Köpekleri değil yaşam tarzlarını savunuyorlar Köpekleri değil yaşam tarzlarını savunuyorlar

Millî eğitimimiz Türk-İslâm klasiklerinden mahrum bırakılamaz

Her milletin eğitiminde, milli ve beşeri» tecrübenin önemli bir yeri vardır. Bu sebepten cemiyetler, çocuklarını eğitirlerken, «kendi klasiklerine» öncelik ve ağırlık verirler.

Yalnız Batılılar değil, İsrail de Japonya da böyle yapar. Bu, sağlıklı bir milli eğitimin asgari şartıdır. Hiçbir millet, kendi kültür ve medeniyetine renk ve ruh veren «Mukaddes Kitabını» ve « ihmal ederek, inkâr ederek sağlıklı bir millî eğitim ortamı oluşturamaz.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Şimdi yapılacak en önemli iş, genç nesilleri, yeniden Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin henüz kaybolmamış temelleri üzerine oturtmak; Türk ve İslâm klâsikleri ile kaynaştırmak; mukayeseli bîr kültür ve medeniyet eğitimi ile onları, beşerî tecrübeden haberdar ederek, çağımızın beklediği büyük ülkü ve hedeflere hazırlamaktır.

Bizim Klasiklerimiz Yok mu?

Böylece, genç nesilleri, «millî klâsiklerle» bir millî şahsiyet temeli üzerine oturttuktan sonra, «dünya klâsikleri» ile onların ufuklarını genişletirler.

Böyle bir kültür politikasının faydaları açıktır. Bu suretle, hem «millî kültürün» temel değerleri genç nesillere kazandırılır hem bu temel değerler, diğer kültür ve medeniyetlerin değerleri ile zenginleştirilir ve hem de genç nesillere, «millî kültürü çağdaş seviyede geliştirme» şevk ve iradesi verilir. Galiba, «yabancılaşmadan çağdaşlaşmanın» başka bir yolu da yoktur.

Aksi halde, genç nesilleri « ve «beşerî» tecrübenin dengeli ve uygun bir tarzda genç nesillere ve halk kitlelerine aktarılması demektir.

Bununla birlikte, hemen itiraf edelim ki cumhuriyet döneminde takip edilen «kültür politikası»>, bu dengeden mahrumdur. Esefle görüyoruz ki « ihmal ve hatta inkâr edilerek, büyük bir heyecanla, sadece ve ancak «yabancı milletlere>> ait «

Seyyit Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü, s. 118-121