ABD’de federal yönetim ile eyaletler arasındaki gerilim, Elon Musk–Donald Trump çekişmesinin büyümesi ve Los Angeles’ta göçmen karşıtı operasyonlar sonrasında patlak veren gösterilerle birlikte yeni bir kırılma noktasına ulaştı. Beyaz Saray, protestoları bastırmak üzere Ulusal Muhafızlar ile Deniz Piyadelerini konuşlandırırken Başkan Trump, 1807 tarihli İsyan Yasası’nı devreye sokabileceğini açıkladı.
Trump ile Musk arasındaki polemik, elektrikli araçlara tanınan 7.500 dolarlık vergi teşvikinin kaldırılması ve Kongre’nin 2,4 trilyon dolar tutarındaki harcama paketini “okunmadan” geçirmesiyle alevlendi. Musk, söz konusu paketin kamuyu ağır bir borç yüküne sokacağını savunurken Trump, fosil yakıt odaklı enerji politikasına geri dönmekte kararlı olduğunu belirtti.
Çekişmenin odağında Cumhuriyetçi Parti’nin “Project 2025” manifestosu bulunuyor. Plan, temiz enerji teşviklerinin kademeli olarak kaldırılmasını ve emisyon standartlarının gevşetilmesini öngörüyor. Bağımsız incelemeler bu adımın uzun vadede milyarlarca ton ek karbon salımına yol açacağını gösteriyor.
Trump, SpaceX ve Starlink dâhil Musk şirketlerinin federal sözleşmelerinin gözden geçirileceğini duyurarak baskıyı artırdı. Buna karşılık Musk, X platformunda “yeni bir partiye ihtiyaç var mı?” sorusunu yöneltti. Ankete katılan 1,3 milyon kişinin %80’i “evet” yanıtı vererek iki partili düzene güvensizliği ortaya koydu.
Öte yandan Los Angeles’ta Göçmenlik ve Gümrük İcra Dairesi’nin (ICE) baskınları sonrasında başlayan gösteriler, yağma ve kundaklamaya dönüşünce kent yönetimi sokağa çıkma yasağı ilan etti. Trump’ın emriyle 4000 Ulusal Muhafız ve 700 Deniz Piyadesi protestoları bastırmak üzere şehre sevk edildi. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom ise konuşlandırmayı “yetki aşımı” olarak niteleyerek yargıya taşıdı.
Bu süreçte neler olabilir?
İsyan Yasası’nın uygulanması durumunda sivillere ait kolluk yetkilerinin orduya devredilmesi gündeme gelecek. Bu sürecin 2026 ara seçimleri öncesinde federal yönetimin güvenlik kartını masaya sürdüğü anlamına geldiği değerlendiriliyor. Göçmen karşıtı sertleşme aynı zamanda, demografik dengelerin seçim sonuçlarını kalıcı olarak değiştirebileceği inancıyla uyumlu görülüyor. Bu çerçevede sınır dışı işlemleri hızlandırılırken Guantánamo’da geçici göçmen kabul merkezi kurulması planı da Kongre’ye sunuldu.
Yaşananlar, Amerikan siyasetinin giderek içeride yoğunlaşan bir enerji ve meşruiyet mücadelesine sahne olduğunu gösteriyor. Bir yanda Musk–Trump hattında teknoloji ile savunma ihaleleri üzerinden yürüyen güç savaşı, diğer yanda Los Angeles’ta göçmen dosyası etrafında tırmanan sokak gerilimi, 1807 İsyan Yasası kozunun dillendirilmesi, 2026 seçimlerine giden yolda yürütme erkinin “olağanüstü” tedbirleri meşrulaştırma eğilimini netleştiriyor.
Değerlendirmemize göre ülke içindeki ekonomik ve demografik kırılmalar derinleştikçe Washington’un dış politika öncelikleri ikinci planda kalacak. Siyasi aktörler her tavizi, iç cephedeki “büyük pazarlıkta” elde edilecek koz hesabıyla ölçecek.