1921 yazında Anadolu’nun kaderi pamuk ipliğine bağlıydı. Kütahya-Eskişehir muharebelerinde elde ettiği üstünlükle ilerleyen Yunan ordusu, Polatlı’ya kadar dayanmış, Meclis’in Kayseri’ye taşınması tartışılır hale gelmişti. Bu kritik süreçte Sakarya Nehri’nin doğusunda savunma hattı kuran Türk ordusu, 23 Ağustos’ta başlayan Yunan taarruzunu 22 gün boyunca göğüsledi.
13 Eylül 1921’de Yunan ordusu Sakarya’nın batısına atılarak geri çekildi. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın seyrini değiştirdi ve Büyük Taarruz’un yolunu açtı.
Sakarya’nın manevî boyutu
Necip Fazıl Kısakürek’in kaleme aldığı “Sakarya Türküsü”, muharebenin milletin kaderindeki yerini edebî bir dille ölümsüzleştirdi. “Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak” dizeleri, tarih boyunca milletin çektiği çileyi; “Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir” ifadesi ise hak ile batılın yan yana sürüp giden mücadelesini anlatır.
Abdülhakim Arvasi Hazretleri gibi manevî önderlerin desteği, Sakarya’daki direnişe ruh kattı. Bu zafer imanın hayata yön verişiyle gerçekleşen bir diriliş olarak tarihe geçti.
Zaferin ardından değişen tablo
Ne var ki zaferin ardından kurulan yeni rejim, İslâm için fedakârlık yapan kadroları dışladı. İttihatçı ve Hürriyetçi kampların dışında kalan, yalnızca İslâm adına mücadele edenler, Kemalizm’in despotizmi karşısında susturuldu. Uğruna beraber savaşılanlar, zaferden sonra bu kez Müslümanların karşısına dikildi.
1923’ten itibaren yürürlüğe konulan devrimlerle birlikte ya muhalefet edenler hapse atıldı ya da sessiz kalanlar ezildi. Millî Mücadele’de İslâm için savaşanlar, Cumhuriyet’in ilk on yılında Kemalizm’in zulmüne uğradı.
Büyük Doğu ile yükselen ses
1943’e kadar süren bu sessizlik, ilk kez Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu ile kırıldı. Büyük Doğu, sadece rejime muhalif bir yayın olmayıp “İdeolocya”, “İnkılap” ve “Aksiyon” kavramlarıyla yeni bir dünya görüşünü temsil ediyordu.
Üstad, ilk sayısından son sayısına kadar yalnızca Hakk'ı anlattı. Küfür rejimi ve onun bekçileriyle kıyasıya çatıştı; 35 yıllık dergi serüveni boyunca onlarca kez hapse girdi. Hayatı adeta dergiyle hapis arasında geçti. Kimsenin cesaret edemediği dönemlerde Abdülhamid Han’ı, Vahdettin Han’ı gündeme taşıdı; fikir eksikliğini işaret ederek kurtarıcı reçeteyi önümüze koydu. Kemalist rejim sebebiyle zihni iğdiş edilmiş bir nesle yeniden hayat verdi.
Böylece Sakarya’da imanla yoğrulan diriliş ruhu, Büyük Doğu’da ideolojik bir aksiyon bayrağına dönüştü.
Tarihten bugüne mesaj
104 yıl önce Sakarya’da kazanılan bu zafer, Türk milletinin makus talihini imanla yendiğini bütün dünyaya ilan etti. Ancak bu zaferin ardından sahneye çıkan Kemalizm, İslâm için dökülen kanı ve verilen fedakârlığı yok sayarak yeni bir ideoloji dayattı.
Bugün Sakarya’yı anmak o zaferin ruhunu, sonrasında lağvedilen İslâmî değerleri ve Büyük Doğu’yla yeniden diriltilen mücadele çağrısını hatırlamak demektir.
Baran Dergisi






