Aileyi oluşturan “evlilik kurumu”nun sağlam temeller üzerine oturtulması her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Çağımızda yapılan evliliklerin çoğu, maalesef zayıf temeller üzerine oturtulduğundan “boşanmaların” ardı arkası kesilmiyor. Bu durumdan yalnız eşler zarar görmüyor. Başta çocuklar olmak üzere, her iki tarafın aileleri, akrabaları, kendileri ve toplum zarar görüyor.

Boşanmalardaki artış

Geleneksel değerlerin Batı kültürüyle harmanlandığı toplumumuzda “boşanmalar” hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor. Boşanma yoluyla evliliği sona eren kadınlar üzerinde yapılan araştırmaya göre, boşanma olaylarının büyük bölümü evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşiyor. Ankara Ticaret Odası’nın yaptığı son araştırmaya göre ise, bir yılda mahkemelere 744 bin boşanma davası açılmış. Türkiye gibi aile bağları kuvvetli olan bir ülke için bu rakamlar çok büyük rakamlardır. Araştırmaya göre en çok boşanma davası İstanbul’da açılmış. Daha sonra Ankara ve İzmir şehirleri geliyor.

Eşler neden boşanıyorlar

Boşanma nedenlerinin başında “ekonomik krizler” gösteriliyor. Eskiden “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” deniliyordu. Çağımızda bu sözün etkisi kalmadı gibi... Eşler arasında gerçek anlamda saygı-sevgi olsa, ekonomik krizler, eşleri bu kadar olumsuz yönde etkiler miydi? Ekonomik imkânlar, mutlaka insana rahatlık kazandırır. Ancak, her şeyin temel kaynağının ekonomi olduğunu nasıl söyleyebiliriz? İnsanî ve dinî değerlerle bütünleşen fedakârlık, hoşgörü, tahammül, sevgi-saygı, içtenlik gibi kavramlara ne oldu? Aslında ekonomik krizler bahane. İşin detayına inildiğinde samimiyetin, hoşgörünün, tahammülün, saygı ve sevginin paraya endekslendiğini görüyoruz. Mutluluğun parayla elde edileceği zannediliyor.

Boşanma nedenleri

1- Erkeğin “öfkesi,” kadının “inatlaşması”

Ülkemiz insanının karakteristik özelliğine göre kadın ve erkekte oluşan iki önemli huy, başlıca boşanma nedeni kabul ediliyor. Bunlardan birincisi, erkeklerdeki “ani öfkelenme” sonucunda ortaya çıkan sonuçlardır. Türk erkeği, olaylar karşısında hemen öfkelenip sinirlerinin esiri oluyor. Sinirlenmekle kalmıyor, hemen fiziki eyleme başvurup şiddet ortamını oluşturuyor. Türk erkeğinin bu ani öfkelenmesi, aile huzurunu olumsuz yönde etkiliyor ve geçimsizliklere yol açıyor. Erkeğin ani öfkelenmesi, kadının da inatlaşması çatışınca olanlar oluyor. Erkek fiziki gücüyle şiddet oluşturuyor. Kadın da inatlaşarak tahrik gücünü otaya koyarak şiddet oluşturuyor. Bu durum Türk ailesini temelden sarsıyor. Karı-koca arasındaki bu iki olumsuz huy, geçimsizliklerin ve boşanmaların temel nedenidir.

2- Kadın ve erkeğin sosyo-kültürel farklılıkları

Ülkemizin sosyo-ekonomik şartları nedeniyle kırsal kesimden kentlere göç eden insanların yakınlaşması farklı kültürlerdeki insanları da bir araya getirdi. Bu yakınlaşmalar sonucunda “farklı kültürlerdeki” insanların evlenmeleri, zaman sonra uyumsuzluklara ve giderek geçimsizliklere yol açıyor.

3- Çiftler arasındaki iletişimsizlik

Geleneksel anlayışın Türk erkeğine yüklediği bir rol vardır. Bu role göre Türk erkeği eşine karşı “otoriter ve ciddi” olmak zorundadır. Bu yanlış anlayışa göre Türk erkeği eşiyle rahat konuşamaz, eşine karşı bir üstünlük sağlayabilmek için otoritesini ve ciddiliğini korumak zorundadır. Bu nedenle eşler birbirleriyle rahat iletişim kuramıyorlar. Sorunlar biriktiğinde de yukarıda anlattığımız, “erkeğin öfkelenmesi” kadının da “inatlaşması” devreye giriyor.

4- Otorite ve üstünlük mücadelesi

Geçimsizliğin ve boşanmaların önemli nedenlerinden biri de, eşlerin birbirlerine karşı “otorite kurma ve üstünlük sağlama” mücadelesidir. Evlilikte “paylaşma” esastır. Kadın ve erkek kendi alanları içerisinde hareket etmelidir. Kadın kadınlığının sınırlarını, erkek de erkekliğin ölçülerini bilmelidir. Tabii “otorite kurma ve üstünlük sağlama” çabasının olmaması için de çiftlerin “kişilik” sorunlarının olmaması gerekir.

5- Flörte dayalı evlilikler

Kadın ve erkeğin birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri için evlilik öncesinde her şeyi meşru görmeleri evliliği yıpratıyor. Evlilik öncesindeki sınırsız davranışlar, özellikle cinsel alandaki ilişkiler evliliğin en büyük düşmanıdır. Cinsellik, meşru şartlar içerisinde ve “nikâh akdiyle” sağlamlaştığı zaman kutsallığını korur. Bu kutsallık da evlilikle meşru hale gelir. Evlilik öncesinde bu kutsallık zedelendiği zaman çiftleri pişmanlığa ve suçluluğa itiyor. Batı dünyasında çok yaygın olan bu anlayış boşanmaların en geçerli nedenleri arasında yer alıyor. Ye yer bizde de görüldüğünü söylemek zorundayız.

6- Kumar ve alkol bağımlılığı

Aile içi şiddetin önemli nedenlerinin başında, alkol ve kumar bağımlılığı gelmektedir. Alkol ve kumar bağımlılığı ciddi bir hastalıktır. Telkinlerle, nasihatlerle bunun önü alınamaz. Kesinlikle tıbbi tedavi gerekmektedir.

7- Psikolojik ve fizyolojik olgunluğa gelmeden yapılan evlilikler

Evlilik müessesi, sorumluluk isteyen bir kurumdur. Bu olgunluğa erişmeden yapılan evliliklerin sağlıklı ve uzun ömürlü olması beklenemez. Şehirlerde olmasa bile kırsal kesimlerde çeşitli nedenlerden dolayı çocuk yaşta evlenenler hala vardır.

8- Cinsel bozukluklar nedeniyle çıkan sorunlar

Doğuştan cinsel bozuklukları olan ve çevrenin özendirilmesiyle cinsel saplantıları olan eşlerin sağlıklı cinsel hayatları olmayacağı malumdur. Toplumsal ve çevresel baskılar veya özendirmelerle erkeklerin kadınımsı, kadınların da “vagınsmus anorgazmı” yüzünden normal bir cinsel hayat sürdürememeleri nedeniyle boşanmalar az da olsa oluyor.

9- Aile içi şiddet

Aile içi şiddetin, genelde alkol ve kumar bağımlılığı yüzünden olduğu düşünülür. Oysa aile içi şiddet, çoğu zaman “kişilik sorunu” yüzünden oluyor. Kişilik sorunu olan çevresini huzursuz eder ve gücü nispetinde şiddet uygular. Anne-babaların ve toplumun baskıları yüzünden ruhsal sorunları olan sadist ruhlu insanlar, aile içi şiddet uygularlar. Çağımızın yaygın hastalıklarından olan “davranış bozuklukları” giderek çoğalıyor. Davranış bozuklukları en çok eşler arasında huzursuzluklara yol açıyor.

10- Eşlerin birbirlerine ihaneti

Eşlerin birbirlerine ihaneti ahlaki bir sorundur. İhanet kadın veya erkeğin, eğitim düzeyleri ve inançlarıyla çok yakından ilgilidir. Bunun yanında cinselliğin sıradanlaşması, kadın-erkek beraberliğinin istismarı, TV’lerin, yazılı basının ve toplumsal akışın olumsuz yönlendirmeleri ve özendirmeleri bu işi maalesef körüklüyor.

11- Ahlaki ve manevi değerlerin azalması

Bireylere vicdani sorumluluk vermedikten sonra, insan egosu eline geçen fırsatı kullanır. Vicdani sorumluluğu da “ahlaki ve manevi inançla” verir. Manevi ve ahlaki inancı olmayan kendini sınırlayamaz. Herkesin başına bir polis dikilemeyeceğine göre, fertlere önce manevi inançlar verilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.

12- Evliliklere aile büyüklerinin müdahale etmeleri

Bazı ebeveynlerin, özellikle annelerin çocuklarını aşırı sahiplenmeleri, boşanmalarına yol açabiliyor. Aşırı sahiplenme alışkanlığı farkında olmadan evlilik sonrasında da devam ediyor Bu tip aileler, çocuklarını koruma uğruna iç işlerine müdahale etmekten çekinmiyorlar. Bu durum, karı-koca arasında geçimsizliğe yol açtığı gibi her iki tarafın ailelerini de etkiliyor.

13- Kadın ve erkek eşitliğinin getirdiği düşmanlık

Kadın-erkek eşitliği tartışmaları bizde kadın-erkek düşmanlığına dönüştürülmüş. Çeşitli ideolojik ve siyasi amaçlarla sürekli gündemde tutulan bu akım, evlilikleri zedelemekte ve kutsal saydığımız “aile kurumunu” yıpratmaktadır. Bu akım yüzünden, kadın-erkek düşmanlığı körüklenmekte, evlilikler yıkılmakta ve boşanmalar hızlı bir şekilde artmaktadır. Bütün dünyada organize olarak sürdürülen bu akım toplumsal yozlaşmayla birlikte aile kurumumuz ciddi yaralar almaktadır.

14- İş yerindeki sorunların eve taşınması

İş yerinin sorunları eve taşındığında büyük huzursuzluklara ve geçimsizliklere yol açar. İradesi kuvvetli olan ve kendine güveni olan kişiler sorunların üstesinden gelirler ve evi ile işi arasındaki dengeyi kurarlar.

15- Anlaşmalı boşanmalar

Son dönemlerde yapılmaya başlayan başka bir boşanma şekli de anlaşmalı boşanmadır. Ekonomik krizin etkisiyle alacaklılardan mal kaçıran, yurt dışına çıkıp oturmak isteyen, yetim aylığı hakkını kazanabilme gibi sebeplerle eşinden anlaşmalı olarak ayrılmak isteyenler giderek çoğalıyor.

16- Ve diğer nedenler

Eşler arasında, fazla yaş farkı, eşlerin farklı kişilikleri, ailelerine bağımlılıkları, hep kendini haklı görme kompleksleri, aşırı kıskançlıklar, kısırlık gibi daha bir sürü nedenler de boşanma nedenleri olarak sıralanabilir.

Aylık Baran Dergisi 23. Sayı, Ocak 2024