3 Mayıs 1469’da doğmuş Machiavelli. Floransa’da. Yine aynı yerde 1527 yılının 22 Haziran’ında öldü. Bir hukukçunun çocuğuymuş. Siyasi açıdan ülkesinin zor zamanlarında gelmiş dünyaya. Daha 25 yaşındayken Fransa Kralı VIII. Charles’in ordusu Toskana bölgesinin çoğunu kapsayan Floransa’ya girmiş. Ve yönetimi ellerinde tutan Medici ailesini kendi topraklarından sürmüş.

Floransa Cumhuriyetinin diplomatik görevlerine yükselmiş Machiavelli. İtalya’nın küçük prensliklerine, Cesare Borgia’ya, Fransa’da XII. Louis’in sarayına, Kutsal Roma Germen İmparatoru Maximillian’a ve daha başka hükümdarlıklara elçi olarak gönderilmiş. Bu görevler ona türlü siyasal yönetim uygulamalarını yakından gözlemleme fırsatı tanımış. Medicilerin yeniden Floransa’ya dönüp egemen olmaları üzerine, gözden düşmüş Machiavelli ve kentin dışına sürülmüş, fakat Toskana sınırlarından çıkması da yasaklanmış. (1)

İşte bu zaman diliminde yazılmış “Hükümdar.” Yıl; 1513. O günleri şu cümlelerle ifade ediyor Machiavelli; “ Her gün giydiğim çamurlu elbiseleri eşikte bırakırım. Saraylara girecek, tacidarlarla konuşacakmışım gibi giyinirim… Büyükler dostça karşılar beni, onların sözleriyle beslenirim. Benim biricik gıdam bu. Ben bu gıdayla beslenmek için dünyaya gelmişim. Hiçbir sualimi cevapsız bırakmazlar. Saatler geçer. Acılarımı unuturum; yoksulluk yıldırmaz artık, ölümden korkmaz olurum, onların hayatını yaşarım.”(2)

Gündüz çalışır, akşam okur Machiavelli. Okumak ve yazmak ona bayramdır. Bayramlık elbiseleri ile okur, yazar. Tarihi şahsiyetlerden ders alır, öğüt dinler. Bir yandan da hayatın zorlu şartlarıyla mücadele eder. Onun bu durumunu Alfred Musset şu dizelerle anlatır;

Hala ayak seslerin duyulur Machiavelli

San Kaşyano’nun ıssız sokaklarında…

Hava fırın gibi, gök alev alev,

Toprak çorak, çabaların boşuna...

Sapan tutmaktan yorgun ellerinle

Alnını yumrukluyordun geceleri…

Ümitsizdin, ne aşinan vardı, ne arkadaşın.

Sefaletin rezil kızı aylaklık,

Kanını içiyordu kalbinin avuç avuç.

Kimim ben diyordun, bir taş verin de

Bir taş veya kaya… Yuvarlayayım.

Bıktım bu mezar sükûnetinden

Ve kollarım çalışmaktan yorgun.

O vakitler en büyük isteği Medicilerin gözüne girebilmek ve yaşadığı sefil hayattan kurtulabilmektir. Dostu Vettori’ye yazdığı mektubunda şöyle der; “Bütün temennim Medicilerin benden faydalanmasıdır.”(3) Felsefenin Kısa Tarihi adlı eserin sahibi Nigel Warburton da bu durumu şu cümlelerle izah eder; “Machiavelli’nin Hükümdarı yazmasının sebebi, muhtemelen iktidarı elinde bulunduranları etkileme ve siyasi danışman olarak iş bulabilme girişiminden başka bir şey değildi.”(4)

Bu yüzden kitabını Muhteşem Lorenzo De Medici’ye ithaf etti. Ne yazık ki Lorenzo siyasî düşünceler tarihinde gerçek bir yenilik olarak kabul edilecek olan bu dev kitabın kapağını bile açamadan öldü. Ölüm sebebi; frengiydi.

Hükümdar son zamanların en müthiş kitabıydı. Sağlam temelli bir hükümdarlığın nasıl kurulacağına dair önemli ipuçları içermekteydi. Machiavelli bu ipuçlarını tarihe ve çağdaş siyaset uygulamalarına bakarak elde etmişti. Kitabı aslında hükümdarların ve hükümdarlıkların uygulayarak uzun yıllar ayakta kaldıkları yöntemleri ihtiva ediyordu. Ve bu kitabı yazmakla; birincisi hanedanın gözüne girmeyi ikincisi uzun zamandır gün yüzü görmeyen ülkesine hizmet etmeyi amaçlıyordu.

Ne yazık ki öyle olmadı. Tarihte Machiavelli’yi “şeytanın oğlu” olarak tanımlayanlar bile çıktı. Fikirleri yanlış yorumlandı. Yanlış anlaşıldı. Doğruyu söylediği halde suçlu konumuna düştü. Macauley’e göre İtalya’nın efendileri hem Machiavelli’nin nazariyelerini uyguladılar hem de ondan nefret ederek hatırasına sövdüler. Öyle ki mezarı iki yüz yıl meçhul kaldı.

Günah keçisi ilan edildi Machiavelli. O San Kaşyano’nun elleri nasır tutmuş, çileli aydınına yapılmadık kalmadı. Hâlbuki o kitabının başında Lorenzo De Medici’ye yazdığı mektupta şöyle diyordu; “Şu anda, siz yüce efendime kulluğumun bir ifadesi olarak sunmak üzere, bana ait olan şeyler arasında, çağdaş gelişmelerden ve büyük insanların icraatlarına dair antik dönemden beri yazılmış eserlerden edindiğim bilgilerden daha değerlisini bulamadım.”(5) Yani diyordu ki; bu eserde yazanlar bana ait değil, önceki ve şimdiki siyasetçilerin düşünüp, kralların uyguladıkları şeyler. Ben de bunları derledim ki yıllardan beri iç ve dış savaşlarla paramparça olmuş, bitap düşmüş yurdum gün yüzü görsün.

Gerçekten de Machiavelli Hükümdar da öyle yapmıştı. Önce vaki olmuş olaylardan çıkarttığı düşünceyi bölümün başında ifade etmiş, ardından o düşünceyi örneklerle destekleyip, açıklamıştı. Kendini insanlığın en temelde bencil olduğunu fark edebilen bir realist olarak görüyordu.(6) Fakat kabak başına patlamış ve ibadet edercesine yazdığı kitap onun sonu olmuştu. Yine Macauley’e göre edebiyat tarihinde Machiavelli’den daha menfur bir isim yok.

Biz bu yazımızda Hükümdar kitabı aracılığı ile Machiavelli’nin fikirdünyasına girip onu anlayama, tanımaya çalıştık. Siyaset felsefesinin klasiklerinden biri olması ve dünya fikir tarihinde önemli bir yer işgal etmesi hasebiyle eserdeki ana düşünceleri başlıklandırmalar yardımıyla özetlemeye çalıştık. Şimdi bu bahtsız ve yalnız adamı daha yakından tanıyalım.

Hükümdar Olmak İçin Ne Gerek?

Talih ve Kabiliyet Gerek:

Ya talihin olmalı Machiavelli’ye göre ya da kabiliyetin. Talih olmadan kabiliyet fayda vermez ama bazen kabiliyet olmasa da talih fayda verebilir ve taç başına konabilir.

“Hükümdar olmanın iki veçhesi olan talih ve cesaret hakkında yaşadığımız dönemden iki örnek vermek istiyorum: Francesco Sforza ve Cesare Borgia. Kendi halinde bir insan olan Francesco, doğru aracı, yani kendi cesaretini kullanarak Milano Dükü oldu. Ne kazandıysa büyük çabalar sayesinde kazandı ve daha sonra çok az bir çaba sarf etti. Diğer taraftan genellikle Valentino Dükü olarak adlandırılan Cesare Borgia, devleti babasının büyük talihi sayesinde elde etti ve bu talihi doğuran şartlar ortadan kalktığında sahip olduğu gücü de yitirdi; bu olay basiretli ve kabiliyetli bir hükümdarın sahip olduğu ordularla ve başkalarının talihiyle ele geçirdiği topraklarda gücünü pekiştirmek için kullanacağı araçların aynılarını kullanmasına rağmen meydana geldi.”(7)

Gözü Kara Olmak Gerek:

Talih ve kabiliyetin yanı sıra iki şey daha seni kral tahtına oturtabilir. Ya eli kanlı bir cani olacaksın ve tüm kraliyet ailesini temizleyeceksin ya da şanslıysan hükümdar seçileceksin.

Machiavelli kraliyet ailesini temizleyip, tahta oturmuş iki kişiden bahseder. Birincisi; başıkabak, baldırı çıplak Sicilyalı Agathocles’tir. Bu zatın düşkün bir vaziyetten nasıl Syracusa hükümdarlığını ele geçirdiğini anlatır. Ve Agathocles’in yaptığını bir başarı olarak addettiğini şu cümlelerle ifade eder; “Agathocles tehlikelerin üstesinden gelme becerisi, kötü talihini yenme konusundaki kararlılığı ve dayanıklılığı göz önüne alınırsa, tanınmış herhangi bir komutandan daha aşağı kabul edilmesi için bir sebep bulunamaz.”(8)

İkincisi; Fermo’lu Oliverotto’dur. Oliverottu’nun nasıl kusursuz bir suikast ile Fermo hükümdarı olduğunu anlattıktan sonra kanlı olaydan çıkarttığı dersi şöyle ifade eder; “Yeni bir hükümdarın, bir devleti ele geçirdiğinde ortadan kaldıracağı kişileri iyi tespit etmek zorunda olduğu dikkate alınmalıdır. Hükümdar bu kişileri en başta belirlemelidir ve toplu bir şekilde, derhal, tereddüt etmeksizin ve değişiklik yapmaksızın bu işi halletmelidir.”(9)

Ya Da Şanslı Olmak Gerek:

“Halk soyluların hâkimiyeti altında kalmamayı arzular. Soylular da halk üzerinde güç ve baskı kurmayı ister. Bu birbirine zıt istekler, şu üç sonuçtan birine yol açar; hükümdarlık, özgür bir şehir ya da anarşi.” diyor Machiavelli. Hükümdar olmanın bir yolu da; seçilmek… Ya soylular tarafından ya da halk.

“Sivil hükümdarlık fırsatı kimin ele geçirdiğine bağlı olarak kimi zaman halk, kimi zaman da soylular tarafından gerçekleştirilir. Soylular halka karşı koyamayacaklarını anladıklarında kendi aralarından bir kişiyi ortaya çıkarır ve himayesi altında amaçlarını gerçekleştirebilmek için o kişiyi hükümdar ilan ederler. Aynı şekilde halk da soylulara karşı direnemeyeceğini anladığında, bütün güvenini yönelttiği özel bir kişiyi hükümdar ilan eder.”(10)

Hükümdarın Ahlakı

“Hükümdarların kimisi tamahkâr kimisi iyiliksever olarak adlandırılır. Kimisi imansız, kimisi imanlı, kimisi korkak, kimisi gözü kara ve cesaret sahibi. Kimi kibar, nazik, samimi, saf, ağırbaşlı, âlicenapken kimi gururlu, şehvet düşkünü, düzenbaz, inatçı, hafifmeşrep ve şüphecidir. Hükümdarların saydığım özelliklerden sadece iyi olanlarına sahip olması elbette iyi olurdu. Fakat insan doğası bu özelliklerin her birine sahip olmaya elverişli değil.”(11)

Cömert mi Cimri mi?

Machiavelli’ye göre hükümdar cimri olmalıdır fakat cömert gözükmeyi bilmelidir.

“Cömertlik kadar kişinin kendisini mahvetmesine sebep olan başka bir şey yoktur. Birinci husus cömertlik sizin için kesinlikle zararlıdır. İkinci husus ise mutlaka cömert görünebilmeniz gerekir.”(12)

Zulüm mü Merhamet mi?

Machiavelli’ye göre halkın sevgisi hükümdarın merhametinden, korku ise zulmünden doğar. Ve olması gereken sevgi ile korkunun birlikteliğidir. Fakat bu mümkün olmadığı için hükümdarın zulmü yani merhametsizliği ile tanınması gerekir. Ki ordusunu nizam ve intizam içerisinde komuta edebilsin. Başarılı seferler düzenleyip, zaferler elde edebilsin.

Dürüst mü Opportunist mi?

Machiavelli hükümdarın merhametli, nazik, sözüne güvenilir ve dindar gözükmesinin doğru olduğunu düşünür. Fakat bu meziyetlerin sadece ihtiyaç anında gerekli olduğunu savunur. Şu cümleler onun düşüncelerini aşikâr bir şekilde bize göstermektedir;” tuzakları ortaya çıkarmak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir. Sadece aslan gibi davranan kişi ahmaktır. Hükümdar verdiği sözler zararına olduğunda ve söz vermesini gerektiren şartlar ortadan kalktığında sözünde duramaz, durmamalıdır. Hükümdar kendi hareketlerini nasıl şekillendireceğini ve nasıl büyük bir yalancı ve hilekâr olacağını bilmelidir.”(13)

Küçümsenme, Nefret Edilme:

Machiavelli hükümdarın kendisinden nefret ettirmesini doğru bulmaz. Halk, hükümdar nefret edilecek bir tip olsa da nefret etmemelidir. Ve hükümdarı ezik, küçük ve değersiz bulmamalıdır. Bu durum hükümdarın kolayca bir suikast ve komploya kurban gitmesine sebep olacağı için tehlikelidir.

Güçlü Bir Hükümdarlık İçin

Machiavelli güçlü bir hükümdarlık için ve güçlü bir hükümdarlığın tespiti için önce asker ve ordu gücüne, ardından ülkenin sur yapısına bakılmasını tavsiye eder.

Asker Gücü:

“Herhangi bir saldırıya karşı koyabilmek amacıyla bir ordu kurabilmek için yeterli insan ve para gücüne sahip hükümdarların başlarının çaresine bakabileceğini söyleyebiliriz.”(14)

Machiavelli “Güçlü bir orduya sahip olunmadan iyi kanunlara sahip olunamaz” der.(15) Ve ona göre bir hükümdarın ülkesini savunmak için teşkil edeceği dört türlü ordu tipi vardır; hükümdarın kendi askerlerinden oluşturduğu bir ordu, paralı, yardımcı veya karma bir ordu.

Machiavelli’ye göre bunların en tehlikelisi paralı ordudur. Belki de dönemin İtalya’sının zor durumda olmasının sebebi paralı ordu olmasından mütevellit tam bir bölüm boyunca paralı ordunun zarardan başka bir şey getirmeyeceğini, kökten yanlış bir düşünce olduğunu izah etmeye çalışır. Çünkü paralı askerler uyumsuz, disiplinsiz, korkak, ürkek, güvensiz ve istikrarsızdır.

Metin Yüksel’i şehadetinin sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz! Metin Yüksel’i şehadetinin sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz!

Yardımcı güçleri de doğru bulmaz. Kendi ülkesi için savaşmayan orduların başarı sağlayamayacağını, karma orduların ise birbirleri ile ittifak oluşturamayacağını düşünür. Bu durumda ona göre en doğru seçenek hükümdarın kendi ordusudur. Ülkesini seven ve ülkesi için canını verebilecek, gözü kara askerlerin oluşturduğu bir ordu.

Sur Gücü:

“Hükümdar şehrini mükemmel şekilde surlarla çevirmişse ve yönetimini düzenlemişse, düşman saldırı gerçekleştirme konusunda ihtiyatlı davranacaktır. İnsanlar, çetin koşulların bulunduğu yerlere saldırmaktan daima kaçınmıştır. Güçlü bir savunmaya sahip bir ülkeye ve halkı tarafından nefret edilmeyen bir hükümdara karşı ani bir saldırıya geçmek, o kadar da kolay bir şey değildir.”(16)

Din Devleti

“Gerçekte hükümdarlıklar dini kurumlar tarafından öylesine güçlü bir şekilde idare edilmektedirler ki; yöneticinin nasıl davranacağından ve nasıl yaşayacağından bağımsız olarak hükümdarlık yönetimini korurlar. Kiliseye mensup hükümdarlar, savunmadıkları devletlere ve yönetemedikleri halklara sahiptirler. Devletleri savunmamalarına rağmen, ellerinden alınamaz ve yönetimsiz olan halkları da bu konuda bir endişe duymadıkları gibi, devleti ne başkasının yararına ele geçirebilirler ne de bu düşünceyi akıllarından geçirirler. Böylece bu hükümdarlıklar tek başlarına güven ve mutluluk içerisinde varlıklarını sürdürürler. Fakat insan aklının kavrayamayacağı daha büyük güçler tarafından desteklendiklerinden bu konulara girmeyeceğim. Bu hükümdarlıklar Tanrı’nın övgüsüne layıklar ve sadece kendini bilmez, mağrur bir kişi bunu tartışabilir.”(17)

Aslında paragrafın sonu alaycı bir şekilde bitiyormuş gibi. Öyle değilse bile Machiavelli’nin bu noktaya kadar gördüğümüz düşünceleri onun bu şekilde düşünmeyeceğini bize gösteriyor. Yani Machiaveli yukarıdaki paragrafta yazdığı gibi kiliseye bağlı bir yönetimi kutsuyor ve böyle bir yönetimi doğru buluyor olamaz.

Halka Dayanan, Balçık Üzerine Bina Kuran Kimseye Benzer

Machiavelli’ye göre halk hem sağlam hem de çürük bir yapıya benzer. Halk tahta çıkabilmek için çok sağlam ve gerekli bir merdivendir. Fakat tahtta kalabilmek için tam anlamıyla çürük ve güvensiz bir zemindir.

Halkın Desteğini Al!

Machiavelli’ye göre hükümdarlık yolunda halkın desteği olmazsa olmazdır. Soylulardansa halkın desteğinin alınması daha önemlidir. Çünkü halk itaatkârdır, kördür, cahildir.

“Soyluların yardımıyla hükümdar olan kişi, halkın yardımıyla yükselen bir kişiye göre mevkiini korumakta daha çok zorlanır. Hükümdar olduğunda çevresine kendisiyle aynı konumda bulunduğuna inanan pek çok insan olduğunu fark eder ve bu nedenle onlara istediği şekilde emir veremez ya da hâkim olamaz. Halkın desteği ile hükümdar olan kişi kendisini tek yetkin kişi olarak görür ve etrafında emirlerine karşı çıkacak hemen hiç kimse yoktur.”(18)

Ama Güvenme!

“Bununla beraber halka bel bağlamanın pek akıllıca bir yol olmayacağını söylemeliyim. Halklar doğaları itibari ile kararsızdırlar ve onları bir şeye inandırmak kolay olsa bile bu inanca kuvvetle sarılmalarını sağlamak zordur.”(19) “Halka dayanan, balçık üzerine bina kuran kişiye benzer. Hükümdar sıradan bir yurttaş olarak gücünü halktan aldığında ve düşmanlardan ya da yargıçlardan kaynaklanan bir tehlike içinde olsa da olmasa da halkın kendisini koruyacağını kabul etmesi durumunda geçerli bir atasözüdür bu.”(20)

Dipnotlar

1-Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Mete Tunçay, İstanbul Bilgi Yayınları, S.43-44

2-Umrandan Uygarlığa, Cemil Meriç, İletişim Yayınları, S.173

3-Umrandan Uygarlığa, Cemil Meriç, İletişim Yayınları, S. 174

4-Felsefenin Kısa Tarihi, Niger Warburton, Alfa Yayınları, S.85

5-Hükümdar, Machiavelli, Şule Yayınları, S.25

6-Nigel Warburton, S.91

7-Machiavelli, S.54

8-Machiavelli, S.64

9-Machiavelli, S.66

10-Machiavelli, S.68-69

11-Machiavelli, S.97

12-Machiavelli, S.100

13-Machiavelli, S.107

14-Machiavelli, S.73

15-Machiavelli, S.80

16-Machiavelli, S.74

17-Machiavelli, S.77

18-Machiavelli,S.69

19-Machiavelli, S.61

20-Machiavelli, S.71

İbrahim Türkan, Aylık Dergisi 191. Sayı Ağustos 2020