İktibas

Arap ülkeleri soykırıma rağmen terörist İsrail ile ilişki içinde

Washington Post yazarı David Kenner "Sızdırılan ABD belgeleri, kilit Arap devletlerinin Gazze Şeridi'ndeki savaşı kınarken bile İsrail ordusuyla güvenlik işbirliğini sessizce genişlettiklerini ortaya koyuyor. İsrail'in Eylül ayında Katar'a düzenlediği hava saldırısının ardından krize giren bu askeri ilişkiler, Gazze'de yeni başlayan ateşkesin denetlenmesinde önemli bir rol oynayabilir." dedi

Abone Ol

Geçtiğimiz üç yıl boyunca ABD'nin aracılığıyla İsrail ve altı Arap ülkesinden üst düzey askeri yetkililer Bahreyn, Mısır, Ürdün ve Katar'da bir dizi planlama toplantısı için bir araya geldi. İsrail ve Hamas Çarşamba günü, Hamas'ın elindeki tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail'in Gazze'den kısmen çekilmesiyle sonuçlanacak bir barış çerçevesinin ilk aşaması üzerinde anlaşmaya vardı. ABD'li yetkililer Perşembe günü ateşkes anlaşmasına destek sağlamak üzere 200 ABD askerinin İsrail'e konuşlandırılacağını ve bu askerlere uzun süredir devam eden güvenlik iş birliğine katılan bazı Arap ülkelerinden askerlerin de katılacağını duyurdu.

Bu açıklamadan önce de bu güvenlik iş birliğine dahil olan Arap ülkelerinin hepsi Trump'ın Gazze savaşını sona erdirmeye yönelik 20 maddelik planını desteklediklerinin sinyalini vermişlerdi. Plan, Arap ülkelerinin Gazze'de yeni bir Filistin polis gücünü eğitecek uluslararası bir gücün bölgeye konuşlandırılmasına katılmasını öngörüyor. Altı Arap ülkesinden beşi yaptıkları ortak açıklamada "tüm tarafların güvenliğini garanti altına alacak" bir mekanizmanın kurulmasını desteklediklerini belirttiler, ancak askeri güç konuşlandırmayı açıkça taahhüt etmekten kaçındılar.

Başkenti 9 Eylül'de Hamas liderlerini hedef alan İsrail füzeleriyle vurulan Katar, İsrail ordusuyla bağlarını sessizce güçlendiren ülkelerden biriydi. Belgelere göre Mayıs 2024'te üst düzey İsrailli ve Arap askeri yetkililer Katar'daki önemli bir ABD askeri tesisi olan El Udeyd Hava Üssü'nde bir araya geldi. Etkinliğin başlamasından iki gün önce kaleme alınan bir planlama belgesi, İsrail heyetinin doğrudan hava üssüne uçmasının planlandığını ve böylece Katar'ın kamuoyuna ifşa olma riski taşıyan sivil giriş noktalarının atlatıldığını gösteriyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump yönetiminin de teşvikiyle 29 Eylül'de saldırı nedeniyle Katar'dan özür diledi ve gelecekte bu tür saldırılar düzenlememe sözü verdi. Belgeler, ABD ordusunun CENTCOM olarak bilinen Merkez Komutanlığı tarafından teşvik edilen yakın ilişkilerin arkasındaki itici gücün İran'ın oluşturduğu tehdit olduğunu gösteriyor. Belgelerden birinde İran ve müttefiki milisler "Şer Ekseni" olarak tanımlanırken, bir diğerinde İran'ın müttefiklerinin güç sahibi olduğu Gazze ve Yemen'in üzerine füzelerin yerleştirildiği bir harita yer alıyor.

Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından elde edilen ve Washington Post tarafından incelenen beş CENTCOM PowerPoint sunumu, ABD ordusunun "Bölgesel Güvenlik Yapısı" olarak tanımladığı yapının oluşturulmasını detaylandırıyor. Bu yapıda İsrail ve Katar'ın yanı sıra Bahreyn, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de yer alıyor. Belgelerde Kuveyt ve Umman'dan tüm toplantılarda bilgilendirilen "potansiyel ortaklar" olarak bahsediliyor. Sunumlar "gizliliği kaldırılmış" olarak işaretlendi ve yapının ortaklarına ve bazı durumlarda Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD'den oluşan "Beş Göz" istihbarat ittifakına da dağıtıldı. Bunlar 2022 ve 2025 yılları arasında, İsrail'in Ekim 2023'te Gazze'de başlattığı savaştan önce ve sonra yazıldı.

ICIJ ve The Washington Post belgelerin gerçekliğini, Savunma Bakanlığı'nın resmi kayıtları, arşivlenmiş askerî belgeler ve diğer açık kaynaklarla çapraz kontrol yaparak doğruladı. Kamuoyuna duyurulan askerî tatbikatların ve toplantıların tarihleri ve yerleri ABD ordusunun resmi açıklamalarıyla, ABD'li ve yabancı askerî yetkililerin isimleri, rütbeleri ve pozisyonları da kamu kayıtlarıyla eşleşti. CENTCOM yetkilileri bu makale hakkında yorum yapmayı reddetti. İsrail ve yapının parçası olan altı Arap ülkesi yorum taleplerine yanıt vermedi.

Özellikle Ocak 2025'te Nashville'e yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan Fort Campbell Askeri Üssü'nde yapılan bir toplantı, ABD kuvvetlerinin ortaklarına Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail ordusuna karşı kullandığı önemli bir araç olan yer altı tünellerinin yol açtığı tehditlerin nasıl tespit edileceği ve etkisiz hale getirileceği konusunda eğitim verdiği oturumları içeriyordu. Bir başka belgede altı ülkeden ortakların yer altı tünellerini yok etme eğitimine katıldıkları belirtiliyor ancak ülkelerin isimleri verilmiyor.

CENTCOM personeli ayrıca İran'ın Filistinlilerin bölgesel koruyucusu olduğu söylemine karşı enformasyon operasyonları başlatmak ve 2025 tarihli bir belgeye göre "bölgesel refah ve iş birliğine yönelik bir ortak söylemi yaymak" için planlama toplantıları düzenledi.

İsrail ile güvenlik iş birliği kapalı kapılar ardında genişlerken, Arap liderler Gazze'deki savaşı kınadı. Mısır, Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan liderleri İsrail harekatının bir soykırım olduğunu söyledi. Katar liderleri en sert kınamalardan bazılarını yayınladılar: Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda Katar Emiri çatışmayı "Filistin halkına karşı yürütülen bir soykırım savaşı" olarak nitelendirdi ve İsrail'i "çevresine düşman bir devlet, bir apartheid sistemi inşa etmenin suç ortağı" olmakla suçladı. Suudi Dışişleri Bakanlığı Ağustos ayında İsrail'i Filistinlileri "aç bıraktığı" ve "etnik temizlik" yaptığı gerekçesiyle kınamıştı.

Siyasî hassasiyetleri göz önünde bulunduran belgeler, ortaklığın "yeni bir ittifak oluşturmadığını" ve tüm toplantıların "gizlilik içinde yapılacağını" belirtiyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunda bölgesel güvenlik direktörü olan Emile Hokayem, ABD'nin uzun zamandır askerî işbirliğinin İsrail ve Arap devletleri arasında siyasî normalleşmeyi sağlayacağını umduğunu söyledi. Ancak, ülkelerin askerî liderleriyle sessizce çalışmak çetrefilli siyasî tartışmalardan kaçmak anlamına gelse de, bu yaklaşım aynı zamanda taraflar arasındaki gerginliklerin "gerçekliğini gizliyor ya da örtüyor" dedi.

Hokayem bu gerginliklerin İsrail'in Katar'a düzenlediği saldırının ardından iyice gün yüzüne çıktığını söyledi:

"Amerikan çabalarının kilit bir üyesi diğerine saldırdı ve Amerika kayıtsız, suç ortağı ya da göz yumuyor olarak görüldü. Ortaya çıkan güvensizlik önümüzdeki yıllarda Amerika'nın çabalarını gölgeleyecektir."

Sessiz bir ortaklık

ABD askeri yetkilileri Bölgesel Güvenlik Yapısı'nın varlığını kamuoyu önünde kabul etti ancak bu çabalarda İsrail-Arap işbirliğinin boyutları hakkında konuşmadı. 2022 yılında dönemin CENTCOM komutanı Orgeneral Kenneth Frank McKenzie Kongre'de verdiği ifadede bu ortaklığı "İsrail ile Fas, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında diplomatik bağlar kuran Abraham Anlaşmalarının ivmesi üzerine inşa edilen" bir çaba olarak tanımladı.

Belgeler, İran'ın füzeleri ve insansız hava araçlarıyla mücadele için bir hava savunma planı olan yapının en önemli parçasının son üç yılda nasıl teoriden gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor. İsrail ve Arap ülkeleri 2022'deki bir güvenlik konferansında bu plana imza atarak askeri tatbikatları koordine etmeyi ve bunu mümkün kılacak teçhizatı tedarik etmeyi kabul ettiler. Sızdırılan belgelere göre CENTCOM, 2024 yılına gelindiğinde ortak devletlerin birçoğunu kendi sistemlerine başarıyla bağlayarak ABD ordusuna radar ve sensör verileri sağlamalarına ve karşılığında ortakların birleşik verilerini görüntülemelerine olanak tanıdı.

Bir brifing belgesinde, yedi ortak ülkeden altısının Savunma Bakanlığı sistemleri aracılığıyla bölgenin kısmi hava resmini aldığı ve iki ülkenin bir ABD Hava Kuvvetleri filosu aracılığıyla kendi radar verilerini paylaştığı belirtildi. Ortak ülkeler ayrıca birbirleriyle ve ABD ordusuyla iletişim kurabilmeleri için ABD tarafından işletilen güvenli bir sohbet sistemine de dahil ediliyordu.

Ancak hava savunma sistemi Katar'ı İsrail'in 9 Eylül'de başkentine düzenlediği saldırıya karşı korumak için hiçbir şey yapmadı. ABD Hava Kuvvetleri'nden Korgeneral Derek France gazetecilere verdiği demeçte, ABD uydu ve radar sistemlerinin saldırı konusunda erken uyarıda bulunmadığını, çünkü bu sistemlerin "genellikle İran'a ve bir saldırının gelmesini beklediğimiz diğer bölgelere odaklandığını" söyledi. Katar da radar sistemlerinin İsrail savaş uçaklarının fırlattığı füzeleri tespit edemediğini söyledi.

Katar ve Suudi Arabistan'ın İsrail'le resmi diplomatik ilişkileri olmasa da CENTCOM belgeleri her iki güçlü Körfez ülkesinin de yeni başlayan bu ortaklıkta perde arkasında oynadıkları önemli rolü gösteriyor. Mayıs 2024'te El Udeyd Hava Üssü'nde düzenlenen güvenlik konferansı, İsrailli yetkililerin konferansa katılan Arap ülkelerinin temsilcileriyle ikili görüşmeler gerçekleştirmesiyle artan iş birliğinin altını çizdi.

Konferans aynı zamanda bu toplantıların doğasında var olan diplomatik hassasiyetlerin de altını çizdi. "YAPILMAMASI GEREKENLER" başlığı altında katılımcılara fotoğraf çekmemeleri veya medyaya erişim sağlamamaları gerektiği bildirildi. Seyahat programının üzerindeki kalın bir not, personele Yahudi ve Müslüman katılımcılar için mutfak kısıtlamalarını hatırlatıyordu: "Domuz eti/deniz kabukluları yasaktır."

Suudi Arabistan da bu iş birliğinde aktif bir rol oynayarak İsrail ve Arap ortaklarıyla çok çeşitli güvenlik konularında istihbarat paylaşımında bulundu. 2025 yılında yapılan bir toplantıda, bir Suudi yetkili ve bir ABD istihbarat yetkilisi, Rusya, Türkiye ve ülkedeki Kürt güçlerinin oynadığı rol de dahil olmak üzere Suriye'deki siyasi gelişmeler hakkında ortaklara bir "istihbarat özeti" sundu. Brifingde ayrıca Yemen'deki İran destekli Husilerin oluşturduğu tehditler ve IŞİD'in Suriye ve Irak'taki faaliyetleri de ele alındı.

CENTCOM askerî planlamacıları önümüzdeki yıllarda İsrail ve Arap devletleri arasında daha yakın ilişkiler geliştirmek için çalışıyorlar. 2024 tarihli bir brifing belgesinde, 2026 yılı sonuna kadar savunma amaçlı siber operasyonlar konusunda eğitim ve tatbikatlar için bir karargah olarak hizmet verecek bir "Birleşik Orta Doğu Siber Merkezi" kurulması öngörülüyordu. Bir başka belgede ise ortakların "bilgi ortamındaki operasyonları hızla planlamaları, yürütmeleri ve değerlendirmeleri" için bir "Bilgi Füzyon Merkezi" kurulması savunuluyor.

Hassas askerî konuları tartışmak üzere adının açıklanmaması kaydıyla konuşan eski bir ABD savunma yetkilisi, bu angajmanların Körfez Arap ülkelerinin İsrail ile pragmatik bağlarını ve İsrail'in askeri gücüne duydukları saygıyı yansıttığını söyledi. Eski yetkili, "Hepsi İsraillilerin istedikleri her şeyi, istedikleri zaman, tespit edilmeden yapabileceklerini düşünüyor gibi görünüyor" dedi.

İsrail ve Hamas'ın bir barış anlaşmasının yalnızca ilk aşamaları üzerinde uzlaştığı görülürken, Gazze'nin nasıl yönetileceğine dair daha geniş kapsamlı sorular çözümsüz kaldı. Güvenlik analistleri Körfez ülkelerinin Gazze'deki uluslararası bir güce mali ve diplomatik destek sağlayabileceğini ancak kendi askeri güçlerini bu karmaşık ve tehlikeli göreve adamaktan muhtemelen kaçınacaklarını söyledi.

Ottawa Üniversitesi'nde Orta Doğu güvenlik meseleleri üzerine çalışan profesör Thomas Juneau şu ifadeleri kullandı:

"Körfez ülkelerinde zincirlerinden kurtulmuş bir İsrail'in neler yapabileceğine dair çok fazla endişe var. Ama aynı zamanda güvenliklerinin garantörü olarak ABD'ye güveniyorlar ve İran konusunda da çok endişeliler."

Mepa News

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }