İsim ile müsemma arasında dinamik bir ilişki olduğunu, ismin müsemmayı, müsemmanın da ismi etkilediğini tecrübeyle biliriz. Bundan dolayı herhangi bir şeye isim koyarken bazı kriterleri dikkate alırız. Ayıp, çirkin, günah, utanç verici isimler hiçbir toplumda uygun karşılanmaz nitekim. Bu yüzden bir çocuğa, bir nesneye, bir kuruma isim verirken mutlaka en iyisini, en uygununu ararız ki bizim temennimizi ya da mesela kurumun ruhunu yansıtsın. Son günlerde çokça duyduğumuz "Kassam" ismi mesela. Gazze'de İsrail'e karşı halkını, topraklarını savunan Filistinlilerin silahlı gücü. İsmini, Filistin'de İngiliz manda yönetimine karşı gerilla hareketi başlatan ve 1935 tarihinde İngilizler tarafından şehit edilen İzzeddin el-Kassam'dan alır. Yani ismin ilk sahibinin amacına, mücadelesine, fedakârlığına uygun bir isimlendirme.

"Kassam" kelimesi, Arapçada mübalağalı ismi fail olarak "çok parçalayan" aynı zamanda "çok şeyi parçalayan" demektir. Türkçede de parça, bölüm anlamında kullandığımız "kısım" kökünden gelir.

Darbe ve hukuksuzluklarla yüzleşmek adına yeni bir anayasa şart! Darbe ve hukuksuzluklarla yüzleşmek adına yeni bir anayasa şart!

7 Ekim tarihinden bugüne, İsrail işgaline karşı giriştikleri şok edici savaşta isimlerinin iki anlamının da (hem çok parçalayan hem de çok şeyi parçalayan) hakkını verdiler nitekim. Yani isimler (Kassam örgütü ile İzzeddin el-Kassam isimleri) arasında uyum olduğu gibi, işlevler (işgale karşı direnmek, mücadele etmek) arasında da uyum var. Bu açıdan geleneğe her bakımdan uygun, isabetli bir isimlendirme.

Bu savaşta, İsrail ordusunun yenilmezlik efsanesini, aşılmaz güvenlik sistemini, geçilmez sınırlarını, delinmez demir kubbesini parçaladılar. Kısacası karizmasını bozup paçavraya çevirdikten sonra paramparça ettiler. İsimlerinin "çok parçalayan" anlamını, yani birinci kısmını, savaşın bu boyutunda en somut şekilde yerine getirdiler.

Bir de "çok şeyi parçalayan" kısmı var. Önce ne işe yaradığı pek bilinmeyen Ramallah'taki Filistin yönetimini, kartondan kaplan olan İsrail'i, sonra adı var kendi yok Arap âlemini, bir hayal gibi dillerde tüketilen İslam âlemini, güya özgür dünyanın önderi, özgürlüklerin hamisi, geri kalmış dünyaya demokrasi ihraç eden ABD efsanesini, eşitlik, özgürlük, insan hakları gibi kavramların kaynağı, uygulayıcısı edasıyla caka satan Avrupa medeniyetini paramparça ettiler. Yani isimlerinin ikinci anlamının da hakkını verdiler. Çok şeyi parçaladılar. Bu yanıyla isimleriyle aynı kökten gelen bir diğer kelimenin, "kasiym"in anlamını da gerçekleştirdiler. Taşlaşmış algıları parçalayarak değerlerin gerçeği ile sahtesini ayırdılar yani.

Önceki yazılarımdan birinde İsrail'in kuruluş aşamasından bugüne, bir strateji doğrultusunda hareket ettiğini, varlığını kabul ettirmek, hazmettirmek şeklinde bir yol haritası izlediğini söylemiştim. İslam âleminden başlayarak, Arap âlemini, Filistin kurtuluş örgütünü ve son olarak Hamas'ı, yani rakiplerini büyükten küçüğe doğru tasfiye ederek bölgede rakipsiz kalmaya çalıştığını belirtmiştik. Ve nihayet gelip Gazze'de Hamas'a dayandığını, eğer Hamas'ı devre dışı bırakırsa stratejisini zaferle taçlandıracağını vurgulamıştım.

Fakat daha üst düzey bir strateji ile hareket ettiği anlaşılan Kassam, Avrupa, ABD, İslam ve Arap âlemi denen bölge ülkelerinin yönetimlerini ve İsrail'i bir darbe ile şok etti, dumura uğrattı ve isminin hakkını vererek paramparça etti. Beyinlerini dağıttı. "Biz, hakkı batılın başına (beynine) çarparız, onu paramparça eder" (Enbiya, 18).

İsrail stratejisi ortalığı gürültüye boğarken, Kassam, üst düzey strateji gereği dünyaya bir darbe ile yeni bir rota çizdi aslında.

Vahdettin İnce, Star Gazetesi