Rubio’nun açıklamasında öne çıkan ilk gerekçe, Amerikalı şoförlerin istihdamını koruma amacı oldu. Uzun süredir sendikaların ve taşımacılık lobilerinin baskısıyla gündeme gelen bu adım, ucuz yabancı işgücüyle rekabet eden Amerikalı sürücülerin yükünü hafifletmeyi hedefliyor. Özellikle seçim atmosferinde “Amerikalının işini Amerikalıya verme” söylemi, siyasi desteği artırmayı amaçlayan bir hamle olarak yorumlanıyor.
Güvenlik gerekçesi öne sürülüyor
Kararın arka planında güvenlik kaygıları da öne çıkarıldı. Özellikle Florida’da yaşanan ölümcül bir kaza sonrası, yabancı sürücülerin yol güvenliğini tehdit ettiği iddiaları yeniden gündeme geldi. Bu yönüyle adım, göçmen karşıtı siyasetin “güvenlik” kılıfı altında meşrulaştırılmasının bir örneği olarak görülüyor.
Ekonomik çıkar ihtimali
Vize durdurma kararının bir diğer boyutu da ücret tartışmaları. Yabancı şoförlerin düşük ücretlerle çalıştırılması, Amerikalı kamyoncuların sendikal pazarlık gücünü zayıflatıyordu. Vizelerin askıya alınması, Amerikalı şoförlere daha güçlü bir ücret pazarlığı zemini sunabilir. Böylece hükümet, hem işçi sınıfının taleplerine kulak verdiğini göstermiş olacak hem de enflasyonla mücadelede orta sınıfı gözeten bir görüntü sergilemiş olacak.
Göç politikalarının sertleşmesi
Karar, ABD’nin genel göçmenlik politikasının sertleştiği bir dönemde alındı. Trump döneminde başlayan ve Rubio yönetiminde devam eden bu yaklaşım, göçü yalnızca ekonomik değil aynı zamanda “millî güvenlik” meselesi olarak çerçeveliyor. Ticari şoför vizelerinin durdurulması, bu genel stratejinin bir uzantısı olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası yansımalar
Adımın sadece iç siyasetle sınırlı kalmayacağı, uluslararası taşımacılık ağlarına da yansıyacağı belirtiliyor. Özellikle Kanada, Meksika ve Hindistan gibi ülkelerden ABD’ye gelen yabancı şoförlerin vizelerden doğrudan etkileneceği; bu durumun sınır ticaretinden lojistik zincirine kadar geniş bir alanda sonuçlar doğurabileceği ifade ediliyor.
ABD’nin ticari kamyon şoförleri için vizeleri durdurma kararı, resmî açıklamalarda güvenlik ve istihdam gerekçeleriyle temellendirilse de, siyaset, ekonomi ve göçmenlik politikalarının iç içe geçtiği çok boyutlu bir hamle olarak öne çıkıyor. Seçim sürecinde siyasî hesapların etkili olduğu, ekonomik çıkarların gözetildiği ve göç politikalarının sertleştiği ihtimalleri güçlü şekilde tartışılıyor.