Dünyanın farklı coğrafyalarında eş zamanlı olarak atılan adımlar, askeri ittifakların doğasının kökten değiştiğini ve bu yeni dönemin kodlarının savunma sanayii ve teknoloji transferi üzerine kurulu olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu yeni dönemin en belirgin işareti, ABD ile Hindistan arasında imzalanması beklenen 10 yıllık yeni Savunma Ortaklığı Çerçeve Anlaşması oldu. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in, Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar ile Pentagon'da yaptığı görüşme sonrası duyurduğu bu gelişme, iki ülkenin Hint-Pasifik bölgesindeki güvenlik endişelerine karşı ortak bir cephe oluşturma kararlılığını gösteriyor. Hegseth, "Başkan Donald Trump ve Başbakan Narendra Modi'nin ilişkilerimiz için attığı güçlü temeller üzerinde ilerliyoruz," diyerek, bu ortaklığın "üretken, pragmatik ve gerçekçi" bir zeminde yükseldiğini vurguladı.
Bu ortaklık sadece siyasi bir deklarasyondan ibaret değil; temelinde derin bir savunma sanayii entegrasyonu yatıyor. ABD, Hindistan'ın envanterine C-130J Super Hercules, C-17 Globemaster III, P-8I Poseidon uçakları ile CH-47F Chinook, MH-60R Sea Hawk ve AH-64E Apache helikopterleri gibi birçok Amerikan platformunu başarıyla entegre etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Gelecek dönemde ise Javelin tanksavar füzeleri ve Stryker zırhlı araçlarının ortak üretimi ile altı adet ek P-8I deniz karakol uçağının tedariki gibi büyük projelerin tamamlanması hedefleniyor. Bu durum, ittifakların artık sadece "silah satışı" değil, "ortak üretim, teknoloji paylaşımı ve birlikte çalışabilirlik" üzerine kurulduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Avrupa'da Güvenlik Arayışı: Almanya ve Birleşik Krallık Güçlerini Birleştiriyor
Stratejik eksen kayması sadece Asya ile sınırlı değil. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın yarattığı sarsıntıyla güvenlik politikalarını yeniden gözden geçiren Avrupa'da da benzer bir dinamik yaşanıyor. Politico'nun haberine göre, Almanya ve Birleşik Krallık, bir ülkenin tehdit edilmesi durumunda diğerinin askeri destekte bulunmasını öngören geniş kapsamlı bir savunma anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. 17 Temmuz'da imzalanması beklenen bu anlaşma, ABD'nin Avrupa'daki askeri varlığını azaltma potansiyeli ve kıtanın kendi güvenliğini sağlama zorunluluğu bağlamında kritik bir adım olarak görülüyor. Bu gelişme, Avrupa'nın iki büyük gücünün, geleneksel NATO şemsiyesine ek olarak, ikili ve daha çevik bir savunma mekanizması oluşturarak değişen tehdit algılarına yanıt verdiğini gösteriyor.
Yükselen Güçlerin Yeni Hamleleri: Hindistan'ın Akdeniz'e Uzanan Eli
Yeni ittifak arayışlarının ve savunma sanayii hamlelerinin en çarpıcı örneklerinden biri ise Hindistan'ın küresel bir aktör olarak sahneye çıkma çabası oldu. Yunanistan merkezli Pentapostagma haber sitesi, Hindistan'ın Yunanistan'a gayriresmi kanallardan uzun menzilli BrahMos seyir füzesi teklif ettiğini iddia etti. Haberde, bu füzelerin Yunanistan'ın envanterindeki Rafale ve F-16 savaş uçaklarına entegre edilmesi halinde, Türkiye'ye karşı "bölgesel caydırıcılıkta üstünlük" sağlayabileceği gibi iddialı ifadelere yer verildi. Hatta haberde, "Ordumuz bu füzeleri yeterli sayıda temin ederse, Türkiye’ye İran’ın İsrail karşısında yaşadığı acıyı yaşatabilir" şeklinde provokatif bir benzetme kullanıldı.
Bu iddia, henüz resmi bir mutabakata dönüşmemiş olsa dahi, birkaç önemli gerçeğin altını çiziyor: Birincisi, Hindistan gibi yükselen güçler artık sadece kendi bölgelerinde değil, küresel ölçekte stratejik ve ticari hamleler yapabilen birer savunma sanayii aktörüne dönüşüyor. İkincisi, Hint-Pasifik'te şekillenen bir ittifak (ABD-Hindistan), etkilerini ve teknolojik uzantılarını Doğu Akdeniz gibi bambaşka bir coğrafyaya taşıyabiliyor. Bu durum, geleceğin çatışma ve rekabet alanlarının ne denli iç içe geçebileceğini gösteriyor.
İttifaklar Dönüşürken Silah Sanayii Pusula Oluyor
Yaşanan bu üç farklı gelişme, bir bütün olarak okunduğunda, dünyanın gittiği yöne dair net bir analiz sunuyor. Artık katı ideolojik bloklara dayalı, hantal ve geniş kapsamlı ittifaklar yerini, ortak tehdit algısı ve karşılıklı teknolojik-endüstriyel çıkarlara dayalı, daha esnek ve sonuç odaklı "koalisyonlara" bırakıyor.
Bu yeni dönemin anahtar kelimeleri şunlardır: Stratejik otonomi, endüstriyel işbirliği ve teknolojik üstünlük. Ülkeler, bir yandan kendi savunma yeteneklerini artırırken, diğer yandan bu yetenekleri stratejik ortaklıklar yoluyla güçlendiriyor. ABD-Hindistan anlaşması, Çin'e karşı bir denge unsuru oluşturmayı hedeflerken; Almanya-Birleşik Krallık paktı, Rusya'ya karşı Avrupa'nın direncini artırmayı amaçlıyor. Hindistan'ın Yunanistan'a yönelik hamlesi ise bu yeni denklemde kendine daha büyük bir rol biçme ve savunma sanayisini bir dış politika aracı olarak kullanma arzusunu yansıtıyor.
Sonuç olarak, dünya, askeri ve stratejik ittifakların yeniden tanımlandığı, silah ve sanayi konusunda uzlaşma zeminlerinin genişlediği karmaşık bir döneme girdi. Bu dönemde başarılı olacak ülkeler, sadece askeri güce sahip olanlar değil, aynı zamanda bu gücü esnek ittifaklar ve derinlemesine endüstriyel ortaklıklarla birleştirebilenler olacaktır. Yaşanan her bir gelişme, bu yeni ve öngörülmesi zor küresel satranç tahtasında atılmış önemli bir hamle niteliği taşıyor.