ABD Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr., Amerikan sağlık sisteminin çöküşte olduğunu itiraf etti. Kennedy, sistemin hastaları iyileştirmek yerine, kar odaklı mekanizmalarla onları hasta tutmayı teşvik ettiğini, hastanelerden doktorlara, sigorta şirketlerinden ilaç devlerine kadar her seviyede çıkar gruplarının insan sağlığını değil kendi keselerini öncelediğini söyledi. “Şu anda sistem, hastaları hasta tutmak için tüm teşvikleri tersine işletecek şekilde kurulu” diyen Kennedy’nin açıklamaları, Batı’nın kapitalist menfaatperest anlayışının insanlığı getirdiği noktayı net biçimde gözler önüne serdi.
Batı'nın menfaatperest anlayışının getirdiği nokta
Sistem, hastaneleri yüksek maliyetli işlemlerden gelir elde etmeye, ilaç şirketlerini kronik hastalıkları kâr aracı hâline getirmeye, doktorları işlem bazlı ücretlendirme ile uzun vadeli iyileştirmeden uzaklaştırmaya yönlendiriyor. Sigorta şirketleri de prim ve kapsam politikalarıyla karlılığı önceleyen bir yapıda çalışıyor. Kennedy’nin “ters teşvik” dediği bu mekanizma, hastalığın azaltılmasını değil, hastaları sürdürülebilir gelir kaynağı hâline getirmeyi teşvik ediyor.
Bu açıklamalar, Batı’nın kendi felakete sürüklenen sistemini bir itirafla deşifre etmesi anlamına geliyor. Kapitalist çarkın çıkar odaklı mantığı, insanı tedavi etme görevini erteleyip, hastayı kendi müşterisi hâline getiriyor; hastalık ise gelir kapısı olarak sistemin içinde dönüp duruyor. Kennedy’nin sözleri, bu çürümüş yapıyı kendi ağızlarından kabul ettiriyor.
Mutlak fikir ölçüleri apaçık bir zaruret olarak önümüzde durmaktadır
Mutlak fikir ölçülerine dayalı bir memlekette ise İslam'ın verdiği ahlak ve mesuliyet anlayışı temelinde hareket edilerek tedavi görevi hakkıyla yerine getiriliyor. Kontrolsüz, denetimsiz ve çıkar odaklı Batı sisteminin aksine, insan sağlığını merkeze alan, ahlaki ve etik ölçülerle işleyen sağlık anlayışı, hastalığı hakkaniyetle gideriyor, kâra dönen ve fırsat kollayan kesimlerin önünü kesiyor.
Kennedy’nin açıklamaları sadece Amerikan sisteminin çöküşü olarak değil, insanlığın kapitalist menfaat çarkları içinde debelenerek ezildiğinin bir ispatıdır. Mutlak fikir ölçülerine dayalı politikaların hayata geçirilmemesi hâlinde, Batı’nın çöküş eşiğine gelmiş sistemi insanlık üzerinde yıkıcı etkilerini sürdürmeye devam edecek. Dolayısıyla, Batı’nın iflas eden çıkar odaklı anlayışı fark edilmeli ve yerine, hakikatin ve ahlakın rehberlik ettiği İslam nizamı hakim kılınmalıdır. Bu gerçek, artık apaçık bir zaruret olarak tam önümüzde durmaktadır.
Baran Dergisi




