Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’ın 17 Nisan tarihli haberine göre, Berlin yönetimi, Türkiye’ye yapılması planlanan Eurofighter Typhoon savaş uçakları satışını durdurdu. Gerekçe ise, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması. Alman hükümeti, bu hadiseyi “Türk demokrasisine saldırı” olarak nitelendirdi.
Türkiye, ABD’nin F-16 satışındaki sürüncemesinden dolayı yönünü Avrupa yapımı Eurofighter uçaklarına çevirmişti. Bu uçağın ortak üreticileri olan Almanya, Birleşik Krallık, İtalya ve İspanya ile görüşmeler yapılmış, İngiltere ve İspanya olumlu yaklaşırken Almanya en başından itibaren ayak sürüyordu. Ancak Başbakan Olaf Scholz’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı temasların ardından satışa onay verilmişti.
Savunma Bakanı Yaşar Güler’in 2024 sonunda yaptığı açıklamada Almanya’nın satışa onay verdiği duyurulmuştu. Fakat Handelsblatt’ın aktardığına göre, İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından bu karar geri çekildi. Berlin yönetimi, Türkiye’deki yargı sürecine dair hiçbir delile sahip olmaksızın, meseleyi tamamen siyasi bir zemine taşıdı. Alman hükümeti, mevcut koşullarda savaş uçağı satışının “ne siyasi ne de ahlaki açıdan kabul edilebilir” olduğunu belirtti.
Almanya, Mısır'da darbeci Sisi rejimine ya da İsrail’e tonlarca silah satarken “ahlak”tan bahsetmezken, Türkiye söz konusu olduğunda aniden “ilke”leri hatırlıyor. Burada açık olan, sadece bir silah anlaşmasının değil, bir milletin haysiyetinin de pazarlık konusu yapılmak istenmesi.
Türkiye’nin Eurofighter alımı, Türk Hava Kuvvetleri'nin modernizasyonunu sağlamak ve yerli üretim savaş uçağı KAAN devreye girene kadar geçiş sürecini yönetmek amacı taşıyordu. 40 adet Eurofighter Typhoon uçağı için yapılan plan, sadece teknik değil, stratejik bir hamleydi. Ancak Almanya'nın keyfî ve ideolojik engeli, bu süreci bilinçli biçimde sabote etti.
Bu tutum, Batı'nın Türkiye'nin savunma alanında kendi ayakları üzerinde durmasına tahammül edemediğini bir kez daha gösteriyor.
Alman savunma çevreleri, uzun süredir yürütülen görüşmelerin çöpe atıldığını ve Türkiye’ye olan güvenin sarsıldığını ifade ediyor. Oysa bu güvensizlik, aslında Türkiye’nin değil, Batı’nın Türkiye’ye yönelik art niyetli yaklaşımının bir sonucu. Almanya'nın, bir belediye başkanının yargı sürecini bahane ederek Türkiye’nin savunma kabiliyetini sınırlandırma girişimi, artık stratejik ortaklık söylemlerinin içinin ne kadar boş olduğunu ifşa ediyor.