İrlanda, Filistin topraklarındaki yasa dışı İsrail yerleşimlerine karşı Avrupa'da bugüne kadarki en net ve en cesur adımı atarak, bu bölgelerde üretilen malların ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor. Hükümetin meclise sunduğu ve ilk oylamadan geçen "İsrail Yerleşimleri (Malların İthalatının Yasaklanması) Yasa Tasarısı 2025", uluslararası hukukun hiçe sayılmasına karşı somut bir yaptırım kararı niteliği taşıyor.
Dublin'in bu tarihi ve ilkeli duruşu, beklendiği gibi İsrail ve onun en büyük destekçisi ABD'de büyük bir tepkiyle karşılandı. Washington'daki İsrail yanlısı lobi ve Cumhuriyetçi senatörler, egemen bir ülkenin kendi meclisinde aldığı karara karşı üstü kapalı olmayan tehditler savururken, İsrail yönetimi ise her zamanki gibi eleştirileri "antisemitizm" suçlamasıyla geçiştirmeye çalıştı.
Sembolik Ama Anlamlı Adım: İşgal Ekonomisine Darbe
İrlanda hükümetinin tasarısı, doğrudan İsrail devletini değil, uluslararası hukuka göre savaş suçu sayılan, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te kurulan yasa dışı yerleşim birimlerinde üretilen malları hedef alıyor. Bu yerleşimlerden yapılan ithalatın yıllık ekonomik değeri yalnızca 685 bin avro civarında olsa da, kararın sembolik ve diplomatik etkisi çok daha büyük.
Bu yasa, yürürlüğe girdiğinde, Avrupa Birliği içinde bir üye devletin işgal ekonomisine karşı aldığı ilk doğrudan ve tek taraflı yasal tedbir olacak. Bu durumun, İspanya, Belçika ve Lüksemburg gibi, İsrail'in politikalarına eleştirel yaklaşan diğer AB ülkeleri için de bir emsal teşkil etmesinden endişe ediliyor.
Washington'dan Tehdit, Tel Aviv'den "Antisemitizm" Suçlaması
İrlanda'nın bu adımı karşısında en sert tepki, beklendiği gibi Atlantik'in diğer yakasından geldi.
- ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı James Risch, İrlanda'nın "antisemitik bir yola girdiğini" iddia ederek, bu durumun "ekonomik sonuçları olacağı" tehdidinde bulundu.
- Senatör Lindsey Graham ve Temsilci Pete Stauber gibi isimler de benzer şekilde ekonomik baskı imasında bulunan açıklamalar yaptı.
- ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ise küstah bir tavırla "Aklınızı başınıza toplayın İrlanda!" (Sober up Ireland!) diyerek diplomatik nezaketi bir kenara bıraktı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı ise tasarıyı "ayrımcı" olarak nitelendirerek, "İrlanda'nın Yahudi karşıtı bir kampanyaya katıldığını" öne sürdü. İsrail, zaten artan eleştiriler nedeniyle Aralık 2024'te Dublin'deki büyükelçiliğini kapatma kararı almıştı.
ABD Şirketleri Üzerinden Baskı: Asıl Tehdit Ne?
Washington'ın tehditlerinin altının boş olmadığı, ABD'nin 1977'den beri yürürlükte olan "anti-boykot" yasalarına dayandığı belirtiliyor. Wall Street Journal gibi yayın organlarında yer alan analizlere göre, bu yasalar, Amerikan şirketlerinin, ABD'nin katılmadığı yabancı boykot kararlarına uymasını yasaklıyor.
Bu durum, İrlanda'da devasa yatırımları bulunan Apple, Google, Microsoft, Pfizer gibi Amerikan teknoloji ve ilaç devlerini bir "çifte açmaza" sokuyor:
- Eğer bu şirketler İrlanda'nın yeni yasasına uyarak yerleşim ürünleriyle ticareti keserlerse, ABD'de kendi federal yasalarını ihlal etmiş olacaklar ve milyonlarca dolarlık ceza riskiyle karşı karşıya kalacaklar.
- Eğer yasaya uymazlarsa, bu kez de faaliyet gösterdikleri İrlanda'da suç işlemiş olacaklar.
Analistler, Washington'ın bu yasal sopayı kullanarak İrlanda'yı, kendi topraklarında faaliyet gösteren dev Amerikan şirketlerini kaybetme riskiyle tehdit ettiğini ve böylece Dublin'i kararından vazgeçirmeye çalıştığını belirtiyor.
İrlanda'nın Kararlı Duruşu: Dayanak Uluslararası Hukuk
Tüm bu tehditlere rağmen İrlanda hükümeti, kararının arkasında duruyor. Dublin, attığı adımın antisemitik olmadığını, aksine Uluslararası Adalet Divanı'nın (ICJ) 2024 tarihli danışma görüşü doğrultusunda, devletlerin "işgalin sürdürülmesine katkı sağlayan ticareti önleme" yükümlülüğüne dayandığını savunuyor.
İrlanda'nın bu adımı, küresel siyasette hukukun ve vicdanın, ekonomik ve siyasi baskılara karşı ne kadar direnebileceğini gösterecek tarihi bir sınav niteliği taşıyor. Sonuç ne olursa olsun Dublin, Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşimlerin gayrimeşruluğunu tescil eden ve bu suça ortak olmamak adına somut bir adım atan ilk Avrupa ülkesi olarak tarihe geçti.