Bedii sanatlar, içtimai sahada çürümeyi önlemek için mevcut doğruları güzellikleri koruyarak bir bütünlük zemini meydana getirir, insanın dünyaya geliş gayesinde ona yol gösterici olur. Din, ilim ve bediiyat birlikteliğinde verilecek bir eğitim yeniden medeniyetimizi inşa ve ihya etme yolunda en büyük yardımcımız olacaktır.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu der ki; “Günümüz dünyasında fertle toplum, toplum yapısıyla devlet yapısı, devletle devletler, bir toplumdaki çeşitli sosyal gruplar ve sınıflar arasındaki ilişkiler, kısaca; fert hayatı ve onunla iç içe olan sosyal hayatın her türlü "münasebet" ve "oluş kuruluşları" hakkında en çok duyulan kavram buhrandır. Buhran, özellikle emperyalist ülkelerin ekonomiye bağlı siyasi ve stratejik yarar anlayışlarının "az gelişmiş ülkeleri" düşürdüğü halin ifadesi olmanın ötesinde, bilindiği gibi, bütünden parçaya ve parçadan bütüne kadar her türlü münasebet ve oluşu kuşatıcı, dünya çapında bir görünüşün ifadesidir.”(1)

Evet, Batı pratikte olan kötülüğünü teorideki kötülüğünden almıştır. 100 yıldır Batı emperyalizmi insanlığı maddi ve manevi sömürürken aynı zamanda büyük katliamlara imza atıyor. İslam coğrafyası İslam’a muhatap anlayışın sistem şuuruna sahip olmadığından Batı’nın eğitim ve ekonomik alandaki sömürüsüne, zulmüne açık hale geliyor. Sistemin pratik hali olan devlet ve devlet mekanizmasına sahip olmadığından dolayı da Batı’nın kötülüğüne ve bu kötülüğüne bağlı olarak gelişen zulme karşı koyamıyor. Şunu açık ve net olarak tespit edelim. Devleti Aliye iç ve dış hainlerce tasfiye edildiğinden beri özelde Müslüman Türkün genelde ise tüm İslam coğrafyasının bir koruyucu devleti yoktur.

Devlet aklı İslam’ın aklı olmayınca da eğitim sahası iyi, doğru ve güzel insanları yetiştiremiyor. Çünkü 100 yıldır fıtrata aykırı, Türk İslam kültürüne ters bir eğitim sistemi ile insanımız değiştiriliyor. Eğitim iyinin hayata hâkim kılınmasını sağlayacak insanları yetiştirmektir. Bir Müslümanın eğitiminde ilk öncelik Allah'a ve Resulü’ne itaat olgusunun öğretilmesi olmalıdır. Zira Allah'a kul olan başka hiçbir şeye kul olmaz.

Eğitimin sırf dış yüzde, maddi planda kalmaması içinde bedii sanatların öğrenciye verilmesi gerekir. İnsanın ve toplumun sahip olduğu kültürü, birikimi oluşturan temel kaynakları şöyle sıralayabiliriz: Din, sanat, ilim. Din, sanat ve ilim tek hakikatte birleşmektedir. İnsan yalnız yaşayamaz. Tanışacağı, bir arada yaşayacağı insanlara ihtiyaç duyar. Huzurlu bir hayat sürdürebilmesi için huzur ve mutluluk duyacağı bir cemiyete, topluma ihtiyacı vardır. İnsan içinde yaşadığı cemiyet ile etkileşim içindedir. Maddi ve manevi bağlarla şekillenir. Maddi ve manevi mirasın alındığı bir önceki nesilden gelen ortak şuurdur. Bu şuur bir önceki kuşağın din, sanat ve ilim alanındaki değerlerdir.

Toplumun ortak şuurunda fert ve cemiyetin ortaya koyduğu tercihlerin oluşturduğu zemine tabii kabuller bütünü diyoruz.

Eğitim ve sanat ikilisinde bedii sanatlar tabiattaki her şeyi ilahi edasıyla gösterir ve gösterdiği şekilde kabul etmenin bir neticesi olarak hayat sahnesine çıkar. Güzel sanatlar zevk alma ve yüksek estetik duygularını ortaya çıkarır. Bedii ve estetik hissiyat güzel sanatların tüm branşlarında şu tespitin aşikâr ve gizli haber vericisidir. Dünyadaki cümle unsur kendine has şekil ve muhtevalardan meydana gelen bir sisteme sahiptir. İşte, bu noktada güzel sanatlar sistemin görülen ve görülmeyen buutlarıyla yakalanması, yani mutlak hakikatin idrak edilmesi ile kendini ortaya koyar. Güzel sanatlar içinde hassaten edebi sanatlar insanı, toplumu, çok çeşitli varlıkları hatta fizik ötesini, maverayı merak etmeyi, idrak edebilmeyi mevzuu edinir ve bu uğurda verimler ortaya koyar. Zira edebiyat estetik sahanın temelidir. Sağlıklı ve bütünleşmiş bir cemiyette his müşterekliği yoksa bu uyumsuzluk cemiyet planında aksederek huzursuzluk uyandırır. Ortak değerlerin en başında bizim toplumumuz için İslamiyet gelir. İkinci olarak dinî değerlerin davranışa dönüşerek hayat sahnesinde görünüşü olan kültürel saha gelir. İşte bu dini ve kültürel sahanın ilmî güçlere birleşmesi, cemiyete yerleşmesi noktasında bedii eserler hayatî öneme sahiptir. İyi ve doğrunun çirkin takdimi, kuru bir bilgi ve soğuk bir maddeci algıyı beraberinde getirir.

Bedii sanatlar, içtimai sahada çürümeyi önlemek için mevcut doğruları güzellikleri koruyarak bir bütünlük zemini meydana getirir, insanın dünyaya geliş gayesinde ona yol gösterici olur. Din, ilim ve bediiyat birlikteliğinde verilecek bir eğitim yeniden medeniyetimizi inşa ve ihya etme yolunda en büyük yardımcımız olacaktır.

Kaynak

1- Salih Mirzabeyoğlu, Bütün Fikrin Gerekliliği, İbda Yayınları, s.21

Aylık Baran Dergisi 24. Sayı Şubat 2024