Haberler

Kilise bahçesinde toplu bebek mezarı!

İrlanda'da, Katolik Kilisesi'ne bağlı eski bir anne-bebek yurdunda, bir foseptik çukuruna gömüldüğü tespit edilen 796 bebeğin kalıntılarının çıkarılması için resmi kazı çalışmaları başlatıldı

Abone Ol

İrlanda, tarihinin en utanç verici sırlarından biriyle yüzleşiyor. Galway'e bağlı Tuam kasabasında, bir zamanlar Katolik Kilisesi tarafından yönetilen anne-bebek yurdunun arazisinde, foseptik çukurlara gömüldüğü tespit edilen 796 bebek ve çocuğun kalıntılarını bulmak için on yıllardır beklenen kazı çalışmaları nihayet başladı.

Uluslararası bir uzman ekibi, yaklaşık iki yıl sürecek bu titiz çalışma sonunda, isimsiz mezarlara atılmış bebeklerin kimliklerini tespit ederek onlara hak ettikleri itibarı iade etmeyi ve kederli ailelerine bir nebze olsun huzur vermeyi amaçlıyor. Bu kazı, sadece bir arkeolojik operasyon değil, aynı zamanda devlet ve dini kurumların himayesinde yaşanan sistematik ihmal ve istismarla bir ulusun hesaplaşması anlamına geliyor.

Her şey bir tarihçinin ısrarıyla başladı

Bu karanlık sır, yıllarca Tuam kasabasının ve İrlanda'nın vicdanında bir fısıltı olarak yaşadı. 1925-1961 yılları arasında Bon Secours Rahibeleri tarafından işletilen St. Mary's Anne ve Bebek Yurdu'nda ölen yüzlerce bebeğin akıbeti meçhuldü. İlk somut ipucu, 1975'te elma toplayan iki çocuğun, kurumun eski arazisindeki beton bir kapağın altında insan kemikleri bulmasıyla ortaya çıksa da, yetkililer bu dehşet verici keşfin üzerini örttü.

Gerçek, ancak yerel tarihçi Catherine Corless'in inatçı takibiyle gün yüzüne çıktı. Corless, 2014 yılında, St. Mary's yurdunda ölen 796 bebek adına düzenlenmiş ölüm sertifikalarına ulaştı. Ancak bu bebeklerin hiçbirine ait bir mezar kaydı yoktu. Bu tutarsızlık, bebeklerin toplu ve gayriresmi bir şekilde, büyük olasılıkla kullanılmayan bir fosseptik tankına gömüldüğü gerçeğini ortaya çıkardı.

Corless'in bulguları önce yerel, ardından uluslararası basında şok etkisi yarattı ve İrlanda hükümetini bir yargı komisyonu kurmaya zorladı. Yıllar süren sürecin sonunda hükümet resmen özür diledi ve kalıntıların çıkarılması için söz verdi.

Catherine Corless, kazıların başlamasıyla ilgili duygularını, "Nihayet başladığını görmek büyük bir rahatlama. Bu uzun ve zorlu bir yoldu. Aileler gibi ben de küçük akrabalarını bulabileceklerine dair umut taşıyorum," sözleriyle ifade etti.

Adli soruşturma titizliğinde bir kazı

Şu anda bir yerleşim alanının ortasında bulunan 5 bin metrekarelik kazı alanı, adeta bir suç mahalli gibi ele alınıyor. Daha önce Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nde görev yapmış olan Daniel MacSweeney liderliğindeki İrlandalı, Amerikalı, İngiliz ve Kolombiyalı uzmanlardan oluşan ekip, kalıntılara zarar vermemek için özel "dişsiz" kepçeler kullanıyor.

MacSweeney, "Olağandışı bir ölüm belirtisine rastlarsak derhal adli tıp uzmanları ve polisi bilgilendireceğiz," diyerek operasyonun ciddiyetini vurguladı. Arazideki su sızıntıları ve kemiklerin birbirine karışmış olması, uzmanların karşılaştığı en büyük zorluklar arasında yer alıyor.

Hayatta olan akrabalardan DNA örnekleri toplanmaya başlandı ve alana kurulan geçici laboratuvarda ilk analizler yapılıyor. Amaç, bulunacak her kemik parçasını bir kimlikle eşleştirebilmek.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }