Her ne ise onun en iyisi olmak, her ne iş yapıyorsa onun en iyisini yapmak gayesine matuf bir hayattır insanın ömrüne anlam katan… Her ne iş üzerindeyse onu en iyi şekilde yapmak, aklında hiçbir soru işareti kalmamacasına tastamam etmek; en sıradan insan için dahi sanatların en yücesidir. Yaptığı iş, ettiği ibadet; her şey sanattır onun için… Ve bu, sahip olunması gereken ahlâkın en önemli sabitesidir.
Ne güzel söylemiş Amerikalı şair Douglas Malloch:
“Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol.
Ama dere kenarındaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir avuç ot ol.
Bir yola neşe ver.
Bir nilüfer olamazsan bir saz ol.
Ama gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya da mecburuz.
Burada hepimiz için birer iş var.
Cadde olamazsan, sokak ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir
Her ne isen onun en iyisi sen ol…”
Ama bir defacık “ne olacak ki” deyiverdi mi insan, sadece bir defa “aman bu sefer de böyle olsun” dedi mi… Bu rüzgâra karşı direnen uçurtmanın gövdesinde bir delik açılmasına benzer; uçurtmada açılan o delik gibi bir boşluk oluşur insanın şahsiyetinde… İşte, o zaman insanın ömrüne anlam katan her şey bir bir kayboluverir.
Zira insanın hayata karşı mücadelesi de uçurtmanın rüzgâra karşı mücadelesine benzer. Nasıl ki rüzgâr sağlam bir uçurtmayı göklere yükseltir, çürük olanı yere çalar; işte hayat da sağlam bir şahsiyete sahip olan insanın ömrüne anlam katıp ulvîleştirir, zayıf olanı ise süflileştirir. Çünkü; her bir terakkî daha yükseğini çağırıcı olduğu gibi her bir tedennî de daha alçağa inişin yolunu açıcıdır.
İşte, o yüzden bir milletin zihninde asla yeri olmaması gereken kelimeler vardır.
Tamircinin zahmetinden kaçınıp “bunu da sıkmayıvereyim ne olacak ki” dediği bir cıvata, şoförün “aman ne olacak ki” deyip yaptığı bir kuralsız sollama bir kazanın vesilesi olma potansiyeline sahiptir.
İşte, onun için bir annenin veya babanın diyalektiğinde asla olmaması gereken bazı sözler vardır. “Aman ne olacak ki, çocuğum bir kere de bunu yapsın” dedi mi bir anne veya baba, yasakların nâmütenahî cazibesine kapılıverir çocuk. Aynı rüzgâra karşı direnen uçurtmanın gövdesinde açılan deliğin büyümesi gibi yırtılır ve genişler kurallar. Tedennî bir süreç haline gelir de davranışların kötülüğü birbirini kovalar.
Ve “bir insan davranışlarının kötülüğüne aldırmaz olursa, artık her yerde iğrenç biri olarak gözükmekten çekinmez, aynı zamanda yüzünde her zaman beliren utanmazlıkla silahlanıp en bayağı eylemlere neşeyle, çekinmeden girişir.”
Çünkü her ne ise onun en iyisi olma gayesini kaybeden insan, her ne ise onun en kötüsü olmakta yarışa giren insandır.
Ve böyle bir insan sadece kendisinin sonunu getirmez, toplumu da uçuruma sürükler.
Fatih Haznedar
Aylık Baran Dergisi 17. Sayı, Temmuz 2023.