29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan ediliyor. Ama bir oldu-bitti şeklinde. M. Kemal’in Cumhurbaşkanı seçilmesi de aynı günde yapılıyor. Daha önce karar alınmış, meclisin 2/3’ü ile değil, salt çoğunluğun 2/3’ü ile Anayasa değiştirilir, diye. Böylece meclisin 2/3’ü ile değil, sadece oturuma katılanların çoğunlukta olduğu bir oylamayla Cumhuriyet ilanı ve Cumhurbaşkanı seçimi yapılıyor, akabinde de Anayasa değişikliği... Cumhuriyetin ilan edildiği oturuma meclisin yüzde 52.7’si katılmamıştı, Cumhurbaşkanlığına ise M. Kemal tek adaydı. Tek parti, tek meclis, tek aday…

Millî Mücadelenin önde gelen silah arkadaşlarının ve muhaliflerinin Ankara dışında olduğu bir zamanda ani ve hızlı bir kararla Cumhuriyet ilan edilir ve M. Kemal Cumhurbaşkanı seçilir. Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ve Adnan Adıvar’ın Cumhuriyet ilanından haberi yoktur.

M. Kemal, ilk Cumhurbaşkanı seçilirken, 281 kişilik parlamentoda ancak 158 oy (yüzde 56.2) alır. Nitelikli çoğunluk olan 2/3 yoktur. Bu ikinci meclis atama ile oluşmasına nazaran, M. Kemal mutlak itaati bundan sonraki meclislerde sağlamıştır.

28 Şubat’ın asıl hedefi İslâm gençliğiydi 28 Şubat’ın asıl hedefi İslâm gençliğiydi

Cumhuriyet tarihinde 1950 yılına kadar demokratik seçimler yoktur. I. Meclis hariç sonraki bütün meclis tepeden inme yani tayin usulü ile oluşuyordu. Bunun adı iki dereceli seçim idi ama CHP’nin verdiği listelerden başka kimsenin şansı yoktur. Arada bir tek tük bağımsız olurdu. 1946’da ise CHP mecburen tek dereceli seçime gitti ama orada da “açık oy, gizli tasnif” yaparak yine istediği isimleri onaylattı. M. Kemal’in ilk seçilmesini yukarıda vermiştik. “Ebedî Şef” lakaplı M. Kemal’in, diktatörlüğüne giydirdiği seçim maskesi listesi ise şöyle:

1 Kasım 1927’de oyların yüzde 91.1’ini alarak 316 milletvekili.

4 Mayıs 1931’de oyların yüzde 91.1’ini alarak 317 milletvekili.

1 Mart 1935’de oyların yüzde 96.1’ini alarak 399 milletvekili.

Kısaca, CHP delegeleri seçim yaptı, diyebiliriz. Ne kadar demokratik seçimler olup olmadığı görülüyor. Muhalefet partisi falan yok. Bütün Cumhurbaşkanlığı seçimlerine M. Kemal tek aday olarak girdi ve hepsini kazandı. Hâlbuki 1908 Meşrutiyet’inden sonra İttihat ve Terakki çeteciliğine rağmen Hürriyet ve İtilaf, Ahrar gibi güçlü muhalif ve başka partiler vardı.

Cumhuriyet kurulurken Anadolu’daki nüfusumuz 13,5 milyon civarında idi. Bunun 8.5 milyonu kadın, 3 milyonu çocuk, geri kalan 1,5-2 milyonu ise savaş artığı, çoğu sakat erkeklerden oluşuyordu. Bundan dolayı yeni nesil için “dul kadın yetiştirmesi” tabiri kullanılır. Öyle ki, açlık ve geçim derdine düşülmüş. Çift sürecek öküzleri olmadığı gibi tarlaya ekecek tohumları da yoktu. Ankara’daki bir avuç asker bu ortamdan da istifade halkın haberi olmadan ve halka sorulmadan cumhuriyet ve devrimleri yapıyordu.

Batıcılığa yöneliş

Mustafa Kemal, 24 Eylül 1923'te Avusturyalı bir gazeteciye verdiği şu beyanat, onun fikirlerini net bir şekilde ortaya koyuyor:

“Anayasaya göre hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir. Yürütme kudreti, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde toplanır. Bu iki hamleyi bir kelime ile anlatabilmek için hangi sözlükte aranırsa aransın, sözü geçen kelime Cumhuriyet olacaktır. Bundan ötürü Türkiye'nin iç tekâmülü henüz tamamlanmamıştır. Daha başka değişimler ve gelişmeler Cumhuriyet esasına varacaktır. Bugün olduğu kadar gelecekte de daha ziyade demokratik bir Cumhuriyet teşekkül edecek ve bu Cumhuriyet hiçbir suretle Batı cumhuriyetleri esaslarından farklı olmayacaktır.”

“Cumhuriyet olmayacak, Türkiye’nin başında halife-i İslâm olacaktır”

29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Rauf Orbay (TBMM I. Dönem İkinci Grup milletvekillerinin liderlerinden) ve Kazım Karabekir Paşa şaşırmış ve şaşkınlığını "bu bir aceleye getirilmiş karardır" diyerek karara muhalefet etmişlerdir. Çünkü zahiri anlamda bu işi Mustafa Kemal'den hiçbir zaman beklememişlerdir. Hele Kazım Karabekir Paşa 11 Temmuz 1921 tarihli Mustafa Kemal'e gönderdiği şifre telgrafından açıkça, “Halifelik ve padişahlığın Cumhuriyete kalbi (değiştirileceği) hususunda soru sormuş ve Mustafa Kemal'den aldığı 20 Temmuz 1921 tarihli cevabi telgrafta da: “Cumhuriyet olmayacak, Türkiye’nin başında halife-i İslâm olacaktır. Bazılarının halifelik ve padişahlığın cumhuriyete çevrileceğini sezmiş olması iddiası tamamen bir fikri vehmedir (kuruntudur.)” sözlerine muhatap olmuştur.

Faydalanılan kaynaklar:

Kazım Albay, Milli Mücadele-Lozan-Cumhuriyet ve Tek Parti İktidarı IV, Baran Dergisi 598. Sayı, Haziran 2018.

Prof. Dr. Haluk Selvi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Yeditepe Yayınları, 2020, s. 145.

Hasan Hüseyin Ceylan, Cumhuriyet Devri Din-Devlet İlişkileri, I. cilt, 1991, s.111.