Yaratılıştan heybetli ve muhteşem
Yüzü dolunay halindeki ay
Saçları kıvırcık mı, düz mü?
Bu, görülebilecek en muhteşem yüz mü?

Hilye, sözlükte süs ve ziynet olarak geçmektedir. Kelime mecazi olarak "yaratılış, suret ve güzel vasıflar" anlamında kullanılmaktadır. İslam sanatlarında Hz. Peygamber'in (a.s.v) fiziksel özellikleri ve güzelliğini sade bir dille detaylı biçimde anlatan eserlere genel olarak hilye ismi verilmiştir. Bu eserler birer edebi eser olarak telakki edilirler. Aynı konuda hüsnühat ile yazılmış olan levhalara da hilye denilmiştir. Kelime, Osmanlı kültüründe Hz. Peygamber'in (a.s.v) vasıflarını, bu vasıflardan bahseden kitap ve levhaları ifade etmek için kullanılmıştır. Peygamber Efendimizin hilyesi hakkındaki rivayetler hadis kitaplarında "Sıfatü'n-Nebi" ve "Fezail" gibi başlıklar altında ele alınmıştır. Ayrıca Hz. Peygamber'den (a.s.v) bahseden birçok eserde onun hilyesiyle ilgili bilgilere de rastlanmaktadır.

Neden Hilyeler?

Yürürken öyle sükunet, öyle vakar üzere yürür ki yürümez adeta akar yer üzerinden

Yer incinmez adımlarından Börtü böcek, karınca ürkmez Öyle rahat bir yürüyüştür ki sanki iniyordur Uhud Dağı'ndan Arkadaşlarıyla yürürken arkadaşları önde, kendisi arkada Ve her kimle karşılaşırsa ilk selam veren...

İslam akidesi tevhit inancını zedeleyecek put ve put benzeri tasvirleri şiddetle yasaklamıştır. Böylece Hz. Peygamber (a.s.v) gibi putlaştırılması muhtemel kişilerin tasvirlerinden şiddetle kaçınılmıştır. Tevhit akidesini bozan ve peygamberleri Hz. İsa ile birlikte Hz. Meryem'in ve aziz saydıkları kişilerin hayali tasvirlerini yapan Hristiyan dünyasının aksine İslam dünyasında sahih rivayet ve tariflerden hareketle Efendimizin (a.s.v) hilyesi yazılmıştır.

Hilyeler ilk zamanlarda küçük kağıtlara yazılı metinlerden ibarettir. Bu hilyeleri o zamanlar müminler Peygamber'e duydukları sevgi ve bağlılığın bir nişanesi olarak kalpleri üzerinde taşımışlardır. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise hilye geleneği hüsnühat ile yazılı levhalar üzerinde asıl görkemli örneklerini vermiştir.

Hakani Mehmed Bey'in "Hilye" isimli manzum eserini kaleme almasından sonra hilye türü eserlerin yaygınlaştığı görülür. Hafız Osman da hilyeye dair rivayet metinlerini hat ve tezhip sanatının estetik ölçüleri ile levha olarak düzenlemiştir. Böylece ortaya çıkan bu eserler "Hilye-i Şerif, Hilye-i Saadet, Hilye-i Rasulullah, Hilyetü'n-Nebi" gibi isimlerle anılmıştır.

Hilyelerin Gönlümüzdeki Yeri

Müslümanlar arasında hilyelere gösterilen ilginin pek çok sebebi mevcuttur. Bu sebeplerden en ehemmiyetlisi Hz. Ali'den (r.a) rivayet edilen şu hadistir: "Hilyemi gören beni görmüş gibidir. Beni gören insan bana muhabbetle bağlanırsa Allah ona cehennemi haram kılar; o kişi kabir azabından emin olur, mahşer günü çıplak olarak haşredilmez." (İbn Abdülber en-Nemeri, el- İstiab fi-ma'rifeti'l-ashab, 3/1102)

Hilyelerin giriş kısmında hilyeye büyük hürmet besleyen Halife Harun Reşit'in nail olduğu nimetleri anlatan "Hikaye-i Harun Reşit" isimli manzumeye yer verilmesi de adet olmuştur. Bu hikaye de hilyeye verilen ehemmiyet ve hürmeti izah etmeye bir delil olarak kabul edilebilir.

Bununla birlikte hilyelere bu denli ehemmiyet verilmesi ve hilye yazımındaki bu çeşitlilik Türk İslam edebiyatında görülen bir durumdur. Nitekim Fars edebiyatında hilye yazımına çok nadir rastlanırken, Arap edebiyatında hilyeler şemailin içinde bir bölüm halinde yer almaktadır.

Hilyelerin edebiyatımızda bir yeri vardır.

Güzel sanatlarımızda bir yeri vardır.

Kalbimizin üstünde, taş duvarlarımızda bir yeri vardır.

O yer, Peygamberimiz'in gönlümüzdeki yeridir.

"Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi

Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile

Öğretmek için cephe nedir Kıyan etti

Torunu kucağında Dönünce bütün gövdesiyle döndü

Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda

Bir bilinebilseydi Nedir veche..." diyen şair de yüzyıllardır süren peygamber sevgisini ve onun gönüllerde neden böylesine büyük bir yer edindiğini söylemektedir.

Ne Anlatır Hilyeler?

Bu çifte standart artık son bulsun Bu çifte standart artık son bulsun

Baktığında göz ucu ile bakan ey! Yere bakışları göğe bakışlarından çok olan ey! Hilyelerde genellikle Hz. Peygamber'in (a.s.v) her vasfı önce ayn ayrı ele alınarak bunu ifade eden ibarenin Arapça aslı verilmiş, ardından on beş-yirmi beyit halinde tercüme ve şerhi yapılmıştır. Bazı yazarlar ise hilye hadislerindeki kelimelerin gramer özelliklerini incelemişlerdir. Hilyelerde esas olarak Hz. Peygamber'in (a.s.v) fiziki özellikleri anlatılmakla birlikte bazı eserlerde ruhi portresiyle ilgili özelliklere de yer verilmiştir. Zamanla diğer peygamberler, Hulefa-yi Raşidin ve Aşere-i Mübeşşere ile din ve tarikat büyükleri için de bu tür eserler kaleme alınmıştır.

Çeşitli ravilerin rivayetlerine dayandığı için bazı farklılıklar gösteren hilye metinleri Ahmet Cevdet Paşa tarafından tek bir metin halinde toplanarak tercüme edilmiştir. İki levha halinde basılan bu eser devrin ilim ve edebiyat dünyasında geniş yankı uyandırmıştır.

İnsanların en doğru sözlüsü ey!

En cömert gönüllüsü,

En yumuşak tabiatlısı

En arkadaş canlısı ey!..

Seni gören gözler ne Sen'den önce, ne Sen'den sonra Sen'in gibisini görmüştür. Biz ise görmeden, görür gibi sevdik.

Hilyelerini okuyarak sevdik ki okuduklarımızdan bildik, gönlümüzdeki sevdadan bildik, ne Sen'den önce ne Sen'den sonra Sen'in gibisini görmüştür yer ile gök.

NOT: Yazıda www.sonpeygamber.info adresinde yayınlanmış olan "Hilye Nedir?" isimli yazı ile TDV İslam Ansiklopedisi’nde yayınlanmış olan "Hilye" maddesinden istifade edilmiştir.

Zehra Korkmaz, Aile Dergisi, Mart 2020