Tepkilerden sonra heykelci kuduzlar gözaltında
Tepkilerden sonra heykelci kuduzlar gözaltında
İçeriği Görüntüle

Temmuz ayının ikinci haftası, Avrupa'nın küresel sahnedeki geleceğine dair birbiriyle çelişen iki vizyonun sahnelendiği kritik bir dönemeç oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Brexit sonrası ilişkileri ısıtmayı hedeflediği tarihi Londra ziyaretinde, Westminster Sarayı'nın görkemli atmosferinde Avrupa için radikal bir rota çizdi. Diğer yanda ise Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Strasbourg'daki parlamento oturumunda, Çin ile diplomatik ilişkilerin 50. yılında daha pragmatik ve uzlaşmacı bir ton benimsiyordu.

Bu iki farklı yaklaşım, Avrupa'nın kendi içindeki fay hatlarını ve büyük güçler karşısındaki stratejik ikilemini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Vizyonun Adresi Londra: Macron'un 'Avrupa Kalesi' Çağrısı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un 8 yıl sonra Birleşik Krallık'a yaptığı ilk devlet ziyareti, basit bir diplomatik nezaketin çok ötesinde anlamlar taşıyordu. Macron, İngiliz Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, 2017'deki Sorbonne konuşmasından bu yana savunduğu "stratejik özerklik" fikrini en keskin haliyle dile getirdi: "Avrupa'yı ABD ve Çin'e yönelik aşırı bağımlılıklarından arındırmak zorundayız."

Macron'un hedefi netti: ABD'nin korumacı ticaret politikalarını ve Çin'in devlet sübvansiyonlarıyla küresel tedarik zincirlerini istikrarsızlaştırmasını "çifte tehdit" olarak tanımlayarak, Avrupa'nın kendi savunma ve sanayi kapasitesini inşa etmesi gerektiğini savundu.

  • Macron'un Hedefi Ne? Fransa liderinin amacı, AB dışındaki en büyük askeri ve nükleer güç olan Birleşik Krallık'ı, Avrupa'nın güvenlik mimarisinin "üçüncü ayağı" olarak yeniden denkleme dahil etmek. Brexit'in yarattığı ayrılığı aşarak, Rafale-Tempest savaş uçağı motoru gibi somut projelerle Londra'yı "Avrupa kalesinin" bir parçası yapmayı hedefliyor. Bu, özellikle Washington'daki siyasi belirsizlikler ve Trump döneminin yarattığı "terk edilme" korkusuna karşı bir güvence arayışı.

Gerçekçiliğin Adresi Brüksel ve Berlin: Çin ile "Yeni Sayfa" Arayışı

Macron Londra'da bu cüretkâr vizyonu çizerken, AB'nin merkezi Brüksel'de daha temkinli bir melodi duyuluyordu. Komisyon Başkanı von der Leyen, "ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya hazırız" diyerek Pekin'e zeytin dalı uzattı. Bu "yeni sayfa" teklifinin arkasında yatan ise Avrupa'nın, özellikle de sanayi devi Almanya'nın "Çin gerçekçiliği" idi.

  • Brüksel ve Berlin'in Hedefi Ne? AB'nin amacı "kopmak (decouple)" değil, "riskten arındırmak (de-risk)". Yani, Çin'in devasa pazarına olan erişimi kaybetmeden, kritik hammaddeler, batarya teknolojisi ve yapay zeka gibi alanlardaki tek taraflı bağımlılığı azaltmak. Almanya'nın Ocak 2025'te göreve başlayan yeni Şansölyesi Friedrich Merz'in, otomotiv devleriyle birlikte Ekim ayında Pekin'e yapmayı planladığı ziyaret, bu denge arayışının en somut örneği. Alman otomotiv endüstrisi Çin pazarı olmadan ayakta kalamazken, Berlin aynı zamanda Çin'in Rusya'ya verdiği dolaylı destek ve artan askeri cüretkarlığından da rahatsız. Bu, "ticari çıkarlar" ile "transatlantik güvenlik bağlılıkları" arasında sıkışıp kalmanın hikayesi.

Büyük Resim: Stratejileri Şekillendiren Üç Büyük Gölge

Avrupa'nın bu farklı yaklaşımlarının arkasında, kıtanın geleceğini şekillendiren üç temel dinamik yatıyor:

  1. Amerikan Belirsizliği: ABD'deki seçimler sonrası izlenecek politikaların öngörülemezliği, Avrupa'yı kendi kaderini eline alma konusunda her zamankinden daha fazla zorluyor. Macron'un çıkışı, "ABD'siz bir dünyaya hazırlık" provası niteliğinde.
  2. Çin'in Ekonomik Meydan Okuması: Çin'in elektrikli araçlar ve yeşil teknoloji alanındaki agresif sübvansiyonları, Avrupalı üreticileri kendi pazarlarında bile rekabet edemez hale getiriyor. Bu, "stratejik özerklik" tartışmasını felsefi bir zeminden çıkarıp, fabrikaların kapanması gibi somut bir ekonomik hayatta kalma mücadelesine dönüştürüyor.
  3. Ukrayna Savaşının Uzun Gölgesi: Ukrayna'daki savaş, Avrupa için en büyük güvenlik sınavı. Brüksel'in Pekin'e uzattığı "yeni sayfa"nın en önemli şartı, Çin'in Rus savaş makinesine doğrudan ya da dolaylı destek vermemesi. Rus insansız hava araçlarında tespit edilen Çin menşeli parçalar, bu "yeni sayfa"nın kolayca yırtılabileceğinin en büyük kanıtı.

Tek Ses Arayan Bir Kıtanın Yol Ayrımı

Macron'un Londra'daki manifestosu ile Brüksel'in Pekin'e gönderdiği pragmatik mesajlar, aynı madalyonun iki farklı yüzü. Biri, olması gereken ideal durumu; diğeri ise mevcut ekonomik ve siyasi gerçekleri yansıtıyor.

Avrupa, bir yanda bağımsız bir jeopolitik aktör olma arzusunu dile getirirken, diğer yanda en büyük ticaret ortaklarından birini ürkütmekten çekiniyor. Fransa'nın liderlik etmeye çalıştığı "güç politikası" ile Almanya'nın korumaya çalıştığı "refah politikası" arasındaki denge, önümüzdeki dönemin ana gündemini oluşturacak. 24-25 Temmuz'daki AB-Çin Zirvesi ve Şansölye Merz'in Pekin ziyareti, bu arayışın ilk somut testleri olacak. Avrupa'nın bu testten tek bir ses olarak çıkıp çıkamayacağı, kıtanın küresel satranç tahtasındaki yerini de belirleyecek.