Haberler

Gençlik ve kimlik buhranı

Günümüz gençliği, küresel tüketim kültürünün dişlileri arasında, dijital bağımlılığın pençesinde ve derin bir mânevî boşlukta debeleniyor. Ekranlara gömülü, anlamdan ve idealden mahrum bu nesil, artık yalnızca bir “eğlence objesi” hâline getirilmiş durumda. Ortada sadece ahlâkî bir çözülme değil, aynı zamanda fikrî bir yok oluş var. Gençliğin büyük kısmı, bir fikir ve inanç uğruna yaşamanın ne demek olduğundan bile habersiz!

Loading...

Abone Ol

Dijital çağda kimliksizliğin gölgesinde gençlik buhranı

İstatistikler, gençlerin zihnî ve ruhî çöküşünü açıkça gösteriyor. Hayatı sadece hız, haz ve gösteriş olarak gören bir kuşak; düşünen, hisseden, mücadele eden insan modelinden her geçen gün daha da uzaklaşıyor.

Bugün, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye'de de gençlik, modernizmin dayattığı sanal gerçeklik ve sınırsız tüketim arzusunun ortasında, derin bir kimlik buhranının pençesinde. Geleneksel değerlerin erozyona uğraması, dijitalleşmenin ortaya çıkardığı sathî ilişkiler ağı ve küresel kültürün dayattığı anlamsızlık, gençleri adeta bir varoluşsal krize sürüklüyor. Bu durum, sadece ruhsal çöküntülere değil, aynı zamanda toplumsal yapının geleceğine dair de ciddi endişeleri beraberinde getiriyor. Zira bir milletin istikbali, gençliğinin ruhî ve fikrî sağlamlığına bağlıdır.

Kimlik buhranının güncel boyutları: Veriler ne söylüyor?

Görünürde her şey yerli yerinde; fakat derinlerde, iç âlemi harabeye dönmüş bir gençlik sessizce çöküyor:

Ruh sağlığı tehdit altında:

UNFPA ve Hacettepe Üniversitesi tarafından yayımlanan 2023 Türkiye Gençlik Araştırması bulguları, gençlerin ruh sağlığı üzerindeki baskıyı açıkça gösteriyor. Genç kadınların %14'ü sosyal medya kullanmazken, bu oran genç erkeklerde sadece %2. Ancak dijital dünyanın içinde olan gençlerde ruhsal dalgalanmalar dikkat çekiyor. 2025 Şubat verilerine göre Türkiye'de mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2023'ten 2024'e 0,8 puan artarak %14,5'e yükselmiş durumda. Bu tablo, özellikle gençlerin yalnızlık ve aidiyet eksikliği gibi duygularla mücadele ettiğini düşündürüyor.

Dijital çağın esareti:

We Are Social 2025 Raporu'na göre, Türkiye'de aktif internet kullanıcı sayısı 77.3 milyona ulaşmış durumda, bu da nüfusun %88.3'üne denk geliyor. Sosyal medyada aktif kullanıcı oranı ise %75.6. TÜİK'in 2024 Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması'na göre, çocukların %66,1'i sosyal medya kullanıyor ve %32,6'sı her yarım saatte bir cep telefonunu kontrol ediyor. Dijital oyun oynadığını belirten çocukların oranı ise %74. Bu durum, gençliğin sanal bir dünyaya hapsolduğunu ve gerçek dünyadan kopuşun hızlandığını gösteriyor. "Ekranların esiri" olan bir gençliğin, "İdeolocya Örgüsü"nde ifade edilen "ruh" boyutundan nasıl uzaklaştığı aşikârdır.

Değerler krizinde yön arayışı:

Fikir Turu'nun 2023 Gençlik Araştırması'na göre, gençlerin %15,1'i ülkenin toplam nüfusunu oluşturuyor. Ancak bu dinamik kitle, değerler bazında büyük bir boşlukla karşı karşıya. Ipsos'un araştırmasına göre, 2020'de her 10 gençten 8'i Türkiye vatandaşı olmaktan gurur duyarken, 2024'te bu oran 7'ye düşmüş. Memnuniyetsizliğin en yüksek olduğu yaş grubu yine gençler. Bıkkınlık ve kafa karışıklığı ruh hallerine hâkim. Bu, modern Batı'nın dayattığı "liberal" ve "seküler" değerlerin, kendi köklerinden uzaklaşmış bir gençlikte nasıl bir boşluğa yol açtığını göstermektedir.

Göç eğilimi ve gelecek kaygısı:

FES'in 2024 Türkiye Gençlik Araştırması, Türkiye'nin gençler arasında göç etme arzusu en yüksek üçüncü ülke olduğunu ortaya koyuyor. İşsizlik, toplumsal eşitsizlik ve iklim değişikliği başlıca endişeler olarak öne çıkıyor. IPM-Mercator'un Mart 2024 analizi ise, yurtdışında yaşamak isteyenlerin oranının 2020'de %31,3 iken 2023'te %43,3'e yükseldiğini belirtiyor. Özellikle iş arayanlar ve üniversite öğrencileri arasında bu oran %50'nin üzerine çıkmış durumda. Gençler, bu topraklarda "gaye" bulamıyor, "aksiyon" alanları daralıyor ve böylece "gelecek" arayışlarını başka coğrafyalarda sürdürme eğilimine giriyor.

Batı taklitçiliği ve değerler krizi

Gençlik buhranının istatistiksel boyutlarının ötesinde, bu durumu besleyen temel bir fikrî ve manevî kopuş yaşanmaktadır. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in eserlerinde sıklıkla dile getirdiği ve keskin hatlarla eleştirdiği "taklitçi, ruhsuz, köksüz" zihniyet, ne yazık ki günümüz gençliğini de etkisi altına almıştır. Kendi öz kültür ve inancından uzaklaşan, Batı'nın sığ ve materyalist değerlerini benimseyen bir gençlik, doğal olarak bir kimlik krizi yaşar.

"İdeolocya Örgüsü"nde, İslâm'ın ruh ve madde arasındaki dengeyi esas aldığı vurgulanırken, modernizmin bu dengeyi nasıl bozduğu da ortaya koyulur. Batı'dan ithal edilen "bireysel" hayat tarzı, kişileri bencilliğe dönüştürerek toplumsal bağları koparmış, aileyi zayıflatmış ve cemiyet ruhunu ortadan kaldırmıştır. Tüketim kültürü, reklamlar ve popüler medya aracılığıyla gençlere dayatılan "anlam boşluğu" ve "nefsani" hedefler, onları sürekli bir tatminsizlik döngüsüne sokmuştur.

Bu durum, Salih Mirzabeyoğlu'nun "İBDA Diyalektiği"nde işaret ettiği gibi "idrak" ve "şuur" eksikliğinin bir tezahürüdür. Fikirsiz, şuursuz bir gençlik, kendisine sunulan her türlü sanal cazibeye kolayca kapılır ve kendi öz kimliğini inşâ etme potansiyelini yitirir.

Kurtuluş reçetesi

Peki, bu buhrandan çıkış yolu nedir? Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, gençliğe sadece bir eleştiri sunmakla kalmamış, aynı zamanda bir kurtuluş reçetesi, bir "aksiyon" ve "şuur" çağrısı yapmışlardır.

Necip Fazıl'ın "Büyük Doğu Gençliği" kavramı, sadece belirli bir zümreyi değil, topyekûn bir fikrî uyanışı ifade eder. Eserlerinde çizdiği "fikrin çilesini çeken, aksiyonun sancısını duyan" gençlik tasavvuru, bugünün boşlukta savrulan gençliği için birer pusuladır. Bu, "mutlak hakikat"e bağlı, "müteal" bir ideal peşinde koşan, çilekeş ve aksiyoncu bir gençlik portresidir. "İdeolocya Örgüsü"nde "aşksız ham yobaz, duygusuz kâfir, nasipsiz reformcu" üçlüsüne karşı duracak bir neslin gerekliliği de vurgulanır. Bu nesil, ruh ve madde arasındaki dengeyi yeniden kuracak, Batı'nın dayattığı sığ değerlere karşı kendi öz ve köklü medeniyetini ihya edecektir.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nun eserler boyunca gençliğe verdiği önem ve "fikir ve aksiyon" birleşimiyle çizdiği devrimci gençlik tasavvuru, bu çağrının bir devamıdır. Mirzabeyoğlu, "İBDA Diyalektiği" ile gençliğe "Kurtuluş Yolu"nu gösterir. Ona göre, modernizmin getirdiği kaosa karşı ancak "örgülü bir fikir sistemi" ile karşı durulabilir. Bu, çelişkileri aşarak, doğru idrak ve aksiyonla kendi medeniyetini inşa etme şuurudur. Gençlik, bu şuuru edindiğinde, sadece "bilgi" hamalı olmaktan çıkıp, "hikmet"in peşinde koşan, "irfan" sahibi ve "aksiyoncu" birer nefer haline gelecektir.

Çözüm yolları ve ideal gençlik tasavvuru

Gençlik buhranının üstesinden gelmek, sadece mevcut sorunlara palyatif çözümler üretmekle değil, fikir aksiyon yolunda bir mücadele ile mümkündür.

Manevi ve fikri diriliş:

Gençliğin sadece maddi değil, manevi açlığını da giderecek bir eğitim ve kültür sistemine ihtiyaç vardır. İslâmî değerlerin, "İdeolocya Örgüsü"nün ve "Başyücelik Devleti" modelinin sunduğu "bütüncü" perspektif, gençliğe yeniden bir "gaye" ve "ideal" kazandırabilir. Kendi olabilen, taklitçi değil, özgün düşünebilen bir gençliğin inşası, bu dirilişin temelidir.

Eğitim sisteminde köklü değişim:

Ezberci ve sadece meslekî eğitime odaklı sistemden, "fikir üreten", "ahlâkı merkeze alan", "idrak"i geliştiren bir sisteme geçiş zaruridir. Büyük Doğu-İBDA külliyatının eğitim müfredatına entegrasyonu, gençlerin bu düşünce sistematiğiyle tanıştırılması elzemdir. Zira "fikirsiz" bir eğitim, ancak robotlar yetiştirebilir, "ruh" sahibi insanlar değil.

Medya ve dijital okuryazarlık:

Gençlerin dijital bağımlılıklardan kurtarılması ve medya okuryazarlığı becerilerinin geliştirilmesi, bu buhranın önemli bir ayağını oluşturur. Millî ve manevi değerleri yayacak, özgün ve nitelikli dijital içerik üretimi, gençliğin sanal dünyanın tehlikelerinden korunmasında kritik rol oynayacaktır.

Başyücelik Devleti ve gençlik:

Salih Mirzabeyoğlu'nun "Başyücelik Devleti" adlı eserinde tasvir ettiği ideal devlet ve toplum modelinde gençliğin rolü hayati derecede önemlidir. Bu modelde gençlik, devletin ve toplumun yeniden inşasında motor güç olarak görülür; "gayeli", "disiplinli" ve "yaratıcı" bir unsura dönüştürülür. "Başyücelik Devleti", gençliğe sadece bir sistem değil, aynı zamanda hayatına anlam katacak bir "aksiyon sahası" sunar. Bu sahadaki "fikir işçiliği" ve "aksiyon ruhu", gençliğin içine düştüğü "anlamsızlık" ve "aidiyetsizlik" hissini ortadan kaldıracaktır.

* * *

Türkiye gençliğinin yaşadığı kimlik buhranı, küresel bir tehdit olduğu kadar, aynı zamanda bir fırsat da sunmaktadır. Bu buhranın üstesinden gelmek, sadece mevcut sorunlara palyatif çözümler üretmekle değil, Büyük Doğu-İBDA fikriyatının işaret ettiği gibi, topyekûn bir fikrî ve ruhî dirilişle mümkündür. Büyük Doğu- İBDA’nın kazandırdığı perspektif, bize gençliğin yönünü nasıl bulabileceğine ve "mutlak hakikat"in ışığında nasıl "ideal insan" ve "ideal toplum" inşa edebileceğine dair köklü bir yol haritası sunmaktadır. Bu yol haritası, gençliğin sadece geleceğin değil, aynı zamanda değişimin ve aksiyonun da en dinamik gücü olduğunu ortaya koymaktadır. Mesele, bu güçlü potansiyeli doğru fikirle buluşturmak ve onları "gaye insanı" olarak yetiştirmektir.

Baran Dergisi

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }