8 Ağustos 2025’te Çatalca İnceğiz Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan Afganistan uyruklu K.H. isimli göçmen kadın yaşamına son verdi. İstanbul Valiliği, ölümün ardından güvenlik kamera kayıtlarının ve tüm delillerin muhafaza altına alındığını, adlî ve idarî soruşturmanın başlatıldığını duyurdu. Bu olay, devletin gözetimi altında bulunan insanların en temel hakkı olan yaşama hakkının korunması meselesini yeniden gündeme taşıdı. Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı temsilcisi Yıldız Önen, intiharın geri gönderme merkezlerindeki baskı ve hukuksuzlukların sonucu olduğunu ifade etti.
Mazluma Sahip Çıkma Sorumluluğu
Çatalca’daki ölüm, zulümden kaçanların zalimlerin eline teslim edilmemesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu insanlar zalim yönetimlerin baskısından, işkencelerinden ve ölüm tehdidinden kaçarak Türkiye’ye sığınıyor. Dolayısıyla onlara kapıların kapatılması, zulme yeniden teslim edilmeleri anlamına geliyor. Bu durum büyük bir insanlık suçu olarak görülüyor ve İslâm’ın "mazluma sahip çıkma" emrinin çiğnendiğini gösteriyor.
Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan ölüm, göçmenlerin yaşam hakkının korunmasının devletin aslî vazifelerinden biri olduğunu göstermektedir. Zulümden kaçan insanların zalimlere iade edilmesi büyük bir vebaldir. Türkiye’nin tarihî misyonu, İslâmî yükümlülüğü ve vicdanî sorumluluğu bu mazlum insanlara sahip çıkmayı gerektirir.
Bugün mesele Türkiye’nin kim olduğunun, hangi değerlere bağlı olduğunun ve hangi istikamette yürüdüğünün bir göstergesidir. Anadolu, tarih boyunca mazlumlara sığınak olmuş, zalimlere meydan okumuştur. Bu mirasın bugünkü sorumluluğu da bellidir: Göçmenler korunmalı, zalimlere teslim edilmemeli, Anadolu’nun vicdanı diri tutulmalıdır.