Bir zamanlar adalet, diyalog ve barışın sembolü olarak görülen Nobel Barış Ödülü, artık bu anlamını çoktan kaybetti. Dünyanın gözü önünde iki yıldır Gazze’de yaşanan soykırıma sessiz kalan Batı’nın elinde, bu ödül sadece bir propaganda aracına dönüştü. Her yıl “insanlık, hak ve özgürlük” söylemleriyle takdim edilen ödüller, bugün Batı’nın çifte standartlarının ve sahte ahlaki üstünlük iddiasının birer göstergesi hâline geldi.
Batı, bir yandan terörist İsrail’in Gazze’deki yıkımını görmezden gelirken, diğer yandan “barış” kelimesini dillerinden düşürmüyor. Nobel ödül törenleri, bu riyakârlığın en gösterişli sahnesine dönüştü. Çünkü artık kimse bu tiyatroya inanmıyor. Barış ödülü, barışın değil, Batı’nın kendi vicdanını aklama çabasının simgesi.
Ödülün bu yıl Venezüella’da aşırı sağcı, İslam düşmanı söylemleriyle bilinen Maria Corina Machado’ya verilmesi, Nobel Komitesi’nin geldiği noktayı gözler önüne serdi. Batı, Filistinli çocukların kanı kurumadan “barış” madalyaları dağıtarak kendi çürümüşlüğünü gizlemeye çalışıyor.
Halbuki dünya artık bu oyunu görüyor. “Evrensel değerler”, “insan hakları” ve “barış” gibi kavramlar, Batı’nın sömürgeci düzeninin meşruiyet araçlarından başka bir şey değil. Gazze, iki yıldır bütün çıplaklığıyla gösteriyor ki; Batı ne barıştan, ne adaletten, ne de insanlıktan yana.
Bugün Nobel Barış Ödülü, ne barışın ne de insanlığın onurunu temsil ediyor. Sadece Batı’nın kendi yalanlarına inanmaya devam etme ihtiyacını simgeliyor. Dünyanın vicdanı ise artık bu masallara kanmıyor.