Son olarak, Başbakan Sánchez'in en yakın çalışma arkadaşlarından ve "sağ kolu" olarak bilinen Kurumsal Koordinasyon Sorumlusu Francisco Salazar, hakkında çıkan cinsel taciz iddialarının ardından istifa etmek zorunda kaldı. Çevrim içi gazete El Diario'nun, birden fazla kadın çalışanın Salazar tarafından tacize uğradıklarına yönelik iddialarını yayınlamasının ardından gelen istifa, iktidardaki Sosyalist Parti'de (PSOE) şok etkisi yarattı. Salazar, yaptığı açıklamada "uygunsuz bir etkileşimi hatırlamadığını" belirtse de görevinden ayrıldı.
Bu gelişme, Başbakan Sánchez'in partideki etik ve yolsuzlukla mücadele taahhütlerini yeniden tesis etme çabalarına ciddi bir darbe vurdu. Sánchez, yaşananlar üzerine yaptığı açıklamada, "Hak etmeyen insanlara güvenmekle hata ettim" ifadelerini kullandı. İstifa etmeyeceğini vurgulayan Başbakan, "Kaptan, deniz dalgalandığında sorumluluktan kaçmaz. Fırtınayı atlatmak ve gemiyi limana götürmek için yerinde kalır" diyerek görevine devam edeceğini belirtti.
Siber Saldırılar ve Savunma Harcamaları Tartışması
Sánchez hükümetini hedef alan kriz, sadece siyasi skandallarla sınırlı kalmıyor. Ülkede son dönemde yaşanan ve Portekiz'i de etkileyen geniş çaplı elektrik kesintisi ile iletişim altyapısının çökmesi gibi olaylar, "siber saldırı" iddialarını gündeme getirdi. Başbakan Sánchez, bu olayların ardından yaptığı bir konuşmada İspanya'nın "büyük bir siber sorunla" karşı karşıya olduğunu ve "siber saldırılar yaşadığını" açıkça dile getirdi.
Bu durum, Sánchez'in NATO'nun savunma harcamalarının artırılması yönündeki taleplerine neden direndiğini de ortaya koyuyor. Sánchez, gayri safi yurt içi hasılanın %2'sinin üzerinde bir askeri harcamaya ayıracak kaynakları olmadığını belirterek, "Önce siber mücadelede ne durumdayız ona bir bakalım" diyerek önceliğinin siber güvenlik olduğunu ifade etmişti.
Siyasi analistlere göre, Sánchez'in İsrail'e yönelik "soykırım" suçlaması yapacak kadar ileri giden sert tutumu, onu uluslararası arenada hedef haline getirdi. Yaşanan altyapı sorunları ve birbiri ardına patlak veren skandalların, hükümeti istikrarsızlaştırmaya ve İspanya'nın dış politikasını etkilemeye yönelik koordineli bir baskı kampanyasının parçası olabileceği iddia ediliyor.