Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in göreve getirdiği ve ilk icraatlarından biri olarak Tel Aviv'e koşan Dobrindt, "Siber Kubbe" adını verdiği planla Almanya'nın dijital egemenliğini Siyonist rejimin insafına bıraktı. "Sivil savunmayı güçlendirme" maskesi altında sunulan bu planın, aslında İsrail'in Filistin direnişini bastırmak için kullandığı yasa dışı dinleme, izleme ve kontrol mekanizmalarının Almanya'ya ithal edilmesinden başka bir anlama gelmediği belirtiliyor. Dobrindt'in Tel Aviv yönetimiyle istihbarat alanında "daha derin işbirliği" arayışı, Almanya'nın soykırım suçlarına ne denli ortak olduğunun açık bir kanıtı olarak yorumlandı.
SOYKIRIM ORTAKLIĞI ASKERİ ALANA DA TAŞINIYOR
Berlin'in bu utanç verici adımı, askeri alandaki kirli ittifakla da perçinleniyor. Dobrindt'in ziyaretiyle aynı günlerde, Bavyera Başbakanı Markus Soeder'in, Gazze'deki katliamlarda etkinliği kanıtlanmış olan "Demir Kubbe" sisteminin Almanya tarafından da satın alınması yönündeki talebi, iki rejim arasındaki kanlı ittifakın ne kadar köklü olduğunu gözler önüne serdi.
Filistinli çocuklar bombalar altında can verirken, hastaneler ve okullar yerle bir edilirken, Berlin yönetiminin katillerle el sıkışarak onlardan "güvenlik" ve "savunma" dersi alması, tarihe bir utanç vesikası olarak geçiyor. Bu hamle, Almanya'nın sadece Gazze'deki soykırıma siyasi ve askeri destek vermekle kalmadığını, aynı zamanda Siyonist rejimin baskıcı ve insanlık dışı yöntemlerini kendi topraklarına taşıyarak bu suçun bir parçası olmayı gönüllü olarak kabul ettiğini göstermektedir.