Ahmed Şara’ya yönelik ilk suikast girişimi başkent Şam’da, Kasrü’l Şaab Sarayı çıkışında gerçekleşti. Şüpheli hareketliliği fark eden Türk istihbarat birimleri, saldırganı etkisiz hale getirerek Şara’nın hayatını kurtardı. İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesi, olayın detaylarını aktarırken, “Şara’nın hayatını Türkler kurtardı” ifadesine yer verdi.
İkinci suikast planı ise Ürdün sınırına yakın Dera vilayetinde kurulan konvoy güzergâhı üzerine kurgulandı. Türk ve Suriye güvenlik güçlerinin birlikte yürüttüğü takip sonucunda, güzergâh üzerindeki iki şüpheli önceden tespit edildi ve konvoyun rotası değiştirilerek saldırı engellendi. Olay, kamuoyuna açıklanmadan kapatıldı.
Üçüncü ve en tehlikeli girişim, Şam içinde sabit bir güzergâha kurulan silahlı pusu şeklindeydi. Türk ve yerel istihbarat birimlerinin koordinasyonuyla saldırı eyleme geçmeden durduruldu. Olay sonrası Ahmed Şara’nın Şam’dan ani şekilde ayrılması dikkat çekti. Tüm saldırılarda hedef alınan Şara’nın, bu girişimlerin kamuoyuna duyurulmaması yönünde talimat verdiği öğrenildi.
Yeni yönetimin güney bölgeler ve İdlib hattında önemli bir kontrol sağladığı ve Türkiye'nin hem siyasi hem güvenlik alanında belirleyici rol üstlendiği vurgulanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ahmed Şara’yı Suriye’de yalnız bırakmayacağız” sözleri, Ankara’nın yeni Suriye yönetimiyle kurduğu stratejik ilişkiyi açıkça ortaya koydu.
Suriye’deki yeni dönem, sadece iç çatışmalarla değil, aynı zamanda bölgesel hesaplaşmalarla da şekilleniyor. Ahmed Şara'nın siyasi varlığına yönelik saldırılar, Türkiye’nin bölgede üstlendiği garantörlük pozisyonunu daha da ön plana çıkarıyor.




