ABD eski çalışma bakanı ve California Üniversitesi kamu politikası profesörü Robert Reich, 19 Mart’ta Guardian’da bir yazı kaleme alarak özelde Amerikan sistemi üzerinden global iktisadî düzenin, güçlüleri daha güçlü yapmak ve zayıfları daha çok ezmek üzerine kurgulandığını, bankacılık sisteminde yaşanan son kriz çerçevesinde anlattı. Bu yazıyı okurlarımız için tercüme ettik.

Silicon Valley Bank'ın eski CEO'su Greg Becker, 27 Şubat'ta, bankanın hisse senetlerinin düşüşünü ve çöküşünü tetikleyen büyük zarar açıklamasından sadece günler önce 3,6 milyon dolarlık SBV hissesi sattı. Becker önceki iki yıl içinde yaklaşık 30 milyon dolarlık hisse senedi satmıştı.

Ancak Becker bu karmaşadan en kazançlı çıkan olmayacak. Wall Street'in en büyük bankası JPMorgan Chase'in Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Jamie Dimon muhtemelen çok daha fazla kazanacak.

Bunun nedeni küçük ve orta ölçekli bankalardaki mevduat sahiplerinin, JPMorgan ve 2008 yılında hükümet tarafından kurtarıldıkları için "batamayacak kadar büyük" kabul edilen diğer dev bankaların güvenine kaçıyor olmaları.

Geçtiğimiz Cuma günü öğleden sonra Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, Dimon ile New York'ta bir araya geldi ve Silikon Vadisi Bankası'ndaki başarısızlığın diğer bankalara da sıçrayıp sıçramayacağını sordu. Dimon "potansiyel var" diye cevap verdi.

Muhtemelen Dimon böyle bir sıçramanın JPMorgan için çok daha fazla iş anlamına geleceğini biliyordu. Banka analisti Mike Mayo, Pazartesi günü müşterilerine gönderdiği bir notta, JPMorgan'ın dalgalı piyasalarda "test edildiğini" ve 2008 finansal krizinden bu yana en büyük ABD bankalarının riski nasıl azalttığının "somut örneği olduğunu" yazdı.

2008 finansal krizinin, en büyük Wall Street bankalarına devasa bir varlık kaymasına sebep olduğunu ve bunun sonucunda JPMorgan ve diğer devlerin çok daha büyük hale geldiğini hatırlayın. 1990'ların başında en büyük beş banka ABD banka mevduatlarının sadece yüzde 12'sini oluşturuyordu. Krizden sonra ise bu rakam neredeyse yüzde 50’sine çıktı.

Bu haftadan sonra daha da büyük olacaklar.

Devasa büyüklükleri, onlara halihazırda yıllık 83 milyar dolar olduğu tahmin edilen devasa, ama gizli bir federal sübvansiyon sağladı. Bu, yatırımcıların ve mevduat sahiplerinin, devasa bankalara daha yüksek ücret ve daha düşük getiriler karşılığında isteyerek verdikleri bir mükafat; çünkü batamayacak kadar büyük oldukları düşünülüyor.

Bu gizli federal sübvansiyonun bir kısmı banka yöneticilerinin cebine giriyor. Dimon, sadece geçen yıl 34,5 milyon dolar kazandı.

Dimon, 2008 yılında JPMorgan ve diğer büyük bankaların dikkatsiz ve hileli kredi uygulamalarının yol açtığı mali krizi durdurmaya yardımcı olmak için, JPMorgan federal hükümetten 25 milyar dolar aldığında işin başındaydı. Dimon o yıl 20 milyon dolar kazanmıştı.

Mart 2009'da Barack Obama Dimon ve diğer üst düzey banka yöneticilerini Beyaz Saray'a çağırdı ve onları "sizinle mızraklar arasındaki tek şey benim yönetimimdir" diye uyardı.

Ancak eski başkan hiçbir zaman Dimon'ı ya da diğer büyük bankacıları kamuoyu önünde azarlamadı. Dimon ve diğer Wall Street CEO'larının almaya devam ettikleri cömert maaşlar sorulduğunda, Obama onları "çok bilgili işadamları" olarak savundu ve insanların başarısını ya da zenginliğini küçümsemediğini, bunun serbest piyasa sisteminin bir parçası olduğunu söyledi.

Hangi serbest piyasa sistemi? Vergi mükellefleri bankaları daha yeni kurtarmıştı ve banka CEO'ları hâlâ dolgun maaş çekleri alıyordu. 8.7 milyon Amerikalı işini henüz kaybetmiş ve işsizlik oranı %10'a yükselmişti. ABD'deki toplam hane halkı net değeri 11.1 milyar dolar düşmüştü. Konut fiyatları 2006 yılındaki zirvesine göre ülke çapında üçte bir oranında düşerek yaklaşık 10 milyon kişinin evlerini kaybetmesine sebep olmuştu.

Obama, CEO maaşlarını savunmak yerine, bankaların kurtarılmanın bir koşulu olarak orta sınıftaki piyasa değeri düşen ev sahiplerine yardım etmesini talep edebilirdi.

Bir başka mantıklı öneri de, iflas hakimlerinin sallantıdaki ev ipoteklerini yeniden yapılandırmasına izin vermek ve böylece borçluların daha az borçlanmalarını ve evlerinde kalmalarını sağlamak olabilirdi.

Ancak Dimon liderliğindeki büyük bankalar buna karşı çıktı. Sıkıntı içindeki ev sahiplerinden mümkün olduğunca fazla para koparmanın ve ardından haczedilen evlerden alabildikleri kadarını tahsil etmelerinin daha fazla işlerine geleceğini düşündüler.

Nisan 2008'de Dimon ve bankalar başarılı oldu: Senato, iflas hakimlerinin zor durumdaki ev sahiplerine yardım etmek için ipoteklerin tadil edilmesine izin verecek bir tasarıyı oylayarak reddetti.

Aynı Dimon, 2020 seçimleri öncesinde Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez'in savunduğu “Medicare for all (herkes için tıbbi bakım sigortası)”, ücretli hastalık izni ve ücretsiz kamu yüksek eğitimini ihtiva eden politikalara karşı uyarıda bulundu. Dimon bunların "sosyalizm" anlamına geldiğini söyledi.

"Sosyalizm, kaçınılmaz olarak durgunluk, yolsuzluk ve genellikle hem ekonomiye hem de ferdî hayata müdahale etme becerisi artan otoriter hükümet yetkilileri gibi daha kötü sonuçlar üretir, onlar da iktidarı sürdürmek için sıklıkla bu yollara başvururlar" diyen Dimon sosyalizmin "ülkemiz için bir felaket" olacağını söyledi.

Dimon ayrıca, bankacılığın "aşırı düzenlenmesine" karşı uyarıda bulunarak, bir sonraki finansal krizde JPMorgan gibi büyük kurumların, son kriz sırasında verdikleri kredileri veremeyecekleri uyarısında bulundu.

"Bir sonraki gerçek gerileme başladığında, bankalar hem psikolojik olarak hem de yeni düzenlemelerle 2008 ve 2009'da birçoğumuzun yaptığı gibi piyasaya serbestçe kredi vermekten alıkonulacak. Yeni düzenlemeler, bankaların kriz dönemine girerken daha fazla likidite bulundurmaları, daha da zorlu stres testlerinin etkilerine hazırlıklı olmaları ve daha fazla sermaye tutmaları gerektiği anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.

Ancak, geçtiğimiz hafta bir kez daha ispatlandığı üzere, Amerikan kapitalizminin katı bariyerlere ihtiyacı var. Aksi takdirde, kurtarma paketlerini çağıran periyodik krizlere maruz kalmaya devam edecek.

Netice, diğer herkes sert cezalara maruz kalırken zenginler için sosyalizm oluyor: Bankalar kurtarılıyor ve en büyük bankalar ile bankacılar daha da iyi duruma geliyor. İpoteklerini ödeyemeyen ortalama insanlar ise evlerini kaybediyor.

Bu arada, neredeyse 30 milyon Amerikalı hâlâ sağlık sigortasından yoksun, işini kaybeden işçilerin çoğu işsizlik sigortasından yararlanamıyor, çoğunun ücretli hastalık izni yok, çocuk işçiliği artıyor ve yaklaşık 51 milyon hane konut, gıda, çocuk bakımı ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

Pek çok Amerikalının sistemin kendilerine karşı kurgulanmış olduğunu düşünmesinde şaşılacak bir şey var mı? Bazılarının güce aç demagoglar sebebiyle işportacı madrabazlara duyarlı hâle gelmesi şaşırtıcı mı?

Tercüme: Faruk Hanedar