Eğitimin Asıl Mecrasından uzaklaşması:
Eğitimde, özellikle insanın karakteri esas alınmalı ve bilgiyi karakteri inşa eden değerler üzerine kurularak, bilginin tek başına yeterli olmayacağı bilinmelidir.
Aslında, bilginin de tek tür bir bilgi olmadığını bilmek gerekiyor. Çünkü, teknik veya maddenin bilgisi ile sosyal bilginin aynı karakterde olmadığını açıklamamız lazım. Sosyal bilgi, bir hayat anlayışı ve davranış tarzı ortaya koyduğu için, onun toplumun inanç ve ahlak değerlerine dayalı olması önem taşımaktadır.
Batı dünyası, Aydınlanma dönemi ile birlikte, sosyal bilgiyi önce tabiatın bilgisi, daha sonra akıl temelli ve nihayet, kişinin arzularına bağlı bir hale getirerek, olması gereken niteliğinden uzaklaştırıp, onu siyasi, ideolojik ve hedonik (zevkçi) duygu ve düşüncelerin emrine vermiştir. Böyle bir durumda ise, sosyal bilginin bir hayat tarzı ve insan kişiliğini sağlama gibi önemli görevi bir anlamda kalmamış oldu.
Batı’nın teknolojik bilgide yoğunlaşıp, önemli teknik ve iktisadi gelişmeler sağlamasından sonra, diğer ülkeler de, bilginin sadece eşya ve fiziki mekan üzerindeki gelişmesine bakarak, Batı’daki bilgi felsefesi ve metodunu olduğu gibi alarak, insan ve toplumu; Pozitivist ve Faydacı bilginin toplumu yönlendirmesine imkan verdiler. O günden beri, toplumların karakteri ve ahlak sistemi dışında bir “bilgi sistemi” hakim hale geldi.
Eğitimi, Gerçek Hedefine Yöneltmek:
Eğitim sistemi, maalesef Batı’nın çizdiği yol üzerinde, sadece iktisadi ve mesleki manada ilerlerken, insan ve toplum, eğitimin gerekli ve faydalı yönünden mahrum kalarak, insani özelliklerini gün be gün kaybetmektedir. Çünkü bugünkü eğitim, insanı merkeze almak yerine; eşyayı ve menfaati ön plana alarak tüm bilgi sistemlerini bu çerçeve içinde yürütmeye çalışmaktadır. Peki sonuç ne oldu?
Sonuç; İnsanın iktisadi, siyasi ve sosyal hayatta acımasızlığı, bencilliği ve hırsı ile canavarca duygular içine girmesi olmuştur.
Batı toplumları Aydınlanma dönemi ile birlikte, Orta Çağ’da Kilisenin öğrettiği, insanı “günahkar” kabul eden yanlış zihniyetten, din dışı akıl ve zevk merkezli bir konuma yerleştirmeye çalışmış ve manevi duygulardan uzak bir sistem anlayışına ulaşmıştır. Fakat insan, iyi duygu ve düşünceler ile yetiştirilmezse, toplumda ölçülü, adaletli ve merhametli özelliklere sahip olamamakta ve davranışları; yıkıcı, sömürücü ve ahlak dışı bir hale gelmektedir.
Batı sistemi, insanı yaradılış özelliklerine göre eğitemediği için, hukuk sistemleri de insanı sadece “cezalandıran” bir seviyede kalmış ve hukukun uzanamadığı konularda, herkes kendi menfaatine uygun bir davranış ortaya koyarak, insanın insanı sömürme gerçeği ile karşı karşıya gelinmiştir.
Dünyada ve bizde, en önemli problem, insanın eğitilememesidir. Bu konu, sadece bilgi, teknoloji ve mekan ile halledilecek bir konu değildir. İnsanın, gerçek özelliğinin anlaşılması ve bu özelliğe uygun bir eğitim bilgi ve ahlakının verilmesi gerekmektedir. Tabii ki, bu eğitim; hayatı da şekillendirecek bir inanç ve davranışa imkan verebilecek “kurumsal şartlara” sahip olması gerekiyor.
Günümüzde Seküler eğitimin bilgi ve metotları ile, insanımızı iyi ve şahsiyetli bir hale bir türlü gelemiyor. Dolayısıyla, ahlaki değerlerimizin temel alındığı ve insan kişiliğini olgunlaştıracak ve iyi davranışlara yol açabilecek bir eğitim sistemine acilen ihtiyaç bulunmaktadır.
Maalesef, çocuklarımız; seküler eğitimin bilgi ve metotları ile, kendi kültür ve ahlak anlayışımızı elde edememekte, sadece bilgi ile yüklü bir halde, nerede neye göre hareket edecek, sosyal formasyondan uzak bir halde yetişmektedirler. Bir de, Liberal-Kapitalist sistemin kurumları, onları; kendi materyalist ve rekabetçi anlayışa yöneltince, bizler de, kendi tarih, kültür ve ahlak sistemimizin dışına çıkmış oluyoruz.
Daha önce de, bu sütunda “alternatif bir eğitim modeli” konusunu dile getirip, bu konuyu tartışalım dememe rağmen, Müslüman kardeşlerimiz, belli ki mevcut eğitim sisteminden memnun olduklarından, herhangi bir teklife açık olmadıklarını anladım. Fakat, bu gidişatın sonu iyi olmadığını bildiğim için, yine; “yeni bir eğitim modeli”ne yönelmemiz gerektiğini söylüyor ve detaylarını “dertli insanlar” ile konuşmayı bekliyorum.
Prof. Dr. Sami Şener, Mirat Haber