M. Taha İnci

20. yüzyılda Osmanlı -II-

İslam ihtilalinin bir şerhi: Gölge’den Akıncı Güç’e...

Eser sadece hatırat nev’inden bir eser değil, bilakis akademik dille yazılmış, dönemin şahitleriyle birlikte belgesel tadı verilmiş, dolayısıyla hatıradan ayrılmıştır. Bizzat eser sahibinin İslamcı mü...

İçimizdeki yara: Selma

Romanda da Selma, erkeğin asıl ve zarif gayesini, yani “dünyaya aşkını mekân kılmasını” anlatırken, kadını ise kendisine erkeği bir çadır olarak kılmasının aksine onun çok parçaya bölünebilen sevgi po...

Gazze aynasında gerçek ve sahte

Gazze’deki vahşete dur demek adına Avrupa’da, Amerika’da hiçbir çıkarı ve menfaati olmadan, hatta kendi dininden bile olmayan vicdan sahibi insanların protestosu ne kadar gerçekse; suya sabuna dokunma...

Müslümanlar yeni bir anayasa, yeni bir rejim istiyor

Müslümanlar olarak; haklarını koruyacak, ikinci sınıf muamelesi görmeyecek, Kemalist diktatörlüğün altında ezilmeyecek ve dini değerlerini koruyabilecek, dininin her manada telkinini yapabilecek, insa...

20. yüzyılda Osmanlı -I-

Binlerce kişiyi idam ettiler. Ardından Meclis’te Abdülhamid Han’a olmayacak suçlar isnat edildi ve Antalya Mebusu Elmalı Hamdi Yazır ve Esseyyid Ziyâeddin Efendi, padişahın hal’i için fetva verdi. Hal...

Bunalım, başıboşluk ve ötelere duyulan özlem

İnsanlar bunalımlarını, ruhlarından gelen sesleri kapatarak daha da artırıyorlar. Dinin aksine görev şuurunun oluşamaması ve bundan sebep gayesizliğin doğurduğu işler de tamamen insanı başıboşluğa çek...

Soruşturma: Sekülerlik, çok renklilik-çeşitlilik adı altında ucubeleşme

Din dışı, tanrıtanımaz ve sadece dünyevî ihtirasları empoze eden seküler anlayış; kendisini ateizm, deizm, pozitivizm, liberalizm ve materyalizm gibi izm’lerin adı altında temsil ediyor.

Bunalım ve intihar

İnsan sürekli kendisiyle ve bin bir türlü “gerçek”le çatışma halindedir. Onun bunalımları; basit bir baş ağrısı gibi değildir. Ölene kadar bir sızı halinde onu sürekli sarsar, silkeler, kıvrandırır, r...

Klasik Dönem Mimarisi ve Mimar Sinan’ın eserleri

Sinan’ın akıl marifetiyle birlikte el marifeti de çoktur. Neyi nerede, nasıl ve ne zaman yapacağını öncesinden kestirir ve eserinin çizimini yaptığı gibi ne zaman ve nasıl biteceğini de bilirdi.