Astronomi alanında birçok çalışmaya imza atan, ilk rasathaneyi kuran, rasat aletleri geliştiren, Güneş ve Ay’ın doğuş yerlerini hesaplayan, yıldızların boylam, enlem ve doğuşlarını ortaya çıkaran, kuyruklu yıldızı rasat eden ve fıkhî ilimlerde de müderrislik yapan Takiyyüddin Raşid, asırlar öncesinden sadece Doğu’ya değil Avrupa’ya bile astronomi konusunda öncü olmuştur. Hatta o dönemlerde Batı’nın da astronomi âlimi olan Tycho-Brahe, Takiyyüddin Raşid’den yararlanmıştır. Kaynaklar, Takiyyüddin’in Tycho-Brahe’den daha ileride olduğunu da ispatlamıştır. İstanbul Rasathanesi 1576’da faaliyete geçerken, Tycho-Brahe’nin rasathanesi 1584’te açılmıştır.

Yıkılan rasathaneyi Abdülhamid Han yaptırmıştır

Günümüzde ademe mahkum edilen dehalardan birisi de astronom Takiyyüddin Raşid’dir. Öyle ki, hâlâ onun birçok keşiflerini kullandığımız halde, yaptığı rasatları devam ettirememişiz ve yaptığı araştırmalara hiçbir fayda sağlayamamışız. Bizde keşfedilen birçok rasat aleti, birçok matematik kuralı asırlar sonra Avrupa’da ortaya çıkıyor ve Batı’nın malı diye satılıyor. Batılılar, Doğu’nun dehalarını kullanmasını bilmiş ve tabiri caizse adeta sömürmüş. Batı’dan bize tevarüs ettiğini sandığımız binlerce keşfin Doğu’nun malı olduğunu yine bu dehaları tanıyınca şahit oluyoruz. Avrupa bilim açısından yolunu Doğu’dan bulmuş ve bunu gizli gizli aplike ederek yapmıştır. Hegel’in Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri’nin Fütuhât-ı Mekkiye’sinden apararak kendi felsefesinde kullanması ve sair yüzlerce filozofun Doğu kültüründen intihal etmesi, hatta ve hatta ayet ve hadisleri de kullanarak kendi düşüncelerine katmaları ve aplikeleriyle meşhur olmalarını Doğu’yu nasıl sömürdüklerinin göstergesi… Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu da Batı’ya dair hiçbir orijinalliğin olmadığını söyler. Astronomiye “kehanetlik yapıyor” gözüyle bakıp astronomi ilmine karşı çıkan yobaz takımının elbette Osmanlı’da da olduğunu müşahede etmiş oluyoruz. Ki Takiyyüddin’in araştırmalarını kehanet olarak görüp ilmi araştırmalarına yasak koyan kafalar, Doğu’da nice ilmin gerilemesine sebep olmuştur. Üstad Necip Fazıl’ın “…askerinin kaputuna küfür, bisiklete şeytan arabası, matbaaya kafir icadı hükümlerini kesen kaba softa, gerçekte savunduğunu hayal ettiği dine hakaret ediyor ve onun insanoğlunu kurtarıcı şifa tesirini hiçe indiriyor” dediği gibi ham yobazların yaptıkları sadece ve sadece hikmeti yitirmekten başka bir şey değildir. Takiyyüddin’in kurdurduğu ve ardından yıkılan rasathaneyi Ulu Hakan Abdülhamid Han tekrar yaptırmış ve onun emanetini tekrar ele alarak işin vahametini ve astronominin ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir. Fakat 1574’de yobaz takımının yaptıklarını burada da yapmışlar ve tam üç asır sonra yani 1900’lerde Sultan Abdülhamid’i hâl ettikten sonra İslâm dünyasındaki derin boşluğu fırsat bilenler rasathaneyi kapatmıştır. Bugün Takiyyüddin gibi bir deha tanınmadığı gibi rasathane de hiç kurulmamıştır.

Medreselerde müderrislik yaptı

1521’de Şam’da doğan Takiyyüddin Raşid’in asıl ismi Muhammed bin Maruf bin Ahmed Rasıd-üş Sami’dir. Lakabı Takiyyüddin’dir. Babası Mehmed bin Maruf da Mısır’ın en iyi müderrislerindendir. Takiyyüddin de Mısır ve Şam’da döneminin tanınmış âlimlerinden fıkıh, hadis, tefsir, matematik ve astronomi ilimleri almıştır. Arapça, Türkçe ve Farsça lisanlarını bilen Takiyyüddin Raşid, eserlerinin tamamına yakınını Arapça olarak yazmıştır. Âlimlerden hadis, tefsir, fıkıh, matematik, tıp ve astronomi gibi ilimler okumuş, Şam’da bazı medreselerde müderrislik yapmıştır.

İstanbul’da hocalardan ders aldı

İlimde yükselen Takiyyüddin, Buhari kitabını okumakla vazifelendirilmiş ve İslâm ilimler profesörlüğüne yükseltilmiştir. Bu dönemlerde İstanbul’a gelen Takiyyüddin Raşid, Edirnekapı Bala Medresesi Müderrisliği’ne yükseltildi. Çok fazla kalmayarak Mısır’a dönen Takiyyüddin 1526’da kadılık makamına yükseltilmiş ve orada kadılık görevini icra etmiştir.

1570’de tekrar İstanbul’a gelen Takiyyüddin, dönemin âlimleri Ebussuud Efendi, Azmizâde, Çivizade, Kutbettin Efendi ve oğlu Mehmed Efendi’den dersler almış ve istifade etmiştir. Takiyyüddin Raşid, astronomi çalışmalarına İstanbul’da da devam etmiş ve 1571’de devletin astronomu seçilmiştir.

Kuyruklu yıldızı ilk defa o gözlemledi

Takiyyüddin, yaptığı takvimlerde ve diğer astronomi hesaplarında kullandığı Uluğ Bey “Ziç”inin yeterli olmadığını düşünerek yeni hesaplar yapmak için yeni bir rasathane kurulmasını talep etmiştir. Osmanlılarda ilk rasathaneyi İstanbul’da Sultan III. Murad döneminde kurdurmuş ve 1577’de rasathane açılmıştır. Rasathane Beyoğlu’nda Fransız Konsolosluğu’nun yanında bulunuyordu. Bu rasathanede gök bilimleriyle uğraşmış ve çeşitli astronomik keşifler yapmıştır. Hatta 11 Eylül 1577’de gökyüzünde kuyruklu yıldızı gözlemlemiş ve bu yıldızın üzerine bir eser yazmıştır. Fakat günümüzde de olduğu gibi yapılan bir çalışmaya, edinilen bir fikre nasıl kör bakılıyorsa Takiyyüddin’in eserlerine de kör bakan ve kıskançlık gösteren bazı kimselerden dolayı rasathane yıktırılmıştır. Takiyyüddin yıktırılan gözlemevinden sonra büyük bir üzüntü duymuş fakat yılmayarak çalışmasına evinde devam etmiştir.

25 metre derinliğine bir rasat kuyusu kazdırdı

İlim öğrenip öğrettiği zamanlarda bile astronomi ve matematik üzerine derin araştırmalardan vazgeçmedi. Bazı rasatlar yapabilmek için 25 metre derinliğine bir rasat kuyusu kazdırarak, sabit yıldızları gündüz gözlemeye çalışmıştır. Bu kuyuda hacimleri büyüyen rasat aletlerini rüzgar tesirinden korumak için muhafaza etmiştir. Bu çalışmalar sayesinde orijinal eserler çıkarmış,1567-1568 yıllarında Nablus kadısı iken “Reyhanetü’r-Ruh” adlı eserini telif etmiştir. Takiyyüddin Raşid’in astronomiye katkılarında zamanı ölçmede rasat aletlerine saniye taksimatını ilk kendisi koymuş. Güneş parametreleri hesabında yeni bir usul uygulamış. 4 senelik rasatlarla güneş cetvellerini tamamlamıştır. Bir gök cisminin yörüngesinden tam olarak sapması diye adlandırılan Meyl-i Külli’yi 33, 26 ve 48 derece olarak bulmuş (Bu rakam günümüzdeki rakamdan sadece 36 saniye küçüktür).

Dakika ve saniyeyi keşfetti

Meridyenler arası zamanı ilk defa ölçmüş, Güneş, Ay ve yıldızların doğuş yerlerini, yıldızların enlem, boylam, doğuş ve eğim metotlarını ortaya koymuş. Birçok ölçüyü gerçekleştirebilmek için de aletler icat etmiş. Ondalık kesri keşfeden ilk bilgin Gıyasüddin Cemşid’e nazaran Takiyyüddin 60’lı sistemi bulmuş ve trigonometri ile astronomiye ilk defa tatbik etmiştir. Bu sistem günümüzde de derece, dakika ve saniye olarak kullanılmaktadır. Fakat her zaman olduğu gibi 1670’te bu modeli, Takiyyüddin’den 100 sene sonra Gabriel Mouton’un ortaya çıkardığı iddia edilmiştir. Takiyyüddin’in ortaya çıkardığı “aşari” astronomik hesaplamalar kendisinden 250 sene sonra Lablace tarafından grad sistemi adıyla ortaya atıldı. Kuyruklu yıldızı rasat etti. Batı’da Kadran olarak bilinen rasat aletini ilk olarak keşfetmiştir. Yıldızların açıklığını ve yüksekliğini ölçmeye yarayan Zat-üs Semt ve İrtifa aletini keşfetti. Ve yıldız ilimlerine dair birçok icatları daha bulunmaktadır. Takiyyüddin, otomatik makineler ile ilgili yazmış olduğu “Turuk al-Seniyyefi’l-Alat al-Ruhaniye” eserinde otomatik saatler, cebir, optik ve tıp gibi mevzulara da değinmiştir. Güneş parametrelerinin hesabında üç gözlem noktası tesbit etmiştir. Bu gözlem noktası Avrupa’ya 16. yüzyılda ulaşmıştır. Hatta bu gözlem Avrupa’da da yapılmış ama Takiyyüddin Raşid’in gözlemi kadar doğru olmamıştır. Takiyyüddin Raşid’in rasathanesinde usturlab, duvar kadranı, iki delikli araç, mekanik saatler, kum saati, gök küresi, yer küresi ve çizim için gerekli araçlar yer alıyordu. Aynı zamanda Raşid, Avrupa’nın da astronomi konusunda keşiflerini takip etmiş ve yararlanmıştır. Kaynaklar Takiyyüddin Raşid’in gerçekleştirdiği ilimlere Avrupa’nın üç asır sonra ulaşabildiğini söylemiştir.

Takiyyüddin Raşid’in eserleri:

Takiyyüddin Raşid yaptığı rasatları çeşitli eserlerde toplamıştır. Eserleri ise şunlardır:

1. Cedâvil-ür-Resadiyye: Astronomik gözlemler sonucunda yazılan cetvellerden meydana gelmiştir. Eser tamamlanamamıştır.

2. Gunyet-üt-Tullâb minel-Hesâb: Matematikten bahsedilmiştir.

3. Düstûr-ut-Tercîh li Kavâid-it-Testiğ: Kürevi yüzeylerden ve güneş saatlerinden bahsedilmiştir.

4. Tercümân-ül-Etıbbâ ve Lisân-ül-Elibbâ: Farmakolojik bir lügat olup tıpla alakalı bir eserdir. İlaçlar hakkında bilgiler verilmiştir.

5. El Cebr vel Mukabele Şerhi: Siracüddin Mehmed es-Secavendi’nin El-Cebr ve’l-Mukabele isimli eserine yazdığı bir şerhtir.

6. El-Kevakibü’d-Dürriye: Vakitlerin belirlenmesiyle alakalı bir eserdir.

7. Ziyc-i Cedid-i Sa’deddin: Ziyci İlahi’nin düzeltilmiş şeklidir.

8. Alatü’r-Rasadiye Li Ziyc-Şehinşahiyye: Rasathanede bulunan dokuz astronomi aletler anlatılmaktadır.

9. Sidret-ül-Münteha el Efkar fî Melekût-il-Felek-id-Devvâr: Özel rasatların toplandığı bir eseridir.

10. El-Müzvelet-iş-Şimaliyye li-Fadli Dairi ufki Kostantiniyye: Güneş saatleri ve Rubu tahtasıyla ilgilidir.

11. Et-Turuk’us Seniyye: Su saatleri, nehirden su çekilmesi, su akımları ve bir kısım eğlence aletlerinden bahseden eserdir.

12. Gurubu Şems Sebebühu ve Teahhuru: Güneşin batmasının gecikme sebebi üzerine yazılmış bir eserdir.

13. Risâletü Rub’-ul-Ceyb: Rubu tahtası denilen, zaman tayini, namaz vakitlerinin, hicrî ayların ve kıblenin tayini ve hesaplanmalarıyla ilgili âletin tarifi ve kullanılışıyla ilgilidir.

14. Reyhanetü’r-Ruhfi’r-Rusmi’s-Sa’ati ala Musteveü’s-Sütuh: Projeksiyon metoduyla ilgilidir. Güneş saatlerinden de bahsedilmiştir.

15. Haridetü’d-Dürer ve Feridetü’l-Fikir: 60’lı sistemi 10’lu kısımlara ayırdığı ve bununla yol gösterdiği sistemden bahsedilmiştir.

16. Hülasatü’l-A’mal: Gece ve gündüz süreleri üzerine yazılmış bir eserdir.

17. Risale-i Kavsün’nehar vel’Leyl: Gece ve gündüzle ilgili bazı bilgiler vermektedir.

Astronomi bilimine büyük katkıları olan Takiyyüddin Raşid’in kıymeti ne acıdır ki bilinmemiştir. Yaptığı icraatlar bugün kullanılıyor olsa bile ismini hala birçok akademisyenin bilemediğine şahit oluyoruz. 59 senelik ömrüne onlarca eser ve keşif bırakan Takiyyüddin, son yıllarını sıkıntılar içerisinde geçirmiş ve 1585 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı ise Beşiktaş’ta Yahya Efendi Dergâhı’nda bulunmaktadır.

Aylık Dergisi 145. Sayı Ekim 2016

Yazı: M. Taha İnci