Bu çalışmanın amacı Esselâm’ın İslâmî tahassüsteki önemine dikkat çekerek Necip Fazıl’ın Hz. Peygamber sevgisininin ve eserlerinin çağımızda gençliğe örnek olmasıdır. Ayrıca Necip Fazıl’ın hissiyatının kaynağı olarak tefekkürünü irdeleme, cemiyet için ne amaçladığını tesbit etme maksadı da güdülmüştür.

* İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslâm Tarihi ve Sanatları bölümünde Yüksek Lisans Projesi olarak 2022 senesinde kaleme alınan bu çalışma, Genç Mütefekkirler Dergisinin Aralık 2023 tarihli 4. Cilt 3. Sayısında bilimsel makale olarak yayınlanmıştır. Dergimizin bu sayısında ilk 2 bölümünü yayınlayacağımız çalışmanın 3. bölümünü ve Sonuç kısmını gelecek sayımızda yayınlayacağız.

1.     Giriş

Bu çalışmada onun siyer, hadis ve tefsir kaynaklarından süzerek ortaya koyduğu manzum siyer-i nebîsi “Esselâm” eseri incelenmiş olup bu eserin alt başlığı ise “Mukaddes Hayattan Levhalar”dır. Çalışmamız giriş ve üç bölümden ibaret olup birinci bölümde araştırmamızın problemi, metodu, amacı ve önemi izah edilmiştir. İkinci bölümde ise Necip Fazıl’ın Allah Resulü’nü fikriyatında merkeze alışına dikkat çekilerek, geleneği de harmanlayıp yeni bir tarzda böyle bir eser yazmasının sebepleri araştırılmış olup Esselâm’ın takdim bölümünden ve öbür eserlerinden istifade ile Üstad’ın usulü tesbit edilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise “Esselâm-Mukaddes Hayattan Levhalar” başlıklı eserin isminden başlamak üzere 63 levhadan (bölüm) oluşan şiirler teknik ve muhteva analizine tâbi tutularak detaylı inceleme yapılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise İslâmî tahassüsün yeni bir örneği olan Esselâm”ın gençliğe ve sanat sevgisi olanlara hitap eden yönü üzerine teklif ve değerlendirmeler yapılmıştır.

Sistem kurucu bir mütefekkir olan Necip Fazıl, fikriyatını Büyük Doğu diye isimlendirmiştir. Önce sanatçı (şair) yönüyle temayüz etmiş, mürşidi Esseyyid Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra ise içine dava ateşi düşmüş ve aksiyona geçerek cemiyet meydanına atılmıştır. Kendisini “fikir, sanat, aksiyon adamı” (Kısakürek, 2017: 232) terkibiyle vasfetmemiz en uygun olanıdır.

Necip Fazıl, Hz. Peygamberin hayatına yöneldiği, Büyük Doğu fikriyatında hadisleri temel aldığı ve onlardan iplikler çektiği, hadis seçkisi olan Nur Harmanı ismiyle bir kitap yazdığı gibi biri manzum (Esselâm Mukaddes Hayattan Levhalar), diğeri mensur (Çöle İnen Nur) ve bir diğeri de tercüme (Gönül Nimetleri) olmak üzere üç adet siyer kitabı da kaleme almıştır. İman ve İslâm Atlası eserinde de bu mevzular ağırlıklı olarak işlenmiştir. “Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolunda arama işidir” (Kısakürek, 2018:474) diyen Necip Fazıl, Çile şiir kitabında da Allah’a, Resulü’ne ve velilere aşkını terennüm etmiştir. Esselâm ise Necip Fazıl’ın Allah Resulü’ne duyduğu aşkı, edebî bir üslup ile ortaya koyduğu eserdir.

 Çağımız İslâmî tefekkürünü inşa edici olan Necip Fazıl, bir dünya görüşü ve sanatçı kişiliğiyle ortaya çıkmış olup onun “Şiir, duygulaşmış fikirdir” ve “Şiir, büyük bir nizamdır” (Kısakürek, 2017:168) tesbitlerini de hatırlatalım. Dünya görüşünün sanatla yakın ilişkisi olarak, Mustafa Şekip Tunç’un Şiir ve Fikir makalesindeki şu ifadeleri de mevzumuza denk düşmektedir.

“Şiir, felsefe ve ilim gibi mücerret fikirlerle değil, hayal ve sembollerle yapılır. Fakat bunları sadece sıralamakla da şiir olmaz. Çünkü şiir ne bir teşbih kumkuması, ne bir istiare kaleydoskopudur. Şiir hislere sinmiş bir dünya ve hayat görüşünün realiteler üzerine attığı ağla müşahhas hayallerde topladığı bir âlemdir. Bunun içinde, şairin kendi ruhunda temaşe edilen bir âlem, plastik ve müzikal bir hava, bütün varlıklara sirayet edecek bir ruh ve bu ruhun tercümanı olan semboller olması lâzımdır” (Tunç, 1943:33).

Fikir ile şiirin birbirinden ayrılmaz ilişkisine vurgu olarak, Martin Heidegger’in, “Şiir, varlığın sözle kurulmasıdır” (Heidegger, 1979: 6) ifadelerini de bu minvalde zikredelim.

Bu kısa girişten sonra, bu bölümde, söz konusu eser üzerine yaptığımız çalışmanın problemi, metot ve amacı ile araştırmanın önemine temas edeceğiz.

1.1.              Problem

Günümüzde özellikle İslâmî eğitimde, modernist-pozitivist akımların tesiriyle Hz. Peygamber’e nasıl yaklaşılması gerektiği hususunda bir takım kafa karışıklıkları yaşanmaktadır. İslâm tarihinde de sıklıkla rastlanan bu problem, bugün daha da gün yüzüne çıkmış olup Hz. Peygamber’e sadece Allah’ın mesajlarını ileten bir kul şeklinde yaklaşılmasına kadar varmaktadır. Peygamber merkezli bir dünya görüşü kuran Necip Fazıl, peygamberi değersizleştiren tehlikeli anlayışlara karşı, manzum siyer-i nebîsi Esselâm eseri ile ona nasıl yaklaşılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu bakımdan söz konusu eserin İslâmî ilimler açısından da incelenmesi zarureti ortaya çıkmaktadır.

Diğer siyer-i nebîlerden bazı bakımlardan farklılaşan Esselâm eseri, bu kıymetine rağmen İslâmî eğitim camiasında dolayısıyla da gençler arasında gereken alâkayı görmemiştir. Çalışmada da belirtileceği üzere, birçok sorunun çözülebilmesine katkı sağlama potansiyelini haiz olan Esselâm eserinin, hak ettiği ilgiyi görmesi için araştırmalara ve akademik çalışmalara konu edilmesi gerekmektedir.

“Esselâm eserinin rolü ve mânası nedir?” temel sorusu yanında aşağıdaki sorulara da cevaplar aranmıştır:

1.Necip Fazıl Kısakürek Hz. Peygamber’in hayatına yanaşırken nasıl bir usul seyretmiştir?

2.    Esselâm diğer siyer kitaplarından ve bilhassa Süleyman Çelebi’nin Vesîletü'n-Necât (Mevlid) eserinden hangi yönleriyle farklılıklar göstermiştir.

3.Necip Fazıl, İslâmî tefekkür ve tahassüste ne gibi yenilikler getirmiştir.

4.    Esselâm dinî eğitim camiasına ne gibi teklifler sunmuştur?

5.    Kitabın gençler arasında yaygınlaştırılması için neler yapılabilir?

1.2. Metot ve Amaç

Bu çalışmada içerik analiz yöntemi uygulandı. Necip Fazıl Kısakürek’in eserleri ve mücadelesi üzerinde durulup Esselam adlı eseri üzerine yoğunlaşılmış, söz konusu eser teknik ve muhteva analizine tâbi tutulmuştur. Ayrıca söylem analiziyle şairin kullandığı bazı kelime ve kavramlar irdelenmiştir.

Bu çalışmanın amacı Esselâm’ın İslâmî tahassüsteki önemine dikkat çekerek Necip Fazıl’ın Hz. Peygamber sevgisininin ve eserlerinin çağımızda gençliğe örnek olmasıdır. Ayrıca Necip Fazıl’ın hissiyatının kaynağı olarak tefekkürünü irdeleme, cemiyet için ne amaçladığını tesbit etme maksadı da güdülmüştür. Necip Fazıl’ın günümüze ne söylediği de araştırılıp ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Necip Fazıl Kısakürek çağın meselelerine cevaplar veren büyük bir mütefekkirdir. Fikirlerini edebî bir üslup ve sanatkâr bir edayla ortaya koymuş, bir dünya görüşü örgüleştirmiştir. Bu bakımdan incelenmesi büyük bir ehemmiyet arz eden Necip Fazıl, aynı zamanda dinî hayatın canlılığı için örnektir. Büyük Doğu olarak isimlendirdiği sisteminde gerek içtimaî gerekse de idarî olarak rehberi ve ideali, Asr-ı Saadet devridir. Necip Fazıl’ın hasretini duyduğu Peygamber dönemini edebî bir üslup ile işlediği Esselâm eserinde ise dinin canlılığının ifadesi olarak, peygamber inancı ve sevgisi başrol oynamaktadır.  Dolayısıyla Esselâm üzerine yapılacak çalışmalar, eserin diğer siyer-i nebîlerle olan farkının ortaya konulması ve gençler arasında yaygınlaştırılmasına dair sorunların çözümü için önemlidir. Zira din sevgisinin, tesiri bakımından Hz. Peygamber üzerinden verilmesi en doğru olan yöntemdir.

İkinci Bölüm

Necip Fazıl’ın Hz. Peygambere Yaklaşımı ve Esselâm’ı Yazış Sebebi, Metodu Ve Amacı

Necip Fazıl’ın her kelimesi, her cümlesi bir ders niteliğindedir. Onun hayatının bütün kıvrımlarını hikmet gözüyle incelemek gerekir. Zira deha olan şahsiyetler asırlar sonra gelirler ve kendi çağını ve sonrasını etkilerler. Necip Fazıl, Türkiye’de eserleri en çok okunan, hakkında en çok konuşulan ve yazılan kişilerden birisidir. Bu husus sağlığında böyleydi, vefatından sonra da böyle devam etmektedir. Onun oluşturduğu Büyük Doğu ekolü de takipçileri tarafından sürdürülmektedir.

Bir mütefekkir olarak Necip Fazıl, bütün varlık meselelerinde anahtar olarak Allah Resulü’nü görür ve eserlerinde bu hususu fikir, ahlâk, siyaset, ilim ve sanat cephelerinde işler. Esselâm bunlardan biridir ve manzum oluşuyla diğerlerinden ayrılır.

2.1. Kitabın İsmi

Kitabın ismi olan “Esselâm”da, İslâmın teslimiyet ve emniyetini ifade eden ve Müslümanlar arasında ünsiyetin işareti olan “selâm” kelimesi belirli (harf-i tarifli) hâliyle kullanılırken, Mukaddes Hayattan Levhalar olan alt başlıkta ise “mukaddes” kelimesi ile maddî varlığımızın da hedefi ve gayesi olan ulvî ve yüce bir değer olarak Hz. Peygamber kastedilir. Eserde Allah Resulü’nün hayatı bir sanat edasıyla yani “levhalar” olarak okuyucuya sunulur. Bütün varlık nevileri Allah’a karşı selâm içinde iken, Esselâm eseri ile de Necip Fazıl Allah’ın Sevgilisi’ne salât ve selâm (Hakka itaat ve teslimiyet) şuurunu billurlaştırır. Dolayısıyla Esselâm bir bakıma şairin Allah’ın Sevgilisi’nin kadrosu olmaktan duyduğu mes’uliyet tavrının neticesi olarak ortaya koyulmuş bir eser olarak görülebilir. Aslında iki müminin selâmlaşmasında bir nevi doğrudan doğruya Allah’a ve Resulü’ne olan bağlılık ifadesi tüter.

Kitabın ismindeki “Esselâm” lafzı, Hz. Peygamber’i daha risalete ermeden önce Yaratıcısını tefekkür ederken meleklerin, ağaçların, taşların “Sana selâm, sana selâm!” diye selâmlaması (İbn İshâk, 1978: 120; Beyhakî, 1988:146) mânası da taşımaktadır. Necip Fazıl, Fikir başlıklı şiirinde meleklerin köşe bucaktan Resul namzedini selâmlamasını şöyle tablolaştırır:

“Sana selâm, sana selâm!”

Meleklerin haykırışı.

Köşe bucak, nur çıkışı;

Yok başka iz, başka kelâm:

“Sana selâm, sana selâm!”

2.2. Yazılış Sebebi

Kitabın ithafındaki ifadeler onun yazılış sebebini de izah eder nitelikte olup “Eserimi, kıyamete kadar gelecek mukaddesatçı Türk gençliğine ithaf ediyorum” (Kısakürek, 2019:5) denmektedir. İthaftaki “mukaddesatçı” kelimesinin kitabın alt başlığındaki kelime ile aynılığı dikkat çekmektedir. Necip Fazıl’ın gençliği Allah Resulü’nün mukaddes hayatına davet ettiği ve onun gençlikten muradının bu olduğu görülür.

Necip Fazıl’ın Allah Resûlünün hayatını anlattığı ve 1957’de tamamlayıp, 1961 Şubat’ında “O ki, O Yüzden Varız” ismiyle yayınladığı Çöle İnen Nur kitabının manzum bir özeti olan bu eserin yazılışı da Çöle İnen Nur’un hemen peşinden olmuştur. Bu kitabın bir “mevlid” olmadığı ise şöyle belirtilir: “Bu eser bir “Mevlid” mi?.. Hayır! Sadece O’na olan eritici aşkımın ve gevşemez bağlılığımın vecd destanı… Vecd, imanın iç şartı…” Burada destan kelimesinden kasıt, edebî türlerden “destan” değildir. Bu durum Necip Fazıl ve eserlerini incelerken şekilci bakmaktan ziyade anlama ve idrak mânasına gelen “iman”ın öncelenmesi gerektiğini, onun muradının da bu olduğunu göstermektedir. Necip Fazıl eserinin kullanılış amacının ise şöyle olmasını ister:

“Evlerde, meydanlarda, toplantı yerlerinde, sırf dinî tefekkür, tahassüs ve heyecan gayesiyle okunmasına, kalabalıkları sürüklemesine ve ruhları fokurdatmasına, evet!... Câmilerde ve ibadet şekilleri arasında yer almasına katiyetle hayır!” (Kısakürek, 2019:9). Eserin derin bir hasret içinde 1960-1961 hapsinde yazıldığı ve bir müddet uyuduktan sonra 1972 Ramazan ayında yakıcı bir çile dürtüsüyle tamamlandığı kitabın takdiminde ifade edilir. Allah Resulü’nün mübarek ömründen kinaye 63 levha ile eser tertip edilmiş olup eserin sonunda da Üstad’ın kendi vasiyetine yer verilmesi ise cenaze selâlarında Allah Resulü’ne salât ve selâm getirme ve O’nun şefaatini ummayı çağrıştırmaktadır. Kemmiyette bin yedi yüz mısralık eserin keyfiyette her kelimesinin bir beyin törpülemesine mâl olduğu takdimde belirtilir…

2.3. Eserin Kaynakları

Esselâm’ın kaynağı Çöle İnen Nur’dur. Çöle İnen Nur’un kaynağı ise bütün muteber siyer külliyatıdır. Necip Fazıl’ın dilimize aktardığı ve Gönül Nimetleri ismiyle Büyük Doğu Yayınlarından bastırdığı İmam Kastallânî’nin el-Mevâhibü’l-ledüniyye eseri ise Esselâm’ın özel kaynaklarının başında gelmektedir. Necip Fazıl bu eseri, “benzerleri arasında en eminlerinden biri” (Kastalanî, trc. Kısakürek, 2008:5) diye takdim etmektedir. Çöle İnen Nur’da bazı yerlerde gönderme ve alıntı yapılan Ahmed Cevdet Paşa’nın siyeri de (Kısas-ı Enbiya) özel kaynaklar arasında yer almaktadır (Kısakürek, 1998:8). Necip Fazıl’ın verdiği bilgilere bakınca, onun siyer tarihi ile ilgili kitaplardan istifade ettiği ve bu istifade neticesinde elde ettiği bilgilerden süzme yaparak mevzuları özetlediği görülmektedir (Albayrak, 2022).

2.4. Necip Fazıl’ın Usulü

Necip Fazıl bu eserinde klasik manzum bir siyer kitabı yazmaktan öte, Allah Resulü’nün hayatının sır ve hikmetlerine nüfuz etme ve o deryadan inciler çıkarmayı amaçlamıştır. Necip Fazıl, Esselâm’ın takdiminde usulünü şöyle çerçeveler: “Levhaların 63 parça oluşu, mukaddes hayatın yıl sayısından alınan ilhamla… Bu 63 parça içinde (kronolojik zaman sıralamasına bağlı) bir tertip bulunsa bile vak’aları düpedüz resmetmek yerine onların ruhlarını göstermek gayesi güdülmüş ve herkesin önceden bilmesi veya kolayca öğrenmesi gereken tafsillerden kaçınılmıştır. Dış çizgilerin içine girme ve iç mânalara sokulma hedef ve gayreti…”

Esselâm eserinin takdiminde Necip Fazıl derinlemesine iman ve nefs muhasebesi yaparak, muhal farz kaydıyla “Dünyada mevcut ne kadar insan varsa hatta hayvanlar, nebatlar da dile gelse inkâra sapsa, ölüme çare bulsalar, benim ayaklarımdan saçlarıma kadar her zerre kendi aleyhime dönse ve beni yalanlasa, ben, bende kalacak tek ve son bir nokta halinde, sana Allahım ve senin Sevgiline iman eder ve öylece kalırım!” (Kısakürek, 2019:7) der. Bu ifadeler imanın, her ne olursa olsun, “diyalektiklerin çelmesine takılmama davası” (Mirzabeyoğlu, 2019: 319) olduğunu en güçlü bir şekilde göstermektedir. Necip Fazıl’ın metafizik çilelerinde çok ağır imtihandan geçtiği de bu ifadelerden anlaşılmaktadır.

Manzum siyer denince Türk-İslâm edebiyatında ilk olan ve XIV. yüzyılın ikinci yarısında eserini veren Erzurumlu Darîr’in “Sîretü’n-nebî”si akla gelir. Türk edebiyatında mevlidlerin öncüsü olmuştur. Geniş halk kitlelerini asırlarca etkilemesi bakımından Yazıcıoğlu Mehmed’in (ö.855/ 1451) manzum Siyer-i Muhammediyye’si ise hatırdadır. Süleyman Çelebi’nin (ö.825/1422) Vesîletü'n-Necât (Mevlid)’ı ise manzum siyerlerin en yaygın olanıdır (Yıldız, 2017:181 ve 190).  Mevlidler, mi’raciyeler, mûcizenameler, hicretnameler gibi dinî edebî türler siyerlerden ilham alınarak yazılmışlardır. Bu tür eserler dinî edebiyatın diğer kısımlarından sayıca fazladır. Türk milletinin Hz. Peygamber’e sevgisinin tezahürü olan bu eserler bu yüzden tutulmuş ve aynı zamanda bu sevginin canlı tutulmasına vesile olmuştur. Necip Fazıl’ın böyle bir amaçla Esselâm’ı kaleme aldığı ve geleneği de çağında yeni bir yorum ve tarzla sürdürdüğü görülmektedir. Necip Fazıl, eserin takdiminde, her şeyden önce imân, aşk ve usul ölçüleri dahilinde eserin okunmaya başlanması gerektiğine de işaret etmektedir.

Necip Fazıl, fikrini ve usulünü peşin olarak söyler, lafı gevelemez, tarafsız ve renksiz görünmez. Mütefekkir-şair Necip Fazıl, “Ben, ‘hakikat’ten O’na giden değil, O’nu topyekûn kabullendikten sonra O’ndan hakikate gelen müminim.” (Kısakürek, 2019:11) diye usulünü çerçeveler. Modernizmin kutsadığı akıl ile İslâm’ı kendi aklına sığdırma anlayışının olduğu çağımızda Necip Fazıl’ın iman merkezli tavrı, kurtarıcı reçete hüviyetinde görülmelidir. Kur’an’da birçok âyette Allah’a itaatın şartı olarak emredilen O’nun Resulü’ne tam teslimiyet ile Büyük Doğu fikriyatını inşa eden Necip Fazıl, bütün varlık ve oluş meselelerinde bu ruhu tüttürür. Hz. Peygamber’in temel rolünü çok net olarak ifade eder; “Gaye-İnsan ve Ufuk-Peygamber”, “O ki, varlık o yüzden…” (Kısakürek, 2019:11).

Necip Fazıl sanatı da iman davası için bilmiş bir fikir adamıdır. O sanatı irfan davasıyla birlikte görür. Çöle İnen Nur eserinin girişinde o eseri kaleme alış usulüyle ilgili söyledikleri Esselâm eserini de kapsar nitelikte olup “Bu bir ilim değil, sanat eseridir ve ilmin içini ve dışını tahkik selâhiyetinde olmadığı mukaddes kapıya, ancak inanmış ve teslim olmuş sanat tavrıyla sokulmaktan başka çare yoktur.” (Kısakürek, 2020:8) der. Aynı hususu Peygamber Halkası eserinde ise şöyle ifade eder: “Bizim taraf ve tesbit üslubumuz ilim üstü bir vecd dilidir ve lügat paralamalarla alâkasızdır” (Kısakürek, 2012:8). Esselâm eserinin takdimindeki “vecd destanı” ifadesini de bu mânada anlamak gerekir… “Vecd, imanın iç şartı…”

Kaynakça

Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, thk. Abdü’l-Mu’tî Kal’acî, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Dâru’r-Reyyân li’t-Türâs, 1408/1988.

Heidegger, Martin, Hölderlin ve Şiirin Özü, trc. Turan Oflazoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1979/1.

İbn İshâk, Kitabü’s-siyer ve’l-meğâzî, thk. Süheyl Zekkâr, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1398/1978.

Kastalanî, Gönül Nimetleri, trc. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2008.

Kısakürek, Necip Fazıl, Konuşmalar, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2017.

Kısakürek, Necip Fazıl, Çile, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2018.

Kısakürek, Necip Fazıl, Esselâm Mukaddes Hayattan Levhalar, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2019.

Kısakürek, Necip Fazıl, Çöle İnen Nur, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2020.

Kısakürek, Necip Fazıl, Peygamber Halkası, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2012.

Mirzabeyoğlu, Salih, Necip Fazıl’la Başbaşa, İBDA Yayınları, İstanbul, 2019.

Tunç, Mustafa Şekip, İnsan Ruhu Üzerinde Gezintiler, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1943.

Yıldız, Alim, “Hz. Muhammed (s.a.s.) ile İlgili Edebî Türler” editör Ali Yılmaz, Türk-İslâm Edebiyatı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017.

*Devam edecek…

Aylık Baran Dergisi 24. Sayı, Şubat 2024