Bir düşünce adamı olup tefekkür ağırlıklı eserler telif eden Salih Mirzabeyoğlu’nun, çağının fikir cereyanlarına cevaplar vermek ve kendi fikriyatını sağlam temeller üzerine inşa etmek için bilhassa dört eserinde nisbî bir ağırlıkta kelâm mevzularına girdiğini görmekteyiz. Bilhassa iman, mezhepler, içtihat, kader vb. mevzular başta olmak üzere varlık ve bilgi meselelerini birçok eserinde tahlil etmiştir.

(Bu çalışma, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Temel İslam Bilimleri dalında, Dr. Âdem Ergül'ün doktora-seminer dersinde, Kâzım Albayrak tarafından sunum olarak verilmiştir.)

Öz:

Salih Mirzabeyoğlu, fikir ve sanat alanlarında eserler vermiş, ayrıca çileli hayatı ile tanınmış bir mütefekkirdir. Eserlerindeki tefekkür boyutundan dolayı bazı kelâm mevzularına da girmiştir. O, ilm-i kelâmın prensipleriyle oynanmasına karşı gelmiş ve tefekkür faaliyeti yapılacaksa bunun için hikemiyat alanını önermiştir. Bu çalışmamızda, onun eserlerindeki kelâm mevzularına temas ederken, çağdaş bir mütefekkir olarak günümüz meselelerini işleyişini de kısaca misallendirdik.

Anahtar Kelimeler: Salih Mirzabeyoğlu, kelâm, tefekkür ve hikmet.

Giriş

Öncelikle şunu belirtelim ki Salih Mirzabeyoğlu din âlimi değil, din düşünürüdür. Onun 70 cilde[1] varan eserlerinde ise doğrudan veya dolaylı olarak bir hayli kelâm mevzuları bulunmaktadır. Bu çalışmamızda onun özellikle 13 eserindeki kelâm bahislerini işaretleyerek, fikriyatında bu mevzuları ne amaçla ve ne kadar işlediğini tesbit etmeye çalıştık.[2] Bundan dolayı çalışmamız, kelâmî görüşlerden ziyade kelâmî bahisleri ihtiva etmektedir

Tefekkür ile ilim arasındaki münasebetten kısaca bahsetmekte yarar bulunmaktadır. İslâm anlayışında ilim, ilahî tefekküre yol açmalıdır. Zira tefekkür ve hikmet boyutu eksik olan ilim mâlumat yığınına döner. Bundan dolayı bizim geleneğimizde ilim, hikmet ve irfan ile birlikte yürümüştür. Tasavvuf terminolojisinde ilim kavramı ise genellikle mârifet kelimesiyle münasebetiyle anlam kazanmıştır. Fıkıhta ise ilim, “tefakkuh fi’d-dîn” tabirlerdeki gibi dinî ilimlerde derinleşmek ve İmâm-ı Âzam Ebû Hanife’nin meşhur tanımındaki gibi “ma’rifetü’n-nefs” olarak kullanılmıştır. Kelâm ilminde ise ilim kavramı hem teolojik hem epistemolojik açıdan ele alınmıştır ve bundan dolayı daima ilahî ve beşerî bilgi problemine atıfta bulunulmuştur.[3] “İlm-i Kelâm, Allah’ın zat ve sıfatından, nübüvvet ve risalete âid mesailden ve mebde’ ve mead itibariyle mükevvenatın ahvalinden İslâm kanunu üzere bahseden ilimdir”[4] tanımında da görüldüğü üzere, ilm-i kelâm ile tefekkür ve hikmet arasında yakın bir bağ vardır. Ancak ilm-i kelâmın alanı daha sınırlıdır. Batıdan gelen ve ilahiyatlar dahil bizim eğitim sistemimizi etkileyen Dekartçı-Kartezyenci ilim anlayışında ise hikmet-irfan boyutuna yer yoktur.[5]

İki bölümden oluşan çalışmamızda birinci bölümde Salih Mirzabeyoğlu’nun hayatına, yaşadığı ortam ve kaynaklarına kısaca temas edip ikinci bölümde ise mevzu detaylı incelenip eserlerindeki kelâm bahisleri tesbit edilmiştir. Sonuçta da kısa bir değerlendirme yapılmıştır.

1.     Salih Mirzabeyoğlu’nun Hayatı ve Fikrî Kişiliği

1950 Erzincan doğumlu olan Salih Mirzabeyoğlu, ilk gençlik yıllarında (1965) Eskişehir’de Necip Fazıl’ın konferansını dinler ve ömrünün sonuna kadar (2018) Büyük Doğu davasının sadık bir takipçisi olur. Eskişehir ve çevre illerde Milli Nizam Partisi gençlik kolları adına faaliyette bulunur. 1975’te GÖLGE dergisini çıkarır. 1979’da çıkardığı AKINCI GÜÇ dergisi ise Necip Fazıl tarafından Ortadoğu gazetesinde Müjdelerin Müjdesi yazısıyla karşılanır.[6] Üstad Necip Fazıl ile yakın ilişkisi onun vefatına kadar devam eder ve daha sonra Büyük Doğu davasının “niçin” buudu olarak İBDA külliyatıyla zuhur eder.

Büyük Doğu ideolojisine ve Üstad’ın mücadele çizgisine bağlı olan Salih Mirzabeyoğlu’un mevcut rejim ile de arası hiç iyi olmadı. Öyle ki 28 Şubat döneminde yargılandı ve idam cezası aldı; bu ceza daha sonra ağırlaştırılmış müebbed hapse döndü. 16 yıl cezaevinde (10 yılı hücrede) yattıktan sonra Ak-Parti iktidarının meseleye el atışıyla tahliye oldu ve yeniden yargılanma sonucunda beraat etti.

Onun bütün eserlerini (tefrika edilmiş, fakat basılmamış eserleri dahil) temalarına göre şöyle tasnif edebiliriz: Fikir (40), sanat (13), din ve tasavvuf (6), konferans-sohbet (2), hukuk ve kamu hukuku (2), iktisat (2), yeni fizik (1), lügat (1), gözlem (1). Şu an (Eylül 2023) basılmış altmış bir cilt telif esere ilaveten tefrika edilmiş 5 ciltlik Ölüm Odası fikir eseri ve kitaplaşmayı bekleyen Adalet Mutlak’a konferansı ile Savunmalar’ı bulunduğunu hatırlatalım.

Kelâm ilmi ile ilgisinden dolayı aşağıdaki 10 eserin, isimlerini ve ilk baskı tarihlerini vermekte yarar görüyoruz: İslâma Muhatap Anlayış ve İBDA Diyalektiği eserleri 1984, Dil ve Anlayış 1985, Hikemiyat 1988, Hukuk Edebiyatı 1989, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı 1994, Büyük Muzdaripler I 1998, Büyük Muzdaripler II 2003, İmân ve Tefekkür 2007 ve İnsan 2008 tarihlidir. Üstad’ın vefatının hemen ardından İbda külliyatının iki temel eseri sayılabilecek İslama Muhatap Anlayış ve İBDA Diyalektiği eserlerinin yayınlandığını görüyoruz. Eserlerinin tarihlerini belirtmemizin bir sebebi de dönemi ve yayınlanış sırasının bir fikir verebileceği nokta-i nazarıdır.

 Mirzabeyoğlu, tefekkür, hikmet ve sanat ağırlıklı eserler yayınlaması yanında, devrindeki bâtıl cereyanlara karşı yine tefekkür ağırlıklı ancak akâid ve kelâm bahislerini ihtiva eden ve yer yer kelâm meselelerini tartışan eserler de yayınlamıştır. Sahâbîlerin Rolü ve Mânası, Büyük Muzdaribler I ve II, İmân ve Tefekkür eserleri bunlardan bazılarıdır. Büyük Muzdaribler eserini ise (tamamı 4 cilt) Üstad’ın bir vasiyeti gereği kaleme aldığını da ilave edelim.  Mirzabeyoğlu’nun ilk basılı eseri 1979 tarihli Bütün Fikrin Gerekliliği olup gençlik döneminden itibaren fasılalarla birçok eseri yayınlanmıştır. Mirzabeyoğlu, sanattan aksiyona, hikemiyattan yeni fiziğe, mitolojiden iktisada kadar geniş bir yelpazede eserler vermiş, velud bir kalemdir.

1.1. Mirzabeyoğlu’nun Kaynakları

Onun kaynakları olarak, en başta Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu külliyatını zikretmemiz gerekir. Onun eserlerinde İmâm-ı Rabbânî, İmam Gazâlî, İmâm-ı Âzam, Muhyiddin-i Arabî gibi isimler önemli yer tutar.

Salih Mirzabeyoğlu’nun Büyük Doğucu bir ailede yetiştiğini, İslâmî referanslarını Büyük Doğu’dan aldığını ve bu kapıdan Esseyyid Abülhakîm Arvasî’ye nisbetinin olduğunu, Ehl-i sünnet çizgisinde devrindeki muteber eserleri tetkik ettiğini belirtelim. Bir misal olarak, İBDA külliyatında 400-500 civarında olduğunu tahmin ettiğimiz hadislerin birçoğu, Gümüşhanevî’nin Râmuzu’l-ehadis’inden alınmıştır.

2.     Mirzabeyoğlu’nun Eserlerinde Kelâm Bahisleri

Salih Mirzabeyoğlu’nun, bir mütefekkir olarak çağının felsefî ve siyasî cereyanlarına karşı cevaplar verdiğini bilmekteyiz. Eserlerinde Allah Kelâmı, ilm-i kelâm-felsefe-hikemiyat ilişkileri, iman, kader, sahâbîler-kurtuluş yolu-mezhepler, İmâm-ı Âzam ve İmam Gazâlî gibi bahisler dikkat çekmektedir. Onun kelâmda bağlı olduğu görüşü açıklamak için söyleyelim ki o, Ehl-i sünnet çerçeveye bağlı olup çağın getirdiği yeni meseleler içinde bu çerçeveyi yeni bir dil ile tafsil ve tasrih etmiş, İslâm’ın idrakını asrımıza söyletmeye gayret etmiştir. Aşağıda onun bazı eserlerindeki kelâm bahislerini müstakil başlıklarda incelemeye tâbi tutacağız.

2.1. İBDA Diyalektiği Eserinde Kelâm Bahisleri

Bu eserin alt başlığı Kurtuluş Yolu olup arka kapakta 73 fırka ile ilgili meşhur hadisin meali bulunmaktadır. Yedi bölümden oluşan eserde “Kurtuluş Yolu” diye bir bölüm olup “İman ve İslâm”, “Kurtuluş Yolu”, “Tek Yol Üzerinde Olmak”, “İctihad Davası”, “İman ve Amelde Mezhep” ile “Müctehidler-Büyük Mütefekkirler” gibi bahisler bu bölümde yer almaktadır. Eser kendisini şöyle takdim eder:

“Bu eser… Büyük Doğu Mimarı’nın elimize tutuşturduğu reçete üzerinde, İslâm fikir ve aksiyonunu tezgâhlamanın ana kalıbıdır.

Bu eser… İnsan ve toplum meselelerine “Kurtuluş Yolu” hakikatine uygun olarak yanaşabilmenin “ilmî” halidir. Ve, bilerek veya bilmeyerek İslâm’a hainlik edenleri enselemenin biricik anahtarıdır.”[7]

Yukarıdaki iktibasta geçen “reçete”yi tesbit amacıyla tetkik ettiğimiz onun Necip Fazıl’la Başbaşa eserindeki kelam mevzuları ise dikkatimizi çekti. Orada, iman ve kader mevzuu incelenip “iman, diyalektiklerin çelmesine takılmama davasıdır!..” tesbitinde bulunularak ve her meselede kendinden zuhur dilinin (memuriyet ve mes’uliyetimiz)  örgüleştirilmesi olarak, “Kainatı Tevhid Akidesi merkezinde nisbetlendirebilme” amaçlanmaktadır.[8]  

 O, itikadî ve amelî mezhep çizgisini, temel eseri İBDA Diyalektiği’nde şöyle ifade eder:

“Topluluk Hakikati’nin dağıldığı ve sapık kolların yelpazevârî açıldığı, modalaştığı ve bir cümbüş havası içinde tepindiği ikinci ve üçüncü asırlar, “Sünnet ve Cemaat Ehli” caddesinde yolun bütün ölçülerini âbideleştiren iki zafer tâkına şahit oldu. Biri, İslâmî itikat esaslarıyla beraber iş ve amel kanunlarını istikametlendiren “dört geçitli”, diğeri, doğrudan doğruya iman ve itikat yönlerini perçinleyen “iki geçitli”, biri “iş ve amelde”, öbürü “iman ve itikatta” iki tâk…

İş ve amelde: Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhepleri…

İman ve itikatta: Mâtürîdî ve Eş’arî yolları…”[9]

Salih Mirzabeyoğlu birçok eserinde Kurtuluş Yolu’nun tepe noktası olarak sahâbîleri kütle halinde işaret eder. Zira onların hepsi âdil olup Allah Resulü’nü yansıtan aynalardır. Bundan dolayı o aynaya zerre toz kondurulamaz. Zira aynanın kıymeti ve dokunulmazlığı onun yansıttığından dolayıdır. Sahâbîlerin hiçbiri Allah Resulü adına yalan haber uydurmamışlar ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra aralarında olan ihtilaflar ise itikadî bir meseleden olmayıp  siyasî veya içtihat farkından kaynaklıdır.

Mirzabeyoğlu’nun görüşü, her Müslüman aydının kendi devrinin bâtıl cereyanlarına karşı Kurtuluş Yolu’nu parıldatması ve bunun da İslâm’ın bütün asliyetiyle tezahürü şeklindedir.[10]

2.2. Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı Eserinde Kelâm Bahisleri

Bu eser, isminden de anlaşılacağı üzere doğrudan ilm-i kelâm ile ilgili sayılabilecek bir eserdir. Zira sahâbîler mevzu kelâm bahisleri arasında olup neredeyse bütün bid’at fırkaların sahâbîlerle bir problemi olmuştur. Belki de bundan dolayı hak yolu aydınlatan “Ehl-i sünnet vel cemaat” yolunun ismindeki cemaat kelimesi sahâbîlere işaret olarak kabul edilmiştir.[11]

Mirzabeyoğlu, söz konusu eserini üç bölüm üzerinde tertip etmiş olup birinci bölüm, “Ümmetin Temel Yapısı” ismini alır. Bu bölümde sahâbî tanımı verilir, sahâbînin mânası hakkında ölçülendirme yapılır, sahâbîdeki rahmet sırrı, topluluk hakikati, içtihat davası anlatılır. “Sahâbîye dil uzatanın hâli ve kasdı” teşhis edildikten sonra “Sahâbî, Çocuk Hikmeti Ve…” bahsi ile bölüm noktalanır. Bu bahiste, sahâbîlerin derecesini hayal edebilmek bakımından “kahramanımız Üveys el-Karânî” üzerinde durulur, Allah Resulü’nün makamına imrendiği, O’nu görmeden doğrulayan, hatta babalarından ve çocuklarından fazla O’nu sevenlerle ilgili hadis nakledilir, Musa Aleyhisselâm’da tecelli eden “çocuk hikmeti” ve çocuğun Rabb’na ilgisinin yakın olmasına temas edilir, İmâm-ı Rabbânî’den sahâbîlerin üstünlüklerine dair alıntı yapılır ve, “Dereceler yerli yerinde: Nebî, sahâbî, velî..”[12] diye netice hüküm bildirilir.

İkinci bölümde ise “Sahâbîlerin Hülasası” ana başlığı altında, dört büyük sahâbî “Hazret-i Ebubekir”, “Hazret-i Ömer”, “Hazret-i Osman” ve “Hazret-i Ali” müstakil başlıklarda incelenir. Üçüncü bölümde ise “Peygamber’in Kitabından” başlığı altında 235 hadis meali yer almaktadır. Bu hadisleri konularına göre şöyle tasnif edebiliriz: Hakikat 68, sahâbî 66, kelâm 31, usul 25, ahlâk 19, fıkıh ve ilim 17, cihad 7, estetik 1 ve tıp 1 adettir. Bu hadislerin yarıya yakını kelâm ile ilgili olurken, onların yarısı da kader mevzuu ile alâkalıdır.

Eserin takdiminde, “Sahâbî, ümmetin temel taşı ve temel yapısı… Sonsuz kere uyarılması ve yakîn derecesinde -şeksiz, şüphesiz- idrakı şart olan bir dava!..”[13] denilerek, mevzunun ehemmiyetine dikkat çekilir. Bu tesbit aynı zamanda eserin sebeb-i telifi hakkında da bir fikir verir. Bu eserin, Mirzabeyoğlu’nun Hakikat-i Ferdiyye isimli eseri ile ilgisi yanında Üstad’ın “Peygamber Halkası” eserine de eşlik eden bir çehresi vardır. Zaten eserin alt başlığı “Peygamber Halkası” ismini taşımaktadır.

Eserin ana fikri, sahâbîlerin Hz. Peygamber’in nuruna direk muhatap oldukları için erişilmez bir makamları olduğu, onlara dil uzatmanın Allah Resulü’ne ve oradan da Allah’a uzanacağı ve böyle tehlikeli işten kesinlikle sakınılması gerektiğidir. Bu mevzu âyet ve hadislerle de delillendiriliyor. Ayrıca İslâm’ın cemiyet planında kurucu neslinin sahâbîler olduğu “Topluluk Hakikati” ve “Sahâbîde Rahmet Sırrı” tanımlamalarıyla izah ediliyor.[14] İslâm’ın temel kaynaklarından birini inkârın hepsini inkâra yol açacağı şöyle bir diyalektik ile izah ediliyor:

“Şimdi sormak lazımdır ki sahâbînin rolünü ve mânâsını reddeden, hadisi inkâr eden adam, böylece anlasa da anlamasa da Allah Resûlü’nü inkâr etmiş adam, vahye nasıl muhatap olabiliyor ki hüküm çıkarıyor?.. Zaten Allah Resûlü’nün inkârı durumunda ortada vahy diye birşeyin kalmaması bir yana, “ictihad ehli” mezhep imamlarının ictihadlarını -ictihad müessesini-, yani “muhatap olma” keyfiyetini reddeden adam, kendisi nasıl muhatap oluyor?..[15]

2.3. Dil ve Anlayış Eserinde Kelâm Bahisleri

Bu eserde, “Allah Kelâmı I”, “Allah Kelâmı II”, “İman-Küfür”, “Allah-Kur’an-İnsan” bahisleri yanında “İlm-i-Kelâm” bahsi de yer almaktadır. “İlm-i Kelâm” bahsinde bu ilmin mevzuu, maksadı, adlandırılışı, gayesi, temeli ve tarihçesi kısaca verildikten sonra İmam Gazâlî’nin “Bu ilim kendi maksadını anlatmaya kâfi geliyor; fakat benim maksadımı temine yetmiyor.” sözünün açıklaması yapılıyor. İlm-i kelâma hâkim cedel tavrının mücerred kabule dayalı olduğu ve karşısındakinin yanlışını çıkarmakla doğru olunamayacağı ve diyalektiklerin çelmesine takılıp “üst fikre” çıkamama bahsiyle de bunun alâka içinde olduğu belirtilir. İmam Gazâlî’den de alıntılar yapılarak, mütekellimin daha sonra cevherden, araz’dan ve bunların hükümlerinden bahse koyuldukları, ancak kelâm ilminden maksadın bu olmadığından, kelâmın asıl gayesine ulaşılamadığından bahsedilir… Netice hüküm olarak şöyle ifade edilir:

“Bütün bu izahlardan sonra anlaşılması gereken şudur ki kelâm ilmi bizde bağlı akılla tefekkür ocaklarından biri iken, hikmet planındaki derinliğine düşüncenin kendisi değildir.”[16]

Eserin 6. Levhası (bölüm) “Mutlak Dil-Mutlak Mânâ” ismini taşımış olup “Allah-Kur’an-İnsan” bahsinde, kalbte beliren Kur’an’ın kelimelerinin mahluk olmadığı, ancak dilin Allah kelamını alıp harf ve sesle ifade edip kulağın bunu duyduğu, “Biz onu Arapça Kur’an olarak gönderdik.” âyetinden, Kur’an’ın yaratıldığı mânaşı çıkmadığı belirtilir.[17] 

Eserin birinci bölümünde, “Faydalandığım Eserler” başlığı altında, “Necip Fazıl, İmâm-ı Rabbânî, Muhyiddin-i Arâbî, İmam Gazâlî, Mevlâna Celâleddin, Şems-i Tebrizî, Şebusterî vs. gibi İslâm büyüklerinin eserleri” denilir. Daha sonra ise daha ziyade dile dair çoğu Batıdan bazı eser isimleri zikredilir. Ancak bunların arasında, Ömer Nasuhi Bilmen’in Muvazzah İlm-i Kelâm eserinin zikredildiğini de belirtelim.[18]

2.4. Büyük Muzdaribler I Eserinde Kelâm Bahisleri

Büyük Muzdaribler I eserinin 4. bölümü, “İlm-i Kelâm Hikemiyat Felsefe” başlığını taşıyor. Ayrıca bu bölümde, “İlm-i Kelâm” ve “İlm-i Kelâm Ve” başlıklı bahisler de bulunmaktadır.

Tamamen kelâm ilmine tahsis edilen bu eserin 4. bölümünde, kelâm ilmi tanıtıldıktan sonra kelâm ile felsefenin farkı üzerinde durulur ve aralarındaki farkın sadece “bağlı akıl” ile iş yapmak olmadığı belirtilir. “Yeni ilm-i kelâm” cinsi açılımlara ise kelâm ilminin müsait olmayışı da şu şekilde izah edilir:

“Yeni ilm-i kelâm” cinsinden denemeler, -ki bu husus daha ziyade ilm-i kelâm’ı felsefenin karşılığı zannetmekten kaynaklanmaktadır-, ilmin kendi kalıbını kaybederken niteliğini de belirsizleştiren -ve açıkçası verimsiz- bir çabaya dönmektedir, dönecektir.”[19]

Son bahiste ise “İlm-i kelâm’ın hikemiyat ve felsefe ile tabiî olarak temas noktaları olsa da, felsefenin İslâm’daki muadili ve hikemiyatın kendi değildir…”[20] deniliyor. Felsefe ve hikemiyatın ise mevzuları “her şey” olarak örtüşmelerine rağmen, felsefe, mihraksız bir tümevarımın başıboşluğunda yuvarlanırken, hikemiyat, “Mutlak Ölçüler” ışığında-ölçülere bağlı-, bağlı akılla iş yaptığı ifade edilir.[21] Böylece ilm-i kelâmın belli bir alanı olduğu ve sınırını taşmasının kendi kimliğini kaybetmesine yol açacağı belirtilirken, her alanda faaliyet göstermenin adının bizde hikemiyat olacağı ve onun Mutlak Ölçülere bağlı akıl ile faaliyetini sürdüreceği ve felsefenin âkıbetine düşmeyeceği ifade edilir. Bir önceki bahiste ise Bergson biraz uzunca anlatılmış ve ilm-i kelâm’ın “hayat”, “irade” ve zat-sıfatlar görüşü verilerek, ilm-i kelâm ile hikemiyat ve felsefe farkına ve temas noktalarına işaret edilmiş idi.

Ayrıca eserin 3. bölümünde yer alan “İlm-i Kelâm’dan” bahsinde Allah’ın sıfatlarının anlatıldığını ilave edelim.

2.5. Diğer 9 Eserinde Kelâm Bahisleri

Büyük Muzdaribler II eserinde, “Ebû Hanîfe Vesilesiyle” bahsinde, içtihat ve mezhep konuları üzerinde durulurken, fıkhın geniş mânasına da temas edilir. Peşinden ise “Fıkıh-Tasavvuf-İlm-i Ledün” ve “Ebû Hanîfe’nin Hayatı” bahisleri gelir. Yine onların peşinden, “Konuşmalar’dan” ile “El-fıkhu’l-ekber” başlıklarında İmâm-ı Âzam’dan toplam 16 sayfa kadar alıntı yapılır. Bu bahislerin sonunda ise “Gerçek Hikâye” başlığında İmâm-ı Âzam’ın bir büyük sahâbîyi (Hz. Osman) müdafaa için yaptıkları anlatılır. “Fıkıh ve İlm-i ledün” başlığını alan bu bölümde görüldüğü üzere, fıkıh, tasavvuf ve kelâm bahisleri iç içe işlenmiş olup ayrıca “İlm-i ledün” bahsi ile mevzuya bir genişlik ve ilimler arası bir yön kazandırılmıştır.

İmân ve Tefekkür eserinde ise isminden de anlaşılacağı üzere iman mevzuları tefekkürî bir boyutta ele alınır. Kitabın alt başlığı ise “İmân ve İki Âlem”dir. Bu eserin birinci bölümünün başlığı “İman ve İslâm” olup itikad, usul, bilgi, varlık, marifet vb. mevzular ele alınır. İkinci bölümde, iman ve bilgi meseleleri incelenir. Üçüncü bölümde, “İrade Davası” bahsinde kader mevzuu ele alınır. Dördüncü bölümde ise varlık, bilgi, hakikat mevzuları bulunmaktadır.

İslâma Muhatap Anlayış eserinde ise bilgi ve usul mevzuları yanında “Allah Kelâmı”, “İman ve Akıl”, “Kaza ve Kader” bahisleri bulunmaktadır. “Kuru Akıl Belâsı” bahsinde ise Hz. Ali-Muaviye çekişmesi içtihat farkı olarak değerlendirilip sahâbîlerin hiç birine laf söylemeden Necip Fazıl’ın şu formulasyonu aktarılır: “Hazret-i Ali mutlaka haklı, Hazret-i Muaviye ise haksız değil!..”[22]

Hukuk Edebiyatı eserinde ise “Topluluk Hakikatinin Özü” bahsinde 73 fırka hadisine işaret edilerek sahâbîler kadrosuna vurgu yapılırken, eserin bütününde de Hz. Ömer damgası görülür. Ayrıca “İman ve Amel” bahsinde yine Hz. Ömer üzerinden kaza, kader, hürriyet ve zorunluluk meseleleri âhenkli bir bütünlük içinde incelenir.

Alt başlığı Erkek ve Kadın olan İnsan eserinde ise “Hürriyetin Yolları” bahsinde İmâm-ı Âzam, Muhyiddin-i Arabî ve İmam-ı Rabbanî’den mevzu işaretlenerek şöyle denir: “Netice olarak, mutlak gaflet ve hayret mevzuu olarak, kim ne yaparsa yapar, yaptığı Allah’ın dediği olur: Kader, bir iman mevzuudur, amel meselesi değildir. Demek ki hürriyet de, bir amel meselesidir, ahlâk meselesidir.”[23]

Esatir ve Mitoloji eserinde kelâm bahisleri bulunmaktadır. Bilhassa yaratılış mevzuları ile ilgili bir çok bahis vardır. Belli başlı kelâm bahisleri şunlardır: Teşbih ve Tenzih, Allah’ın Kelâmı, Tenasüh Meselesi, Varlıkta Dört, Heba, Boşluk ve Heba, Heba ve Şekil, Heba-Heyulâ, Hayat-Kudret-İrade, Küllî İrade-Cüz’î İrade, Mutlak Varlık-Mümkün Varlık.

Berzâh eserinde ise bir çok kelâm bahsi bulunmaktadır. Hayatiyet-Biyoloji bahsinde 65 sayfa kadar Darvin’in evrim teorisi eleştirisi yapılmakta ve İslâm’ın bakış açısının bu noktada nasıl olması gerektiği irdelenmektedir. Ayrıca Ruh ve Akıl, İman ve İlim, İrade Meselesi, Berzah-Basiret, Şekil ve Madde, Dehr ve Zaman gibi bahisler bulunmaktadır.

“Madde Nedir?” isimli eserinde ise kozmoloji mevzuları olup Madde Nedir?, Bilgi Teorisi, Şekil ve Madde, Meta-Fizik, Kâinatın Maddî Bütünlüğü, Varlık ve Yokluk vs. bahisleri yanında, Allah’ın isimleri ve onun tafsili olan Terkib bahsinde bir çok kelâm bahsini bulmamız mümkündür.

Bu bölümde son olarak ele alacağımız Hikemiyat eseri ise felsefe-kelâm-hikemiyat ilişkileri ve tefekkürün ilimler arasındaki düzenleyici rolünü düşündüğümüzde özel bir önemi haizdir. Eserde “hikemiyat” planının mahiyeti, “Hayat tablomuzu, sahâbîler devrinden başka hiçbir devri örnek kabul etmeyici bir aşk ve vecd planında bütünlemek…Unsurları uyum içinde birbirine ekleyen bir diyalektikle, herkesin verimini göstermesi gereken bir alan.”[24]olarak ifade edilmektedir.

Hikemiyat eseri, “Muhasebe”, “Murakabe”, “Muhakeme” ve “Mihrak” diye dört bölümden oluşur. “Muhakeme” bölümü bilgi teorisine ait iken, “Murakabe” bölümünde ise “Hakikatin Elde Ediliş Yolları” bulunmakta, İmam Gazâlî’nin bakışıyla örtüşen bir şekilde mesele tahlil edilmektedir. Aynı bölümde ayrıca “Tevhid Sırrı”, “İman ve Hürriyet”, “İslâma Muhatap Anlayış” bahisleri bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise “Allah-İnsan-Âlem” bahsinde mi’rac, mücessime vb. konular ele alınmaktadır. 

         Sonuç

         Bir düşünce adamı olup tefekkür ağırlıklı eserler telif eden Salih Mirzabeyoğlu’nun, çağının fikir cereyanlarına cevaplar vermek ve kendi fikriyatını sağlam temeller üzerine inşa etmek için bilhassa dört eserinde nisbî bir ağırlıkta kelâm mevzularına girdiğini görmekteyiz. Bilhassa iman, mezhepler, içtihat, kader vb. mevzular başta olmak üzere varlık ve bilgi meselelerini birçok eserinde tahlil etmiştir. Hatta, ilm-i kelâm, felsefe ve hikemiyat alanlarının birbiriyle ayrılan ve birleşen noktalarını tesbit etmesi, ilm-i kelâmın felsefeleşmesi tehlikesine işaret etmesi ve buna karşılık hikemiyat alanına yoğunlaşması da dikkat çekmektedir.

Salih Mirzabeyoğlu’nun bu mevzulara el atması, günümüz meselelerinde İslâmî ilimlerden faydalanmasına bir misal olduğu gibi, bir mütefekkir olarak da gerektiğinde katkı sunulabileceğini göstermektedir. Onun usulünün ise ilim ile marifeti başka bir deyişle ilim ile tefekkürü birbirlerine yaklaştırıcı bir rolde olduğunu görüyoruz. Daha ziyade tefekkür ve hikmet noktalarında kelâm ilmi ile örtüşmekte ve kelâmî bahislere girmektedir.

       Kaynakça

 

Abdullah Çakmak, Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA Hareketi, Yüksek Lisans Tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya, 2021.

İlhan Kutluer, İlim, DİA, İstanbul, 2000, Cilt 22.

Necip Fazıl Kısakürek, “Müjdelerin Müjdesi”, Ortadoğu Gazetesi, 10 Haziran 1979.   

-----------Rapor 5, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1979.

Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1972.

Salih Mirzabeyoğlu, İBDA Diyalektiği, İBDA Yayınları, İstanbul, 2018.

-----------Necip Fazılla Başbaşa, İBDA Yayınları, İstanbul, 2019.

-----------Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı, İBDA Yayınları, İstanbul, 2014.

-----------Dil ve Anlayış, İBDA Yayınları, İstanbul, 2013.

-----------Büyük Muzdaribler I, İBDA Yayınları, İstanbul, 1998.

-----------İslâma Muhatap Anlayış, İBDA Yayınları, İstanbul, 2021

-----------İnsan, İBDA Yayınları, İstanbul, 2018.

-----------Hikemiyat, İBDA Yayınları, İstanbul, 2016.

Tahsin Görgün, İslâm Modernizm ve Batılılaşma, Lirakitap Yayınları, İstanbul, 1972.

Yusuf Şevki Yavuz, Ehl-i sünnet, DİA, İstanbul, 1994, Cilt X.


[1] Salih Mirzabeyoğlu’nun şu an basılmış 61 cilt eseri olup henüz basılmamış, ancak Baran dergisinde tefrika edilmiş “Ölüm Odası” serisinden 5 ciltlik eseri yanında, dergilerde yayınlanmış Adalet Mutlak’a isimli konferansı ve Savunmalar’ı da kitaplaşmayı beklemektedir. Böylece eserlerinin sayısı 68’e ulaşmaktadır.

[2] Eserlerinin tümü hakkında da kısa bilgiler ihtiva eden akademik bir çalışma olarak bkz. Abdullah Sabuncu, “Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA Hareketi”, İnönü Üniversitesi, Malatya, 2021.

[3] İlhan Kutluer, İlim, DİA, İstanbul, 2000, Cilt 22, s.109-114.

[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelâm, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1972, s. 5.

[5] Tahsin Görgün, İslâm Modernizm ve Batılılaşma, Lirekitap Yayınları, İstanbul, 2021, s. 176-207.

[6] Necip Fazıl Kısakürek, “Müjdelerin Müjdesi”, Ortadoğu Gazetesi, 10 Haziran 1979; a.mlf., Rapor 5, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1979, s. 82.

[7] Mirzabeyoğlu, İbda Diyalektiği, s. 7.

[8] Salih Mirzabeyoğlu, Necip Fazıl’la Başbaşa, İbda Yayınları, İstanbul, 2019, s. 314-320.

[9]  Mirzabeyoğlu, İbda Diyalektiği, s. 140.

[10] Mirzabeyoğlu, İbda Diyalektiği, s. 149.

[11] Yusuf Şevki Yavuz, Ehl-i sünnet, DİA, İstanbul, 1994, cilt X, s. 525.

[12] Salih Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı, İbda Yayınları, İstanbul, 2014, s. 66-83.

[13] Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı, s. 7.

[14] Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı, s. 34 ve 14.

[15] Mirzabeyoğlu, Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı, s. 33.

[16] Salih Mirzabeyoğlu, Dil ve Anlayış, İbda Yayınları, İstanbul, 2013, s. 232.

[17] Mirzabeyoğlu, Dil ve Anlayış s. 178.

[18] Mirzabeyoğlu, Dil ve Anlayış s. 27-28.

[19] Salih Mirzabeyoğlu, Büyük Muzdaribler I, İbda Yayınları, İstanbul, 1998, s. 412.

[20] Mirzabeyoğlu, Büyük Muzdaribler I, s. 414.

[21] Mirzabeyoğlu, Büyük Muzdaribler I, s. 414.

[22] Salih Mirzabeyoğlu, İslama Muhatap Anlayış, İbda Yayınları, İstanbul, 2021, s. 161-162.

[23] Salih Mirzabeyoğlu, İnsan, İbda Yayınları, İstanbul, 2018, s. 135.

[24] Salih Mirzabeyoğlu, Hikemiyat, İstanbul, 2016, s.15.

Aylık Baran Dergisi 19. Sayı Eylül 2023