Çin'in, salgın bahanesiyle evlere kapattığı ve uzun süre aç bıraktığı Doğu Türkistan halkı can çekişiyor.

Evlerine kapatılan 35 Doğu Türkistanlı da çıkan yangında yanarak şehit oldu. Şehit olanlardan biri de Doğu Türkistanlı Hafız Muhammed’in yıllardır hasret kaldığı annesi. Muhammed, yıllarca ailesi ile irtibat kuramadı. Her gün onlardan bir haber alabilirim ümidiyle çalmadık kapı bırakmadı. Sonunda aldığı haber ile dünyası başına yıkıldı.

Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de göz göre göre çıkan yangında annesi ve kardeşlerini kaybeden Hafız Muhammed Memeteli, “Şahitliğim” serisi için İHH Youtube kanalına konuk oldu.

Hafız Muhammed Memeteli’nin açıklamaları:

Adım Muhammed Mehmetali. Yirmi iki yaşındayım. Ben Doğu Türkistan'ın Hotan şehrinde doğdum. Şu an Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği bölümü okuyorum. Küçüklüğüm Doğu Türkistan'ın Hotan şehrinde geçti. Hotan'da günlerim bayağı eğlenceli geçiyordu. Çünkü biz on kardeşiz. Abilerim bir de komşularım bayağı iyiydi. Bizim sokaktaki komşular, aynı yaştaki çocuklar. Bayağı bir misket oynuyorduk. Çok eğlenceli geçiyordu. Sonra ilkokula başladım. İlkokulu bitirdim. Sonra hafızlığa başladım. Dört sene, beş senede hafız oldum. Çin'de biliyorsunuz, buna karşı bayağı tepkililer. Biz Müslüman olduğumuzdan dolayı. Kur'an okumamıza, bir de bizim hafız olmamıza Çin çok karşı geliyor. Çin'de bizim hafız olmamız bile suçtu. İşte bu zor süreçte hafızlığımı bitirdim. Onun evinde bunun evinde... Çünkü bir evde fazla kalınca komşular oradaki, "belediye" diyorsunuz ya, biz orada "dadöy" diyoruz. İşte oradan gelirler, duyarlar gibisinden. Orada olduğumuz öğrenirlerse hepimiz zaten, süreci direkt aksattığı için, bayağı bir uzun süreçte hafız olacağız. Bu süreç de bayağı bir zor geçiyor. Bu sebepten dolayı uzun sürdü hafız olmamız. Hafız olduktan sonra bir iki kere seyahate, bizim Doğu Türkistan'daki Turfan şehri Korla şehri, Urumçi şehri, Kaşgar şehri gibi bir seyahat ettik. Sonra babamla karar verdik ki Urumçi'ye taşınalım. Çünkü Urumçi'ye taşınınca Urumçi'de bizim Hotan şehrindeki gibi vaziyet bu kadar sıkı değildi. Orada biraz daha rahattı. Niye, çünkü Urumçi şehri bizim Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti diye geçiyor. O yüzden burası başkent olduğu için seyahatçiler, turistler bayağı olduğu için burası öyle bizim Hotan şehri gibi sıkı vaziyette değildi. O yüzden oraya taşınmaya karar verdik.

2014'ün başında biz Urumçi'ye taşınmaya başladık. Yaşamımız Urumçi şehrinde geçti. İşte orada bir sene geçti, iki sene geçti. Orada ben yurt dışına çıkacağım diye babam bana dil öğren, dil öğrenmezsen yurt dışında çok zorlanırsın. İngilizce öğrenmek için orada dil kursuna gittim. Urumçi'de bir sene dil kursu okudum. Çince okudum bir de İngilizce okudum. Sonra işte 2015'in sonu, babam beni, o zaman bize Çin pasaport vermeye başladı. Beni 2015'in sonunda Dubai'ye gönderdi. Orada daha iyi öğrenirsin.

Babamı hapse attılar, abimi de kampa götürdüler

Çünkü çevrenin hepsi İngilizce konuştuğu için daha iyi öğrenirim diye beni Dubai'ye gönderdi. Yedi sekiz ay geçtikten sonra babam dedi ki... Ben hafız olduğum için, ben hafızlığımı bir daha tekrar etmemiştim. Sadece Kur'an'ı ezberledim ama tekrar etmediğim için babam bana: Mısır'a git... O zaman Mısır'da biliyorsunuz El-Ezher Üniversitesi var. O yüzden Mısır'a git. Orada belki El-Ezher Üniversitesi'nde okursun. İşte hafızlığını tekrar edip şehadetname alırsın, diye beni Mısır'a gönderdi. Hemen sonra ablamı da Mısır'a gönderdi. Ben varım diye. İşte biz Mısır'da kaldık. 2016'nın sonu, 2017'nin sonu. Orada Arapça öğrendik biraz. Sonra dedik ki Türkiye'ye gidelim. Çünkü Türkiye bizim açımızdan daha iyi. Türkiye'ye geldikten hemen sonra işte 2016'nın sonundan itibaren babamla herhangi bir şekilde irtibata geçemedik. Bir de bu Çinlilerin WeChat'i var. Yani WhatsApp gibi bir şey. İşte onunla konuşuyorduk ondan önce. O zamandan beri hiç ailemizden haber alamadık. Bir de hiç irtibata geçemedik. Sonra öğrendim ki babamı hapse atmışlar. Bir de büyük abim var. Onu da kampa götürmüşler. O zamanlar ben Türkiye'ye geldiğimde Mısır'da hafızlığımı yapamadığım için burada tekrardan Kur'an kursuna gittim. Hafızlığımı tekrar ettim. Burada işte Diyanet'ten hafızlık belgesini aldım. 2022 Mayıs ayında ailemin şu an gündemde olan fotoğrafını gördüm. Dedim ailem sağ salimmiş diye bir sevindim.

Seslerini duymak isterken vefat haberi geldi

Çünkü aradan beş altı sene geçti. Hiç onları görmediğim hem de seslerini duymadığım için çok mutlu olmuştum. Dedim ki inşallah bir gün görüşeceğiz. İnşallah sesini duyacağız. İnşallah ailemi yüz yüze görüşeceğim derken tam 24 Kasım sabahı bana arkadaşlarım dedi ki: Bu Çinlilerin sosyal medyasında senin aile fotoğrafın paylaşılıyormuş. Vefat etmişler. Urumçi'de büyük bir yangın olmuş gibisinden bana bahsettiler. Ben de direkt sosyal medyaya bakmaya başladım. Baktığımda işte annemin fotoğrafı, üç kardeşimin fotoğrafı, beraber olan aile fotoğrafı paylaşılmış. İşte yangında vefat eden aile, diye. Ben de ilk önce inanamadım. Ben o kadar onların sesini duymak isterken, onlarla görüşmek isterken direkt vefat haberleri geldiği için hiç inanasım gelmedi.

Baktım baktım baktım

Hatta şok bile geçirdim. Yok ya böyle bir şey olamaz diye. İki gün geçti aradan. İşte bir baktım, gene sosyal medyaya bakmaya devam ediyordum. Bizim binanın yandığı fotoğraflar. Orada küçücük başlayan yangınların böyle büyüyen videolarını gördüm. Dedim: Bu bizim apartman. İnşallah aileme bir şey olmamıştır ümidiyle. Baktım baktım baktım. Aradan iki gün geçti. Sabahleyin bir baktım buradaki sosyal medyalarda gündemde olan bu olmuş. İşte bizimkiler paylaşmış bunu. Yani tanıdıklarım Urumçi'deki yangında vefat eden aile diye.

Bir baktım iki gün sonra Çinlilerin sosyal medyasında annemin bir de en küçük kardeşimin cesedi olan fotoğrafı gördüm. Dedim: Yok bu benim annemle kardeşim değil, diye. İnanasım gelmedi. Çünkü ben onca sene annemin sesini duymak isterken, kardeşlerimin sesini duymak isterken direkt cesedini gördüğüm için panik atak geçirdim. Ablam bile bayağı bir panik atak geçirdi. Onu sakinleştirmeye çalıştık.

O fotoğrafı gördükten sonra, nasıl oldu bu yangın, nereden geldi, nereden başladı gibisinden bakmaya başladım.

Yanarlarken kapılar kilitliymiş

İşte Çinliler bile paylaşmış. Ama Çince yazılı olarak. Zaten biraz Çincem var. Onu okumaya başladım. Okuduğumda demiş ki, bizim siteden bizim ikinci bina oluyor. İşte ikinci binanın on dördüncü katında telefonu şarja takarken bir anda şey olmuş. Sonra sigortayı bir kere kaldırmış. Sonra yangın başlamış. O da direkt apartman yönetimini aramış. Demiş: Böyle böyle yangın oldu. Gelir misiniz? Çünkü o zamanlar bizim Urumçi'de bütün Sincan Uygur Özerk Bölgesi karantinaya alınalı yanlış hatırlamıyorsam dört ay olmuştu. Yani kimse dışarı çıkamıyordu. Kapılar kilitli olduğu için direkt apartman yönetimini aramış. Adamlar gelmiş üç tane Çinli. Biz aşağıya inelim. Zaten bu küçücük yangınmış. O sönecektir gibisinden. Beş on dakika geçtikten sonra hemen bina yanmaya başlamış. Yani bizim binadakiler apartmanın yönetim grubuna yazmış. Bu binada yangın var. Bunu hemen söndürün. Burası duman olmaya başladı. Sis olmaya başladı dediği için apartman yönetimi demiş ki: Evinizde mendil gibi şeyler varsa onu ıslatın. Burnunuza böyle tutun. Biz sizi kurtaracağız. Şimdi itfaiye aradık gibisinden. Kimse dışarı çıkamadığı için, kapılar kapalı ya. Böyle mesajlar göndermişler apartman grubuna. Biz sizi kurtaracağız, bekleyin. İşte mendilleri ıslatıp böyle burnunuza tutun. Baktım hemen bir on beş yirmi dakika sonra itfaiyeler gelmiş, polisler gelmiş, ambulanslar gelmiş. Hatta o videoları da paylaşmışlar insanlar. Sitenin içine girmeden, tam sitenin dışından oradan bakmışlar. Sanki "yansınlar hepsi" dermiş gibi. Orada sadece bakarak durmuşlar. Yangın cayır cayır yanıyor. Çığlıklar atılıyor pencerelerden. Orada sadece bakarak durmuşlar. Ben de gördüm onu. O videoları izledim. İtfaiyeler, polisler, ambulanslar orada beklemiş. Bu yangın üç dört saat devam ettikten sonra işte söndürebilecekleri yangını söndürmeden, biz sizi kurtaracağız. İtfaiyeyi arayacağız diyerek bahanelerle hepsini oyalamışlar. Yangın başlamış. Sonra itfaiyelerle demiş ki: Bizi apartmana girmemize izin vermediler. Bize yukarıdan böyle bir haber gelmedi.

Yangını kasten söndürmediler

Geldikten sonra yangını söndüreceğiz gibisinden üç dört saat yanmasına sebep oldular. Üç dört saat sonra apartman yanıyor. Sonra bu haberler sosyal medyada paylaşılıyor.

Ailemin vefat ettiği binanın o kadar yandığından oradan haberim oldu.

Ben düşünüyorum ki bunu Çinliler bilerek yaptılar. Çünkü bizim ev, itfaiyeye en fazla beş altı yüz metre uzaklıkta. Bir de Urumçi şehrinin en büyük hastanesine bile uzaklığı en fazla bir kilometre geliyor ya da gelmiyor. Yani o kadar yakın ki söndürmek istese, adamları kurtarmak istese hemen kurtarabilirdi. Hemen yangını söndürebilirdi. O üç dört saat yanmasının sebebi ne, niye öyle baktılar? Bilerek yaptılar.

Çünkü bizim site Uygurlarla dolu. Yüzde doksan dokuz diyebilirim. Çinliler olmadığı için bizim Uygurlara olan

düşmanlık, bir de nefretleriyle bunlar yansın gibisinden üç dört saat söndürmediler diye düşünüyorum.

Annemin adı Kamernisa Abdurahman. Annem kırk sekiz yaşında. Bir de iki tane kız kardeşim, iki tane erkek kardeşim vefat etmiş.

Vefat eden iki tane kız kardeşimin, büyük olanın adı Şehide. Küçük olanın adı Nehdiye. Büyük olan kız kardeşim on üç yaşında. Küçük kız kardeşim beş yaşında.

Ben hatta bu küçük kardeşimi bile görmemiştim. Yani ben gittikten üç dört ay sonra annem doğurdu onu.

Annem doğurduğunda ben yanında değildim yani. Yüz yüze hiç görüşmedim. Bir de bu iki tane erkek kardeşim, büyük olanın adı

İmran. Küçük olanın adı Abdurahman. İmran on bir yaşında. Abdurahman dokuz yaşında. O fotoğraflarda annemin ve benim üç kardeşimin fotoğrafı var. Bir tane daha kardeşim var. O aile fotoğrafında yok. Onu tekrardan bulduk. Onu da diğerleri ile beraber paylaştık. Çünkü vefat eden beş kişi diye biz öyle haber aldık. Oradaki tanıdık komşuların hepsi böyle paylaşmış oradan haberim oldu.

Bana kalırsa cenaze törenine katılmak istiyordum. Hatta ben cenaze törenine katılamadığım için o yüzden bugün buradayım abi. Kendi annemin, kardeşlerimin cenaze törenine katılamıyorum. Babamın ben suçsuz yere, abimle ikisinin beraber yattığına inanıyorum. Bugün de babam belki olsaydı, annem, kardeşlerim sağ kalırdı. Babamın serbest bırakılmasını, abimin serbest bırakılmasını istiyorum. Hatta annemin kardeşleri de böyle benim amcalarım da suçsuz yere hapisteler. Niye hapise attılar hiç haberim bile yok. Benim iki tane daha kardeşim var. Onlarla görüşmek istiyorum. Onların sesini duymak istiyorum. Babamın da sesini duymak istiyorum. Onlarla yüz yüze görüşmek istiyorum. Ama neden görüşemiyoruz? Bize niye bu kadar zulüm yapılıyor? Niye bu kadar şey olurken tüm dünya buna sessiz kalıyor?

Annemin bile bile bu yangında öldürüldüğünü düşünüyorum. Sadece benim ailem değil, bizim apartmanda bayağı bir insan vardı. O apartmanda sadece bizim aile değil, başka aileler de var. Ama onların fotoğrafı paylaşılmadığı için onlardan kimsenin haberi yok. Ama orada sadece benim ailem değil, onca aile şehit oldu. Ben annemin hiç olmazsa bir Fatiha okuyabileceğim bir mezarı olsun istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Çok mu?