İktibas

Gençliğe yeni medya ve yeni eğitim modeli şart!

Bugünün eğitimi, medyası, interneti ve Batılılaşmış hayatı, çocuk ve gençlerimizi bizden koparmakla kalmıyor, onları binbir türlü ızdırap, hayal ve kargaşanın içerisinde kendi insani değerlerinden koparırken, bizler hiçbir şey olmamışçasına, bu maddeci ve hedonist hayatın tehlikelerine teslim mi olacağız?

Abone Ol

Sosyolog Sami Şener bu yazısında, insanın varoluşunu bilmeden sahih bir hayat süremeyeceğini vurguluyor. İnsanın kendini tanımasının ancak ilahi din ve değerlerle mümkün olacağını, eğitimin bu şuurla şekillenmesi gerektiğini ifade ediyor.
Modern ideolojilerin ve maddeci eğitim sistemlerinin insanı anlamdan, ahlaktan ve adaletten uzaklaştırdığını belirtiyor. Gençliğin eşyalaşan, cinselleşen dünyadan kurtarılması için alternatif medya ve eğitim modelleri öneriyor.


İnsan, akıl ve şuur sahibi bir varlık olarak, öncelikle kendini bilmek ve kendi dünyevi sorumluluğunu yerine getirmek zorundadır. Kendimizi bilmek, bizi var eden gücü tanımak ve onun bizimle olan tarihi ve felsefi ilişkisini anlamakla başlamaktadır. Birçok bilge ve ilim sahibi insan, insanın mucizevi varlığı ve içinde yaşadığı kainatın kendi kendine ortaya çıkamayacağını söylemiştir.

Din ve Varoluş

Aslında ilahi dinleri dikkate alınmadan, insanın kaderini de tam olarak belirleyebilmek mümkün değildir. Kur’an, geçmiş milletlerin hayatından örnek verirken, onların inanç ve ahlak sistemlerinin çöküşü ile, kendi yok oluşları arasındaki önemli bağı haber vermektedir.

İnsanın varoluşunu bilmesiyle, onun kendine biçtiği rol arasında önemli bir münasebet bulunmaktadır. “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz” hikmetli sözü, “neyi bilirseniz, ona göre yaşarsınız” sözü ile bağlantılı anlamaya çalıştığımızda, şuurlu bir hayatın ne kadar önemli bir konu olduğunu fark edebiliriz.

Varoluşu anlamaya başladığımızda, kendimize ait bir hayatın nasıl olması ve bu hayat içinde nelere önem vermemiz gerektiğini de belli etmiş oluruz. Mevlana, insanın mahiyetini anlatırken, onun bu dünyada tam manasıyla mutlu olamadığını, “kamış metafor”u ile açıklar. Kamış, kamışlıktan ayrı kalmış olmanın ızdırabını yaşamakta ve bu ızdıraptan kurtulmak için, tekrar kamışlığa dönmeyi istemektedir. İnsanın da, ilahi varlıktan ayrılığının ızdırabı içinde bu dünya hayatı içinde gerçek mutluluğa eremediğini bu örnek ile açıklamaktadır. İşte burada, varoluş ile ilgili bir şuurun eksikliğini görmekte ve dünya ve içindekileri, ancak; varoluşun sırrına vesile olmakla değerli olabileceği anlaşılmaktadır.

İnsanın Varoluşu ve Eğitim

İnsan, dünyaya geldiğinde hayvanlar gibi, belli kabiliyetlere sahip olmayıp, eğitim ile gerçek özelliğine kavuşan bir varlıktır. Dolayısıyla eğitim, insanın kendini tanıması ve geleceğini belirlemesinde önemli bir özellik olmaktadır.

Bu eğitim, insanın varoluş hikmetini öğrenmesiyle başlayacağı için, bu konuda din, bütün bilgilerin üzerinde yer almaktadır. Bilgiyi, insan ve hayatın anlamı kaynaklı özelliğinden uzaklaştıran anlayış ve felsefeler, insanı huzura ve mutluluğa kavuşturamamış ve dünyada adaletli bir sistemin yerleşmesine imkan verememiştir.

Bugün dünyanın güç ve zenginliğine sahip ülkelere bakalım. Başta Amerika, Rusya ve Çin, dünya toplumlarına ne vadediyor? Savaş, sömürü ve baskı.. Tarih boyunca, din ve ahlak sistemlerinin dışında ortaya çıkan ideolojiler ve sistemler, nasıl bir dünya düzeni ortaya koyduğuna göz attığımızda; kan, gözyaşı, göç, yoksulluk ve çok yönlü istismarların varlığına şahit oluyoruz.

Bütün bu örnekler, insanın varoluşu dışında, bir hayatı yaşama çabası ve ihtirasının sonu değil mi? Bütün bu olumsuz örneklerin; kapitalizm, komünizm, liberalizm, nasyonalizm ve hatta milli devlet gibi formüller sonunda ortaya çıktığını neden göremiyoruz?..

Şimdi asıl mesele, kendi çocuklarımızı ve gençlerimizi, varoluş ile bağlantılı olmayan; kendini beğenme, vücut güzelliğini öne çıkarma, eşyalar ile öğünme, yabancı sosyal medya ağları ile eğitilme ve kendinden habersiz olamama gibi hastalıkların eğitimden kaynaklı olmadığını kim iddia edebilir?.!..

Çocuk ve gençlerimizi, varoluş gerçeğinin dışında düzenlenen ve her gün insani ve ahlaki yönümüzü ortadan kaldıran bu eşya ve teknoloji merkezli hayat anlayışından kurtaramadığımız sürece, daha vahşi ve duyarsız bir hayatı yaşayacağımızı tahmin etmek zor değil..

İslam dini, Allah’ı bilerek, inanç ve kültürde bir otorite ve bağlılık ortaya koyarak, tarihin en medeni, adaletli ve ahlaklı bir sistemi ortaya koymuştur. Bizler de bu gerçeği birçok örneği ve belgesi ile bilirken, neden eşyalaşan, cinselleşen ve vahşileşen bir dünya görüşüne teslim olma gafletini sürdürmekteyiz?..

Bugünün eğitimi, medyası, interneti ve Batılılaşmış hayatı, çocuk ve gençlerimizi bizden koparmakla kalmıyor, onları binbir türlü ızdırap, hayal ve kargaşanın içerisinde kendi insani değerlerinden koparırken, bizler hiçbir şey olmamışçasına, bu maddeci ve hedonist hayatın tehlikelerine teslim mi olacağız? Elbette ki hayır. Ama, bunun için çocuk ve gençlerimize zaman ayırıp, onların kafalarındaki yanlış ve eksik yaşama felsefesini bir şekilde ortadan kaldırarak.. Bunun için, bugün eğitim ve medya kurumlarına alternatif çalışmalar yaparak.. Bu konunun derdini duyanlar ile, bu konuyu görüşebiliriz. Tabi, henüz varoluşa aykırı bir sistemin, bataklığına batmamışsak…

Prof. Dr. Sami Şener, Mirat Haber

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }