Fikir

Milletin inancına yapılan darbe: Şapka Kanunu!

1923’te Lozan’la başlayan Batıcı teslimiyet, milletin dinî ve kültürel varlığını hedef aldı; İstiklâl Mahkemeleri eliyle Müslümanlara ağır baskılar uygulandı. 1925’te Şapka Kanunu çıkarılarak İslami kisve yasaklandı; itiraz eden âlimler idam edildi. 1926’daki Kılık Kıyafet Kanunu ile İslâmî kıyafet tamamen yasaklandı. Atıf Hoca başta olmak üzere birçok Müslüman bu süreçte idam edildi. Laiklik adı altında yürütülen Kemalist dayatma ile toplumun kimliği dönüştürüldü.

Abone Ol

1923’te Lozan’da Türkiye, devletin maddî; milletin ise dinî ve manevî varlığını Batı’ya teslim etti. Savaşın galibiyeti masada mağlubiyete çevrildi; saltanat kaldırıldı, İstiklâl Mahkemeleri kuruldu ve milletin dini-kültürü idam sehpalarında boğulmak istendi. Batı’nın emrine giren rejime karşı Müslümanların itirazı susturuldu; “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” denilerek milletin hâkimiyeti fiilen elinden alındı. Necip Fazıl’ın ifadesiyle, Müslüman Anadolu “madde planında kurtarıldıktan sonra ruh planında helâke mahkûm” edildi. İslâm’a dair ne varsa tasfiye edilmek istendi.

Bu tasfiyenin en belirgin darbelerinden biri şapka ve kıyafet kanunlarıydı. Mustafa Kemal’in 1925 Kastamonu seyahatinde Panama şapkasını göstererek yaptığı konuşma, Batı’yı “medeniyet”, Batılı kılığı da “tek doğru kıyafet” olarak gören anlayışın ilanıydı. Batıcı devrimlerle birlikte milletin inancına, kıyafetine ve hayatına Batı ahlâkı dayatıldı. Kastamonu’daki yalaka takımının başlarına geçirdiği serpuşlar, şapkanın halka “örnek” diye sunulmasının ilk adımıydı.

Sarığını çıkarıp şapkayı giyen sahte hocalar da bu dayatmanın meşrulaştırılmasında kullanıldı. Halkın küçümseyici tepkisi karşısında bile şapka inkılabından vazgeçilmedi; şapkayı “küfür alâmeti” sayan âlimlerin direnişi idamla bastırıldı.

Canından çok imanını önemseyen Müslümanların direncini kırmak amacıyla Şapka Kanunu 25 Kasım 1925’te çıkarıldı; sarık ve cüppe cami dışında yasaklandı. Bunu 1926 Kılık Kıyafet Kanunu izledi ve İslâm’ı hatırlatan tüm kıyafetler yasaklandı. Anadolu’nun birçok ilinde protestolar oldu; Erzurum, Kayseri, Sivas, Rize, Maraş ve İstanbul’da yüzlerce kişi tutuklandı, çok sayıda âlim idam edildi. İskilipli Atıf Hoca, Frenk Mukallitliği ve Şapka risalesinde Müslümanları uyardığı için İstiklâl Mahkemesinde idama mahkûm edildi ve Samanpazarı’nda şehid edildi.

Bu kanunlarla İslâm’ın izleri toplumdan silinmek istendi. Batı’nın talebi doğrultusunda içerideki Batıcı zihniyet, milletin dinini, ahlâkını ve kültürünü ortadan kaldırmak için harekete geçti.

İstiklâl Mahkemeleri kanunların sopası olarak kullanıldı; milletin zihni Batıcı bir kalıba zorla sokuldu. “Laiklik” Kemalist jakobenliğin aracı hâline getirilerek İslâm toplumdan kazınmaya çalışıldı. Kılık Kıyafet Kanunu, “medeniyet” maskesiyle Türk toplumuna indirilmiş büyük bir darbe olarak tarihe geçti.

Kemalizm 5816 ile diriltilmeye çalışılıyor

Lozan’da İngilizler eliyle Anadolu insanına giydirilen Kemalizm denen deli gömleği, yüz senedir bu milletin sırtında ur olarak koparılmayı bekliyor. Her ne kadar paslanmış ve hükmü kalmamış olsa bile, dünyada emsali olmayan 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu yüzünden, ki özellikle bu kanun son 24 senede daha fazla kullanılmak kaydıyla hükmünü capcanlı biçimde sürdürüyor, Müslümanlar mağdur oluyor.

Kemalistten daha Kemalist muhafazakârlar eliyle korunan bu kanun sebebiyle, Müslüman Anadolu insanı, çürümüş Kemalist rejimin foyasını ortaya döktükçe ceza alıyor ve 1 asırdır yalan tarih bu millete okutulmaya devam ediyor.

Kemalizm denen deli gömleğinin bir asırlık getirisi ahlaksızlık, hırsızlık, dinsizlik, içki, kumar, fuhuş, cinayet, katliam, namussuzluk olduğu halde, bu çürümüş rejim hala ayakta tutulmaya çalışılıyor.

Baran Dergisi

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }