Victoria eyaletinin Yoorrook Adalet Komisyonu, 1 Temmuz 2025'te parlamentoya sunduğu nihai raporda, 19. yüzyıldan itibaren Britanyalı yerleşimcilerin Aborijin halklarına karşı sistematik ve koordineli eylemlerle soykırım suçu işlediğini ilan etti.
Rapor, on binlerce insanın hayatına mal olan katliamları, zorla asimilasyonu ve kültürel imhayı delilleriyle ortaya koyarken, Batı dünyasının insan hakları söylemindeki derin çifte standardı ve tarihsel suç ortaklığını gözler önüne serdi.
Dört yıllık titiz bir çalışmanın ürünü olan rapor, sömürgeciliğin vahşetini somut verilerle belgeliyor. Rapora göre, Britanyalı yerleşimciler tarafından uygulanan şiddet, hastalık ve asimilasyon politikaları, yerli nüfusta "yaklaşık yüzde 75'e varan bir kayba" yol açtı. Sadece 1831 ile 1854 yılları arasında kayıtlara geçen 50 kitlesel katliamda en az 978 Aborijin erkek, kadın ve çocuğun katledildiği belirtildi.
Ancak zulüm bununla sınırlı kalmadı. Rapor, soykırımın bileşenleri olarak şu eylemleri sıraladı:
- Çocukların sistematik olarak ailelerinden koparılıp asimile edilmesi.
- Yaygın cinsel şiddet vakaları.
- Yerli dillerin kasıtlı olarak yok edilmesini hedefleyen "linguisiticide" (dil kırımı).
- Kültürel ve manevi değerlerin topyekûn imhası.
Komisyon, bu eylemlerin münferit olaylar değil, "Victoria'daki İlk Halkların neredeyse tamamen fiziksel olarak yok edilmesini sağlamak için bir araya gelen" bilinçli bir politikanın parçası olduğu sonucuna vardı ve net bir dille "Bu, soykırımdı" ifadesini kullandı.
Tarihi suçları tescillemekle yetinmeyen komisyon, "sömürge istilasının yol açtığı tüm maddi ve manevi zararlar" için kapsamlı bir tazminat programı önerdi. Bu program, sadece geçmişin acılarını telafi etmeyi değil, aynı zamanda geleceği yeniden inşa etmeyi hedefliyor. Öneriler arasında faiz işleyecek şekilde parasal tazminat, gasp edilen toprakların ve doğal kaynakların iadesi, vergi muafiyetleri gibi somut adımlar yer alıyor.
Victoria eyalet hükümetinin raporu incelemek için 24 ay süresi bulunuyor. Bu süreç, sadece Avustralya'nın değil, tüm Batı dünyasının kendi kanlı tarihiyle yüzleşip yüzleşmeyeceğinin bir turnusol testi olacak.
Domino Etkisi: Sömürgecilik Suçları Küresel Gündemde
Yoorrook Komisyonu'nun "soykırım" ifadesini resmen kullanması, uluslararası hukukta yeni bir sayfa açıyor. Bu karar, Karayip ülkelerinin kölelik için başlattığı tazminat süreçlerinden ABD'deki Siyahilerin "reparations" kampanyalarına kadar uzanan küresel bir adalet arayışını daha da alevlendirme potansiyeli taşıyor.
Rapor, özellikle Avustralya'daki zulmün arkasındaki asıl güç olan Birleşik Krallık'ı doğrudan hedef tahtasına oturtuyor. Arşiv belgeleri, 1830'larda Britanya hükümetinin Avustralya'daki koloni yönetimlerine hem finansal hibelerle hem de silah sevkiyatıyla doğrudan destek verdiğini kanıtlıyor. Bu durum, gelecekte uluslararası mahkemelerde Londra'ya karşı açılabilecek "devlet destekli soykırım" davaları için güçlü bir hukuki zemin oluşturuyor.
Batı'nın Ahlaki Meşruiyet Krizi
Yıllardır dünyanın geri kalanına insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkan Batı, kendi topraklarında işlenen ve resmen tescillenen bu soykırım karşısında derin bir sessizliğe bürünmüş durumda. Avustralya'da yaşananlar, Batı'nın insan hakları söylemini kendi jeopolitik çıkarları için nasıl bir araç olarak kullandığını, ancak kendi tarihsel suçları söz konusu olduğunda nasıl üç maymunu oynadığını bir kez daha kanıtladı.
Bu rapor, yalnızca Avustralya'da bir iç hesaplaşma belgesi olmanın çok ötesinde, Batı'nın sömürge mirasına dair küresel bir tazminat ve adalet dalgasının öncü sarsıntısı niteliğindedir. Tarihsel adalet dosyası uluslararası siyasetin merkezine yerleşirken, Batı'nın kendi eliyle inşa ettiği ahlaki üstünlük kalesi temelinden sarsılmaktadır. Gelişmeler, sömürgecilik kaynaklı zararların uluslararası hukuk düzlemine taşınması için de ezilen halklara yeni bir kapı aralamaktadır.