On yıllarca dindar insanların ihlasane duyguları üzerinden kurduğunuz imparatorluğunuz bir anda çöküverdi. Neden mi? Çünkü hasbi olmayan her şey bir gün çökmeye mahkumdur. Tüm dünya Müslümanlarının düşmanı addedilen güçlere angaje olduysanız o zaman İslam dünyasıyla  ortak mefkureye sahip değilsiniz demektir. Yani bizim anladığımız anlamıyla  “dava” algınızda sorun var ve “dava”nızda samimi değilsiniz demektir.  
Neden mi?
Eğer davanızda samimi olsaydınız, başörtüsü zulmüne karşı aklı selim müslümanlar meydanlara dökülürken sizde meydanlara dökülürdünüz. Ama Allah’ın başörtüsüne “furuat” demediği halde siz ona “furuat” dediniz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, güçlendiğiniz bürokraside kendiniz dışındaki insanlara ve haseten liyakat sahibi müslümanlara da eşit davranır, haklarını korur, önlerini kapamazdınız. Ama, Allah’ın: “Müslüman, müslümanın kardeşidir” dediği, efendimizin de: “kendisi için istediğini müslüman kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olmazsınız” dediği halde siz sadece “biz” dediniz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, İslam coğrafyasında yaşanan zulümlere ve akan Müslüman kanına bir tepki gösterir, yaşatılan vahşeti tel’in ederek tavrınızı ortaya koyardınız. Ama “Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır.” hadisini bildiğiniz halde hiçbir zaman  müslümandan yana pozisyon almadınız!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya israil tarafından yapılan saldırılara karşı sesinizi çıkartır; bu zulmü, en azından diğer Müslümanlarla birlikte tel’in eder, bu şekilde samimiyetinizi ortaya koyardınız. Ama siz, “Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir?” ayetini bilmenize rağmen İsrail’e karşı ses çıkartmadınız, şirin gözüktünüz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, Gazze’de sırf Müslüman oldukları için yıllardır ambargolarla ölüme terk edilmiş, yok edilmek istenen mazlumlara karınca misali insani yardım götüren kahramanların sefinesinde yer almak ve 10 şehit için taziye bildirmek yerine, ancak bu zulmü yapanlarla aynı safta yer alanların söyleyebileceği “bu yapılan, otoriteye başkaldırıdır” sözünü söylemezdiniz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, Gezi eylemlerinde ölenlere gösterdiğiniz hassasiyeti, Mısır’da, Gazze’de, Filistin’de kısacası İslam Coğrafyasında yaşanan katliamlara karşı gösterir, “komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” hadisindeki inceliğe rağmen bu zulümlere bigane kalmazdınız!
Eğer davanızda samimi olsaydınız; davası, geçmişi  ve ailesi bilinen,  İslam’a hizmet noktasında rüştünü ispat etmiş bir lider olan Erdoğan’a  karşı bugün gezici, ulusalcı, laik, cumhuriyetçi, kemalist, ikna odacı, sosyalist ve sekülerlerle kol kola girmez, aynı safta yer almaz, onlardan medet umar hale gelmezdiniz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, personel alım sınavlarında soru ve puan hırsızlığı yaparak yüz binlerce insanın hakkını gasp etmez, olay ortaya çıkınca da utanmazca ve aymazca şov yaparak “haram yemedik” retoriği üzerinden tabana kahramanlık pozları vermezdiniz!
Eğer davanızda samimi olsaydınız, bir zulme uğradığınızda yanınızda İsrail, Amerika vb. İslam düşmanları, çocuk katili zalim dostlarınız sizleri arayıp üzüntü mesajlarını iletmez, aksine İslam ülkelerinden, kocası şehit edilmiş dul annelerden, yetim çocuklardan kısacası mazlumlardan üzüntü mesajları alırdınız!
Davanızda samimi olmadığınıza dair daha sayacak onlarca yüzlerce sebep varken, hala pişkin pişkin mağdur retoriği yaparak, kurduğunuz kumpasların, entrikaların ve kazdığınız kuyuların üstünü kapamaya çalışmazdınız!
Devletteki, özellikle de emniyet istihbarat ve yargıdaki paralel ağlarınız aracılığı ile oluşturduğunuz yapay gerekçelerle Mustazaflar Cemiyeti, Hizbuttahrir, İhya-Der, Vasat vb. gibi İslam tandanslı yapılanmalara yaptırdığınız operasyonel zulümlerin ve Salih Mirzabeyoğlu gibi yıllarca hapislerde çürüttüğünüz bedenlerin hesabı sorulmayacak mı sandınız?
Tüm bu yaşadığınız ve yaşayacağınız sancılar zulmettiğiniz, hakkına girdiğiniz, çile çektirdiğiniz insanların beddualarının meyvesidir.
En önemlisi de hocanızın bedduasıdır geri dönen…
Kendisi demiyor muydu: “eğer biz öyle isek Allah evimize ateşler salsın” diye…
İşte evinize ateşler salmaya başladı…
 
(Not: Yazıdaki “siz” kelimesi ile, tamamen Paralel Yapı yani İslam düşmanlarına taşeronluk yapan paralel yapılanmayı kastetmekte; Saf, halis ve iyi niyetli dindar kardeşlerimizi  müstesna tutmaktadır.)