı diyorlar ki, “damat Kushner bölgeyi tanımıyor, danışmanlarından aldığı bilgi ve telkinlerle, hiç tanımadığı Filistinliler hakkında karar aldırmaya çalışıyor. “Biz istedik olacak” zannediliyor. Bu da cehaletle anlatılabilir bir durum.

Türkiye’nin “Yüzyılın Anlaşması”nı tanımayacağı açıklamasını da dikkate alarak sürecin bundan sonrası için neler söyleyebilirsiniz?
Filistin bloklar arası bir mesele... Her ne kadar BM’de büyük bir blok ABD aleyhinde görünse de kararlı olanın, güçlü olanın kendileri olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle az-çok mesafe alabiliyorlar. Bunun takip edilmesi, kontrol altına alınması ancak İslam coğrafyasında büyük bir birliğin gerçekleşmesiyle mümkün. Türkiye de bunun çabasında. Çünkü dava tüm Müslümanların davası. Ümmetin uyandırılması, sahip çıkması lazım. Türkiye de Ürdün’le birlikte karşı duruyor. Durması gerekir. Kudüs’ün İsrail’e devri hiçbir Müslüman tarafından kabul edilemez.

Baran Dergisi 657. Sayı