11 Eylül olaylarıyla artış gösterip Amerika ve Avrupa’da bir saplantı haline gelen ve bu saplantıyı da dışa vuran İslam ve Müslüman düşmanlığı günbegün artarak kendini gösteriyor. Peki bu İslamofobi nedir? İslamofobiyi neler tetikliyor?  İslamofobi üzerine yazılan yazılar ne denli objektif? Her geçen gün artan İslam düşmanlığını Batılı siyasi partiler nasıl bir fırsata çevirdiler? Bu konuyla ilgili sayısız sorulara cevaplar verilip İslamofobi konusunu açıklamaya çalışacağız.

İslamofobi ifadesinin ilk defa ne zaman kullanıldığı ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Fakat bu terimin etraflıca tanımlanıp yaygınlaşmasında Runnymede Trust’ın 1997’de yayınladığı “Islamophobia: A Challenge For Us All (İslamofobi: Hepimize Karşı Bir Meydan Okuma)” adlı bir raporda kullanılmıştır. 11 Eylül olaylarından sonra İslamofobi kavramı ile ilgili fikirler, kitaplar, medya aracılığıyla günlük hayatta kullanımını yaygınlaştırmıştır. Bu rapor İslamofobiyi “İslam’a ve Müslümanlara karşı, olumsuz ve aşağılayıcı kalıplaşmış düşünce ve inançlar atfeden bir dizi kapalı görüşler tarafından işlenmiş iğrenme, nefret ve düşmanlık.” olarak tanımlamıştır. Rapor, İslamofobinin “Müslümanlara karşı dışlama, ayrımcılıkla sonuçlanan temelsiz bir iğrenme ve hoşlanmama içeren bir dünya görüşüne” dayanmakta olduğunu eklemiştir. (Esposito, Kalın, 2020:44) Runnymede Trust, İslamofobi’yi İslam’a yönelik asılsız düşmanlık şeklinde tanımlamaktadır. (Runnymede Trust, 1997)(1) AB Temel Haklar Ajansı (EUMC) ise terimi, “İslamofobi, İslam dünyasına mensup olan bireylerin maruz kaldıkları ayrımcı muameleye verilen genel isimdir.” şeklinde tanımlamaktadır. Kısacası, Müslümanlara karşı yapılan din temelli her türlü ayrımcılığa, ırkçılığa denilir. 

Asırlardır beyaz ırkın diğer ırklara üstünlüğünü savunan Batı dünyası ben-merkezci olup farklılıkları reddetmiştir. Haçlı seferlerinin üstesinden gelip geniş bir coğrafyaya yayılan İslamiyet ve 60’lı yıllarda Avrupa’ya yoğun bir işçi göçünün olmasıyla İslam’ı, Hristiyanlığı yok etmek için uydurulmuş bir din olarak gören komplo teorileri yayıldı. Soğuk Savaş döneminden sonra İslam’ı ve Müslümanları terör ve şiddetle yan yana koyarak zihinler olumsuz etkilendi. El-Kaide'nin 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ni vurması, IŞİD-DAEŞ gibi terör örgütlerinin yaptıklarını İslâm dini adına yaptıklarını söylemelerini, medya çarpıtarak haberleştiriyor ve İslam dinini terör örgütü ve Müslümanları da terörist olarak gösteriyor. Böylelikle İslamofobi artıyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İslamofobinin son zamanlarda gündemde oluşunu daha çok Batı’ya yapılan Müslüman göçleri, İran devriminden sonraki süreçte Müslümanlara karşı olumsuz bakış açısı, “terörist eylemler”, “uçak kaçırmalar” ve “11 Eylül saldırıları” gibi güncel olaylara bağlamaktadır. (Esposito, Kalın, 2015) Fakat burada, Batılıların Müslüman memleketlerinde yaptıkları zulümlerin atlanması, Müslümanların aslında kendi topraklarına yönelik savaşı dışarıya taşıdıkları gözden kaçırılmamalıdır. 

Evet durum böyle iken Avrupa’da her geçen gün İslam, Müslüman düşmanlığı artıyor. Bunu fırsat bilen siyasi partiler daha fazla oy için seçim vaatlerini Müslümanların özgürlüklerini kısıtlayarak oluşturuyor. Sadece 2021 yılında Batı’da İslamofobi olarak neler oldu:

9 Ocak: Hollandalı aşırı sağcı Geert Wilders’in seçim vaadi olarak “İslamdan Arındırma Bakanlığı” kuracağını söyledi.  

30 Ocak: Fransa’da Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi, kamusal alanda başörtü yasağı tasarısı hazırladı.

13 Şubat: Fransız İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Le Pen’i “Yeteri kadar İslam karşıtı olmamak”la suçladı ve “İslam’a karşı sizden daha sert davranıyorum” dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iktidara geldikten 18 ay sonra İslamofobi ile mücadele ederek laik değerlerin savunulması için bir dizi yasa geçirme planlarını açıkladı. Ancak aşırı sağcı rakibi Le Pen’in hızlı yükselişi, Macron’u reformist çizgiden, ırkçı çizgiye doğru yönlendirdi.

10 Mart: Danimarka parlamentosu, ülkede faaliyet gösteren camilerin bağışlarını sınırlamak için bir yasa çıkarttı.

7 Mayıs: Almanya’da çalışan memurlar başörtüsü yasağının önünü açan yasal düzenlemeler Eyalet Temsilcileri Meclisi’nden geçti.(2)

  Her yıl olduğu gibi geçtiğimiz yıl da Batı ülkelerindeki aşırı sağcı partilerin dinleri birbirinden ayrıştırıp İslam düşmanlığını yaymaya çalışarak Müslümanların hak ve hürriyetlerini kısıtlamaya dair çabalarını görüyoruz. Bunu oralarda yaşayan Müslümanlar açısından düşünürsek aşırı sağcı kimliklere sahip kimseler tarafından tacize, saldırılara, şiddete, hatta ölümlere sebep olduklarını duyuyoruz, görüyoruz. Bugün siyasetçilerin kendi menfaatleri için vatandaşları arasında ayrımcılık yapmasıyla azınlık da olsa dininden ötürü ayrımcılığa uğrayan kendi Müslüman vatandaşı zarar görmektedir. Ne yazık ki Batı medeniyetinin farklılıklara, çokkültürlülüğe açık olmadığını da tarihten biliyoruz. 19. Yy.’da Batı’da Yahudiler üzerinden yükselen nefret bugün Müslümanlara yönelmektedir. O yıllarda Yahudilerin sadece gettolarda yaşamaları ve binlerce Yahudi’nin öldürüldüğü bilinen gerçeklerdir.

Çok uzak bir tarih olmayan ve çok fazla gözyaşı döktüren 1992-1995 Bosna Savaşı’nda binlerce insan sadece ve sadece Boşnak ve Müslüman olduğu için katledildi. Sadece Batı’da değil dünyanın diğer yerlerinde azınlık olan Müslümanlar Müslüman olduğu için öldürülüyor. Ne Suriye’de ne Fas’da ne Cezayir’de ne Türkiye gibi Müslüman ülkelerde bir Hristiyan, Hristiyan olduğu için taciz edilmiyor veya öldürülmüyor. Bunun hiçbir örneğine rastlayamazsınız. Fakat Batılı bir devlet temsilcisi bunu gündemde tutarak İslam karşıtlığını savunuyorsa Müslüman düşmanlığının olmasını meşrulaştırmış oluyor. Müslüman evlerine, mahallerine, ibadethanelerine yapılan baskınları normalleştiriyor. Müslümanların can ve mal güvenlikleri tehdit altında ve bunun önünü kesecek kesin, açık bir yasa da bulunmamaktadır. Devletlerin önlemek için bir çaba sarf etmediği bu olaylar yerini daha da büyük kaoslara bırakacaktır. Buna dur demek ve yeni yasalar çıkarılmasına ön ayak olmak gerekiyor. 

Son olarak 15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’da 51 kişinin öldürüldüğü ve 49 kişinin yaralandığı cami saldırısında yaralı görgü tanığı Mirwais Waziri mahkeme salonunda, “Burada yaşadığım ve çalıştığım 17 yıldan bu yana Afganistanlı olduğum için bazı insanlar bana şaka ya da kasıtlı olarak terörist olarak seslenirdi. Bugün terörist olarak anılıyoruz ve tüm dünya biz Müslümanların terörist olmadığını gördü. Yeni Zelanda halkına sesleniyorum, teröristin dini, ırkı ve rengi yoktur. Her ırktan ve renkten kişi terörist olabilir. Sen bir terörist olarak kaybedensin ve biz kazananlardanız.” diyerek bu sözleriyle sadece Yeni Zelanda halkına değil tüm insanlığa seslenmişti.    

Dipnotlar

 1- Ahmet Aslan, İslamofobi Çalışmalarında Kuramsal Yaklaşımlar: Türkçe Makaleler Üzerine Bir İnceleme.

2-www.gzt.com/muratsoydan

Kaynakça:

Çolak, Rabia Büşra (2018). “Dini Tutum, Davranışlar ve İslamofobi İlişkisi”, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Eskişehir Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.   

Karslı, Necmi (2013). “İslamofobi’nin Psikolojik Olarak İncelenmesi”, Dinbilimleri ve Akademik Araştırma Dergisi, 13/1, s. 75-100. 

Aslan, Ahmet (2021). “İslamofobi Çalışmalarında Kuramsal Yaklaşımlar: Türkçe Makaleler Üzerine Bir İnceleme”,  SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı, 54, ss. 1-26.

Kalın, Esposito (2020). Bir Korku ve Nefret Söylemi Olarak İslamofobi, İnsan Yayınları 3.baskı

www.gzt.com/islamofobi

Fatma Kolaç, Aylık Baran Dergisi 6. Sayı, Ağustos 2022.