Tarihçi ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye'de "senato" oluşturulması gerektiğini belirterek, "Seçmenle fazla seçim teması olmayan üyelerden olması gerekiyor. Yüksek mahkeme üyelerinden, ulemadan veya seçkin, isim yapmış, yer edinmiş kimselerden oluşan bir şura olması gerekir." ifadelerini kullandı.

Ortaylı’nın sunduğu ve tavsiye ettiği bu sistem Üstad Necip Fazıl’ın “Başyücelik Devleti” modelini hatırlattı. Peki Başyücelik nedir?

Başyücelik Modeli Nedir?

Başyücelik Modeli’nde rejim ve hükümet organlarının birbirine rakip olması ve çatışması söz konusu olmaz. Birbirini denetleyen ve destekleyen iç ve dış, zahir ve batın uyumu geçerlidir. Allah’a kulluk bilinci olmayan yerde özgürlük değil, kula kulluğun kuyrukçuluğu kaçınılmaz olarak kendini göstermektedir. Birbirilerini tekzip ede ede giden Batı sistemlerinden birbirlerine zıt birçok fikir ve siyaset adamı sayabiliriz: J. Bentham, K. Marks, Hobbes, vs.
Fakat bizim modelimiz, Allah’a kul olma şuuruyla birbiriyle ilişkilerini yürüten topluluk ve bunun devlet ve hükümet şekli olduğu için kuvvetler çatışması söz konusu olmaz.

Başyüce ve Yüceler Kurultayı

“Başyüce”, yürütmenin başıdır, yargı onun adına iş görür. Yasama ise “Yüceler Kurultayı”nın görevi. Hükümet, evvela “Başyüce”ye, sonra o yoldan Yüceler Kurultayı’na karşı mesul olarak, Başyüce tarafından ve Yüceler Kurultayı kadrosu dışından teşkil edilir. Başyüce ise Yüceler Kurultayı içinden seçilir. Yüceler Kurultayı’nın itimatsızlık reyini alan hükümet derhal düşer. Yüceler Kurultayı’nın yüzde 75’lik çoğunluğu ancak Başyüce’yi devirebilir. Başyüce’nin ise Yüceler Kurultayı’nı doğrudan doğruya feshetme hakkı yoktur. Yüceler Kurultayı’nda bütün bir kadroyu kuşatmaya başlayan bir fesad tehlikesi görürse, derhal milletten kendisiyle Yüceler Kurultayı arasında hakem kararı isteyebilir. Bunu da ancak Yüceler Kurultayı’ndan yüzde 40 destek alarak yapabilir. Görüldüğü üzere birbiriyle çatışma esaslı değil, ancak istenmeyen durumlar için ve istisna tarzında feshetme yetkisi konmuş. Kafa ve gönül birlikteliği olmadığı, bir ideolocya etrafında halkalanılmadığı için birbirleriyle çatışan organlar haline gelen sistemlerle bizim bahsettiğimiz sistemin farkını anlamak lazım.
Halkı emanet gören ve “Hâkimiyet Hakk’ındır!” düsturunu taşıyan bir rejimle, halkı nasıl güderim hesabı yapan ve bunu da “hâkimiyet milletindir!” yaftasıyla taşıyan bir rejim arasında taban tabana fark vardır. Mevcut rejime şartlanmış ve onun şuur süzgeciyle düşünenler Başyücelik Modeli’ni anlamazlar.

Her iki tarafa da tarassut eden, hem ferdin hem cemiyetin hakkını koruyan, ruh ve maddeyi bir arada ahenkli yürüten, beyin ve kalbiyle insanı bütün olarak gören, “zül cenaheyn-iki taraflı” olarak hem dünya hem ahirete ait olan, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun Başyücelik Devleti eserinin iç kapağına konmuş figürdeki gibi, çift başlı Selçuklu kartalı misali dünyaya adalet pençelerini geçirmiş-geçirecek olan Başyücelik Devlet modeli, çağımızın hastalıklarına ve açmazlarına karşı yegâne kurtarıcı “Yeni Dünya Düzeni” teklifidir. İdealizmin ne demek olduğunu kaskatı bir vakıa olarak meydan yerine dikendir, Büyük İslâm İnkılâbı’nda gözü olarak…

Başyücelik Modeli, Türk’ün de, Kürt’ün de, Arab’ın da, Çerkez’in de vb. yeniden doğuşudur. Birbirileriyle didişmeyi bırakıp emperyalizmin boğazına yumruk gibi saplanmanın yolu, yordamı, siyaset ve manivelasıdır. Her kavmin hakkını veren kavimler üstü anlayış mihrakıdır.
Başyüce’de tecelli eden şahsiyet, mihrak şahsiyettir. Başyücelik modelini yürütecek olanlar, ona inanan ve nefsiyle zuhur etmeyen şahsiyet sahipleridir. Bu özellikleri taşımayanlar elinde bu model olsa bile işe yaramaz. Bundan dolayı söz konusu modelde insan vasfı başa alınmıştır.

Yüceler Kurultayı ilk önce Kurucu Meclis tarafından oluşturulurken, daha sonra Yüceler Kurultayı millet ileri gelenlerine “namzet”lik ünvanı verir ve boş olan kadrolar bu liyakati taşıyan seçkin çilekeşlerle yenilenir. Giren ve çıkan azaları da Başyüce onaylar.