23. Doha Forum’unda Katar’da düzenlenen “Sudan: Barış Olasılıkları ve Devletin Geleceği” paneli, Sudan’da süren çatışmaların yalnızca iç dinamiklerle açıklanamayacağı hususunda birtakım müzakereleri beraberinde getirdi. Panelde, Sudan’daki krizin “iki taraf” söylemine indirgenmesinin, sahadaki meseleyi aslından koparıp başka bir manipülasyona götürmeye sevk ettiğine değinildi.
Soykırımcı HDK'nin meşrulaştırılmasına tepki
Panelde konuşan Sudan Adalet Bakanı Abdullah Muhammed Derf, başkent Hartum ve çeşitli şehirlerde yaşanan çatışmaların “iç savaş” olarak tanımlanmasının hakikati perdelediğini söyledi. Derf, Sudan’da yaşananların, meşru devlet yapısına karşı dış bağlantılarla güçlendirilen silahlı bir yapının yürüttüğü yıkıcı bir operasyon olduğunu aktardı.
“Bu, Sudanlıların kendi içinde yaşadığı bir anlaşmazlık değil. Sudan devletinin egemenliğini hedef alan bir saldırıyla karşı karşıyayız.”
Derf, uluslararası kurum ve çevrelerin Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetlerini (HDK) eş değer siyasi aktörler gibi sunmasını “ülkenin meşruiyetini erozyona uğratan” bir yaklaşım olarak niteledi. Bakan, HDK’nın sahadaki varlığının komşu ülkeler ve uzak coğrafyalardan getirilen paralı unsurlarla takviye edildiğini, silah tedarikinin de devam ettiğini söyledi. Derf’e göre bu tablo, söz konusu askeri yapıyı Sudan halkının talebiyle ortaya çıkan bir güç olmaktan çıkarıp dış politik projelerin taşeronu hâline getiriyor.
BM, meşru hükümetle, terörist HDK'yi aynı kefeye koyuyor
Sudan hükümeti, devlet ordusunun ülkenin asli ve meşru güvenlik kurumu olduğunu vurgularken; panelde yer alan BM temsilcileri ise çatışmanın bitirilmesi için “tüm taraflara” çağrı yaptı. BM Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun, “Her gün insanlar ölüyor. Silah akışı durdurulmalı, birlikte bir çözüm bulmalıyız.” sözleri, eşit taraflar söyleminin uluslararası kurumlarda hâkim olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekti. Bu yaklaşım, Hartum yönetimine göre devlet ile silahlı milis yapılanmasını aynı konuma indirgeme riskini içeriyor.
Afrika Birliği dış müdahalelerin kesilmesini söyledi
Afrika Birliği Komisyonu’ndan Bankole Adeoye ise Sudan’daki çatışmanın “gerekçesiz ve yıkıcı” olduğunu belirterek dış müdahalenin kesilmesi gerektiğini söyledi. Adeoye’nin, “Sudan’ın parçalanmasına ve paralel yönetim girişimlerine karşıyız.” açıklaması arabuluculuk girişimlerinin merkezî bir Afrika Birliği rolü olmadan sonuç alamayacağını belirtiyor.
Emperyalist aktörlerin Sudan'daki hesapları
ABD’li eski üst düzey diplomat Cameron Hudson ise krizin yalnızca Hartum sokaklarında değil, bölgesel rekabetin koridorlarında sürdüğüne işaret etti. Hudson’a göre Sudan’da bugün iki savaş yaşanıyor:
— Biri ordunun sahada yürüttüğü silahlı mücadele,
— Diğeri ise bölgesel ve küresel güçlerin ülkenin geleceği üzerindeki nüfuz mücadelesi.
Sudan'da yaşananlar “Devlet–milis çatışması” değil; devletin egemenliğini çökertmeyi hedefleyen dış bağlantılı bir güç operasyonudur. Bu nedenle Hartum, arabuluculukta kullanılan “iki taraf” söylemini, silahlı yapılara meşruiyet devşirmek için kurulan bir dil olarak görüyor. Ülkenin asli siyasi otoritesini temsil eden devlet kurumlarının “taraf” seviyesine indirilmesi; hem siyasi süreçte hem de sahada meşru güç olan Sudan ordusunu zayıflatma girişimidir.
Bu çıkmazlar, şu soruyu da gündeme getiriyor:
Sudan’da barışı talep ettiğini söyleyenler, aslında kimin barışını inşa etmeye çalışıyor?
AA, Baran Dergisi




