Meral Akşener, dün yapılan bir dizi toplantıdan sonra yeniden altılı masadaki yerine döndü-döndürüldü. Döndürüldü diyoruz, çünkü herkesin gördüğü üzere öyle memnuniyetle falan değil, metazoriyle oldu bu işi. Başından beri konuşula geldiği üzere masanın esas sahiblerinin marifetiyle mi, şantajla mı, tehditle mi oldu bu iş şimdilik meçhûl. Bilinmeyenleri bir kenara bırakıp, bilinenler üzerinden devam edelim.

Bilinen iki şey var. Bunlardan birincisi, Meral Akşener, bu süreçte tünelin sonunda görünenin gün ışığı değil kamyon farı olduğunun şuurunda. Kendisini kenara atmak istedi ama muvaffak olamadı. Diğer bir bilinen ise yaşanan hadisenin okunmasındaki sakatlık. Şöyle ki, bilhassa muhalefet cenahı, Akşener’in masaya dönmesiyle tamamlanan bu sürecin tamamını “seçmen” baskısına yoruyor. Seçmen baskısının gözlemlendiği yer ise sosyal medya. İşte seçmen çok bastırmış da, Meral Akşener’de ittifakta yerine dönmek zorunda kalmış… Sanal âlemin, bu sanal âlemin parçalarının gerçeklik idrakinde meydana getirdiği tahribata son derece açık bir misâl.

Bütün bu Ergenekon, Hendek Operasyonları, 15 Temmuz, Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen Kürt Devleti ve buna karşı yapılan operasyon süreçlerinin nihayetinde, İslâm düşmanlığı müşterek paydasında buluşan alevî kisvesine bürünmüş bir Kripto Ermeni ve Kürt’ün meselesinden tamamen sıyrılarak özüne inkılab ederek Ermenileşmiş HDP ile Erdoğan düşmanlığından gözü dönmüş üç “İslâmcı” kılıklı karaktersiz muhteris ortaklığında Türkiye’nin siyasî haritasını bölmek ve parçalamak üzere bir ittifak tesis edeceksiniz, sonra da iktidara gelip, orada tutunacaksınız ha? Burada devlet aklının olmadığı, varsa bile o aklı da kaçırdığı muhakkak ama ya millet aklı? Fıdıllıoğlu darı ambarında…

Bakın bu iş nihayetinde Neşet Ertaş’ın türküsünün şu versiyonuna evrilir, demedi demeyin:

Cahildim sosyal medyanın rengine kandım

Hayale aldandım boşuna yandım

Türkiye’yi ilelebet parya sandım

Ölürüm menfaatim zehirim makamım

Evvelim ihanet oldu, ahirim ihanet

Görüş: Yavuz Beyoğlu