Haberler

ABD'den Pakistan'a stratejik petrol hamlesi: Hedef Çin'in etkisini kırmak

ABD, Güney Asya'daki jeopolitik satranç oyununda dengeleri değiştirebilecek kritik bir adım atarak, Pakistan ile kapsamlı bir ticaret ve enerji anlaşması imzaladığını duyurdu. 30-31 Temmuz tarihlerinde Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump, iki ülkenin Pakistan'ın "muazzam petrol rezervlerini" ortaklaşa geliştireceğini bildirdi.

Abone Ol

Anlaşmanın finansal boyutu ve hangi sahaları kapsadığına dair detaylar henüz açıklanmasa da, Beyaz Saray kaynakları Amerikan enerji devi ExxonMobil ile Pakistan'ın devlet petrol şirketi OGDCL arasında bir ortaklık kurulacağına işaret ediyor. Anlaşmanın imzalanmasından saatler sonra açıklama yapan Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar, projede "ABD'nin ileri sondaj teknolojisinin" kullanılacağını ve ilk fizibilite ekibinin Eylül ayında Sindh eyaletine geleceğini teyit etti.

Bu hamle, bugüne kadar Pakistan'ın hidrokarbon sahalarındaki en büyük dış oyuncu olan Çin'in tekelini kırma potansiyeli taşıyan, son yıllardaki en önemli jeo-ekonomik gelişme olarak kayıtlara geçti.

Washington'un Asıl Endişesi: "Pakistan'ı Çin'e Kaptırmamak"

Analistlere göre, ABD'nin bu enerji hamlesinin arkasında, Pakistan'ın son on yılda siyasi, askeri ve ekonomik olarak giderek artan bir şekilde Çin'in yörüngesine girmesinden duyulan derin endişe yatıyor. Washington'ın alarm zillerini çaldıran temel göstergeler şunlar:

  1. Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC): Yaklaşık 62 milyar dolarlık bu devasa proje, Çin'i Pakistan'daki Gwadar Limanı üzerinden Hint Okyanusu'na bağlıyor. ABD'li stratejistler, bu koridorun Çin'e kritik bir stratejik derinlik sağladığını ve ABD'nin Hint-Pasifik stratejisini doğrudan tehdit ettiğini uzun süredir dile getiriyordu.
  2. Askeri Bağımlılık: Pakistan ordusunun envanterinin yaklaşık %70'inin Çin menşeli silahlardan oluşması, iki ülke arasındaki askeri entegrasyonun ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
  3. Kamuoyu Algısı: Pakistan'da yapılan anketler, genç nüfus arasında Çin'e olan güvenin (%72) ABD'ye olan güvenden (%34) çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Trump yönetimi, bu tabloyu tersine çevirmek için "enerji diplomasisini" bir kaldıraç olarak kullanıyor. Petrol ve gaz yatırımlarının yanı sıra, Pakistan'a kritik maden yataklarının (lityum, bakır) geliştirilmesi karşılığında ABD pazarlarına erişim ve gümrük vergilerinde kolaylık gibi teşvikler de masada bulunuyor.

Çin-Pakistan Ekseni Ne Kadar Güçlü?

ABD'nin bu hamlesine rağmen, Pakistan ile Çin arasındaki "Her Koşulda Ortaklık" olarak tanımlanan ilişkinin kökleri oldukça derin. Tek bir enerji anlaşmasıyla sarsılması zor olan bu ittifak, ekonomi, savunma ve diplomasi olmak üzere üç ana sütun üzerinde yükseliyor:

  • Ekonomi: CPEC ve Gwadar Limanı, Pakistan'ın altyapı geleceği için hayati önem taşıyor.
  • Savunma: Ortak üretilen JF-17 savaş uçaklarından, en modern hava savunma sistemlerine ve tanklara kadar uzanan geniş bir askeri işbirliği mevcut.
  • Diplomasi: Pekin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Keşmir gibi Pakistan için hayati konularda diplomatik bir kalkan görevi görüyor.

Hindistan Faktörü ve Çin'in Rolü

Bu denklemin en kritik parçalarından birini de Hindistan oluşturuyor. Mayıs 2025'te Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan ve "Operasyon Sindoor" olarak bilinen sınır çatışması sırasında, Çin'in Pakistan'a "canlı istihbarat" aktararak Hindistan ordusunun mevzilerini işaretlediği yönündeki iddialar, Pekin'in Pakistan'ı, Hindistan'ı "iki cephede birden oyalama" stratejisinde ne kadar aktif bir şekilde kullandığını ortaya koydu.

ABD'nin Pakistan ile yakınlaşması, aynı zamanda Hindistan'ı çevreleyen bu Çin-Pakistan hattını kırma ve bölgedeki müttefiki Yeni Delhi'yi rahatlatma amacı da taşıyor.

Pakistan'ın Denge Siyaseti

Bu gelişmeler ışığında İslamabad yönetimi, iki süper güç arasında dikkatli bir denge politikası izliyor. Pakistan, bir taraftan Çin'den altyapı yatırımları ve askeri teknoloji alırken, diğer taraftan ABD'den ileri teknoloji, enerji yatırımları ve en önemlisi Batı pazarlarına erişim elde etmeye çalışıyor.

Sonuç olarak, ABD-Pakistan petrol anlaşması, Washington'un Güney Asya'daki jeopolitik nüfuz mücadelesinden vazgeçmediğinin en net göstergesi. Ancak bu hamlenin, Pakistan'ı Çin'den koparmaktan çok, İslamabad'ın iki büyük güç arasında yürüttüğü denge siyasetinde elini güçlendiren bir gelişme olarak okunması daha gerçekçi olacaktır. Önümüzdeki dönemde, anlaşmanın detayları netleştikçe Çin'in bu hamleye nasıl bir karşı hamleyle yanıt vereceği ve Hindistan'ın bu yeni denklemdeki pozisyonu, bölgenin geleceğini şekillendirecek en önemli unsurlar olacak.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }