Batı Sahra, Afrika kıtasının kuzeybatısında, Atlantik kıyısında yer alan ve fosfat yatakları ile balıkçılık açısından zengin kaynaklara sahip bir bölgedir. Uzun yıllar İspanyol sömürgesi altında kalan bölgenin statüsü, İspanya'nın 1975 yılında çekilmesinin ardından uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Fas, tarihi bağlarını ve toprak bütünlüğünü gerekçe göstererek bölge üzerinde hak iddia ederken, Cezayir'in desteklediği Polisario Cephesi ise "Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti" adı altında bağımsızlık mücadelesi vermektedir.
Birleşmiş Milletler (BM), Batı Sahra'yı "kendi kendini yönetemeyen bir bölge" olarak tanımlamakta ve bölgenin nihai statüsünün belirlenmesi için taraflar arasında müzakereleri teşvik etmektedir. Bu kapsamda, 1991 yılında BM Batı Sahra'da Referandum Misyonu (MINURSO) kurulmuş, ancak planlanan referandum çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle bugüne kadar gerçekleştirilememiştir. Sorun, Fas ile Polisario Cephesi arasında zaman zaman düşük yoğunluklu çatışmalara da sahne olmuştur. En son 2020 yılında, yaklaşık 30 yıldır süren ateşkesin bozulmasıyla gerilim yeniden tırmanışa geçmişti.
Fas'ın Özerklik Planı ve Uluslararası Yankıları
Fas, 2007 yılında Birleşmiş Milletler'e sunduğu bir planla, Batı Sahra'ya kendi egemenliği altında geniş bir özerklik tanımayı önermiştir. Bu plana göre, bölge halkı kendi iç işlerinde geniş yetkilere sahip olacak, ancak savunma, dış politika ve para birimi gibi temel egemenlik alanları Fas Krallığı'nın kontrolünde kalacaktı. Fas, bu planın bölge halkının refahını artıracağını ve istikrarı sağlayacağını savunmaktadır.
Polisario Cephesi ve Cezayir ise bu planı, bölgenin kendi kaderini tayin hakkını ortadan kaldırdığı ve Fas'ın ilhakını meşrulaştırdığı gerekçesiyle reddetmektedir. Onlar, BM kararları doğrultusunda bağımsızlık seçeneğini de içeren bir referandumun yapılmasında ısrarcıdırlar.
Birleşik Krallık'ın Tutum Değişikliği ve Muhtemel Etkileri
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy'nin Rabat'ta yaptığı açıklamalar, Londra'nın Batı Sahra politikasında önemli bir kaymaya işaret etmektedir. Lammy, "bir çözüm için kararın çoktan geciktiğini" belirterek, Fas'ın özerklik önerisini sorunun çözümü için "en güvenilir, uygulanabilir ve pragmatik temel" olarak gördüklerini ifade etti. Bu açıklama, daha önce Batı Sahra halkının "kendi kaderini tayin hakkını" destekleyen ve BM öncülüğündeki sürece vurgu yapan Birleşik Krallık için dikkate değer bir değişim anlamına gelmektedir.
Londra'nın bu adımı, 2020'de dönemin ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, Fas'ın İsrail ile diplomatik ilişkilerini normalleştirmesi karşılığında Batı Sahra'daki Fas egemenliğini tanıması ve Fransa'nın da geçtiğimiz yıl benzer bir yaklaşımla Fas'ın özerklik planına destek vermesinin ardından gelmiştir. İspanya ve Almanya gibi diğer Avrupa ülkelerinin de son dönemde Fas'ın planına daha sıcak baktığı gözlemlenmektedir.
Gözlemciler, Birleşik Krallık'ın bu kararının ardında yatan faktörleri çok boyutlu olarak değerlendirmektedir. Brexit sonrası dönemde küresel ölçekte yeni ticaret ve yatırım ortaklıkları arayan Londra için Fas'ın, Afrika'ya açılan stratejik bir kapı ve önemli bir ekonomik ortak olarak öne çıktığı belirtilmektedir. Nitekim, Dışişleri Bakanı Lammy'nin açıklamalarında, Birleşik Krallık'ın Kuzey Afrika krallığıyla iktisadi bağlarını güçlendirdiğine ve UK Export Finance'ın Fas'taki yeni iktisadi girişimler için 5 milyar sterlinlik bir finansman taahhüdüne vurgu yapması bu durumu teyit eder niteliktedir. Fas'ın İspanya ve Portekiz ile birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak olması da İngiliz şirketleri için yeni fırsatlar anlamına gelmektedir.
Bölgesel Dengeler ve Cezayir'in Tepkisi
Birleşik Krallık'ın bu kararı, bölgesel dengeler açısından da önemli sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir. Polisario Cephesi'nin en önemli destekçisi konumunda olan Cezayir, Londra'nın kararını "üzüntüyle karşıladığını" açıklamıştır.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Fas'ın özerklik planının "Sahravilere müzakere temeli olarak sunulmadığı ve birbirini izleyen BM temsilcileri tarafından da hiçbir zaman ciddiye alınmadığı" ifade edilmiştir. Bu durum, Fas ile Cezayir arasında zaten gergin olan ilişkilerin daha da karmaşık bir hal alabileceğine işaret etmektedir.
Uluslararası Hukuk ve BM Süreci Açısından Değerlendirmeler
Batılı başkentlerden Fas'ın özerklik planına yönelik artan destek, Birleşmiş Milletler nezdinde yürütülen çözüm sürecinin geleceği hakkında da soru işaretleri yaratmaktadır. BM'nin temel prensibi olan "halkların kendi kaderini tayin hakkı" ilkesinin ve planlanan referandumun akıbeti, bu yeni gelişmeler ışığında daha fazla tartışılacaktır. Uluslararası hukuk uzmanları, büyük güçlerin tek taraflı tanımalarının veya belirli çözüm önerilerine angaje olmalarının, BM'nin arabuluculuk rolünü ve tarafsızlığını zayıflatabileceği yönünde görüşler bildirmektedir.
Birleşik Krallık'ın Fas'ın Batı Sahra özerklik planına destek vermesi, Kuzey Afrika'daki jeopolitik satranç tahtasında yeni bir hamle olarak kayıtlara geçmiştir. Bu gelişmenin, Fas'ın uluslararası alandaki konumunu güçlendirdiği, ancak Batı Sahra sorununun nihai çözümü konusunda taraflar arasındaki ayrılıkları daha da derinleştirebileceği değerlendirilmektedir.
Önümüzdeki dönemde, diğer uluslararası aktörlerin bu konudaki tutumları ve Birleşmiş Milletler'in süreci nasıl yönlendireceği, bölgenin geleceği açısından kritik önem taşıyacaktır.
Fas ile Birleşik Krallık arasında savunma, güvenlik ve bilimsel araştırma gibi alanlarda işbirliğinin artırılması ve Batı Sahra'daki yatırımların finansmanına Londra'nın katkı sunacak olması, bu stratejik ortaklığın somut yansımaları olarak dikkat çekmektedir. Sorunun çözümü için uluslararası toplumun dengeli ve yapıcı bir rol üstlenmesi, bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesisi için hayati önemini korumaktadır.