<p style="margin-bottom: 10pt;"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Hasan Fehmi Ulus</span></b><b><span style="color:black"> Kimdir?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><i><span style="color:black">1950- Bolu-Gerede doğumlu, 1979 İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü mezunudur. 1978 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı’nda master, 1994’te aynı bölümde doktorasını tamamladı. 10 yıl kadar Diyanet’te imamlık ve müftülük murakıplığı yaptı. Hâlen Kırklareli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Arap Dili ve Belagatı’nda doktor öğretim üyesidir.</span></i></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Sizi tanıyabilir miyiz?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Hasan Fehmi Ulus... Yüksek İslâm Enstitüsü’nde Talebe Cemiyeti Başkanı olarak 1977’li ve 1979 </span> <span style="color:black">yıllarında görev yaptım</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">.</span></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">1977 Nisan ve Mayıs aylarında Yüksek İslâm Enstitüsü bünyesindeki öğrenciler hükümetin eğitim politikalarına karşı bir dizi boykot gerçekleştirmişti. Bu boykot hangi gerekçeyle başlamıştı, anlatır mısınız?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencileri Yüksek İslâm Enstitüleri’nin İslâmî İlimler Akademisi’ne dönüştürülmesini istiyordu. Bu şiddetle arzu edilen bir şeydi; fakat o dönem koalisyon hükümetleri vardı. Meclis’teki siyasî didişmeler nedeniyle bir türlü sonuç alınamıyordu. Öğrencilerin sesine cevap verilmeyince toplu boykot kararı alındı. Diğer üniversitelerde de boykotlar söz konusuydu. Ben bu karara şiddetle karşı çıktım. Eylemin akıbetinden endişeliydim. Çünkü memlekette asayiş yoktu; anarşi hâkimdi. Bu nedenle boykota taraftar olmadım. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Talebeler Federasyonu da buna taraftar değildi. Bir gün Cağaloğlu’na yolum düşmüştü. Günlerden Cumartesi idi. Federasyon’un Sultan 2. Abdülhamid Türbesi’nin yanındaki bürosuna uğramıştım. Bir baktım; orada fevkalade bir hareketlilik var. Konuşmalar yapılıyor. Neler olduğunu sorduğumda boykot kararı alındığını söylediler. Bunu duyunca benim adeta dizlerimin bağı çözüldü. Sonraki hafta boykotun başlayacağını söylediklerinde dünya başıma yıkılmış gibi oldu. Ben o dönem Beşiktaş’ta oturuyordum. Beşiktaş Müftülüğü’nde de murakıp idim. Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçip Bağlarbaşı’na çıktım. Şimdiki Marmara İlahiyat Fakültesi’nin olduğu noktaya yürümeye başladım. Her tarafta pankartlar açılmış, sloganlar atılıyor. Fakülte’nin önü müthiş kalabalıktı. Talebe temsilcileri kürsüde konuşmalar yapıyor. Benim âdeta dizlerimin bağı çözülüyor. Talebeler beni görünce, “Yol açın başkanımız geldi.” dediler ve birdenbire kendimi kürsüde buldum. Bir mikrofon elime verildi. Bir anda o müthiş cereyana kapıldım ve zerre kadar taraftar olmadığım boykot gösterisinde konuşmaya başladım; hatta ilk cümlelerimi hatırlıyorum: “Ve nihayet boykot!.. Verilmeyen haklarımız için...” şeklinde başlamıştım. Başka türlü bir konuşma da yapılamazdı zaten orada. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Hocalar razı olmasa da derslere girmeme eylemleri yapıldı. Bilmediğimiz, tanımadığımız okullardan öğrenciler gelmiş, Enstitü’nün kapıları tutulmuş, kimse içeri sokulmuyor. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><img class="detayFoto" src="https://www.barandergisi.net/images/upload/yüksek-islam-enstitüsü.jpg" style="width: 649px; height: 438px;" /></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Anlaşılan talebelerin samimi eylemliği sizi cezbeti ve boykotu sahiplendiniz. Sonra neler oldu?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Sonraki merhalede bizim Ankara seferlerimiz başladı. Bizim dışımızda Konya, Kayseri, Erzurum, Bursa, İzmir ve Samsun gibi şehirlerde de boykotlar yayılmaya başladı. Zaten o dönem toplam yedi Yüksek İslâm Enstitüsü mevcuttu. Başımızda, Yüksek İslâm Enstitüsü Talebe Federasyonu’nun başında Ali Mazak vardı. Ali Bey benim sınıf arkadaşımdı. Hemen her hafta bir Ankara seferimiz oluyordu. Gençlik hâli... Bazen umutsuzluğa kapılıyorduk, bazen “Tamam!” diyorduk; ancak olmayacağını da biliyorduk bir taraftan. Çünkü siyasî hava çok bulutluydu, karışıktı... </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Boykot sürecinde neler yaşadınız, şahit olduklarınızı anlatır mısınız?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Bu işin başını bir arkadaş grubu çekiyordu. Biz de mecburen destek vermek durumunda kaldık. Çünkü istekler masum ve tartışmasızdı. Bu işin olması için umutla gayret sarf ediyorduk. Burada Yüksek İslâm Enstitüsü’ndeki hocalar arasında pürüz vardı. Gruplaşmalar söz konusuydu.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Talebelerden yana olanlar, karşı olanlar gibi mi?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">O zaman Yüksek İslâmların da Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Genel Müdürü Tayyar Altıkulaç idi. Onların Nesil Vakfı grubu vardı. Onlar boykota karşı idi, idare de muhalif idi. Ancak talebelerden yana olan Nedim Urhan, Ömer Çam, Osman Öztürk, Mehmet Maksudoğlu gibi sevdiğimiz hocalar vardı.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Boykota karşı olanlar nasıl bir öğrenci profili istiyorlardı; nasıl bir nesil hedefliyorlardı?</span></b> </span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Evet. Çok ucuz, uyuşuk, mayışmış, şimdilerde “ılımlı İslâm” dedikleri projeye uygun bir “nesil” istiyorlardı; “mıymıy” Müslüman havası! Boynunu büküp önüne bakan; sahadan, dünyadan kendini tecrit etmiş, heyecansız, tavırsız!... Bizim asla benimseyemeyeceğimiz bir Müslüman tipi yaygındı. Ruhsuz çocuklar! Biz de bu tutuma karşıydık. Ali Mazak, federasyona bizim girişimimizle dahil olmuştu. Derneğin ilk yılında üye olmuştu çünkü. Daha sonra Talebe Cemiyeti’nde ben aday oldum. Yüksek İslâm Enstitüsü’nün Talebe Cemiyetleri bizim dönemimizde önemli etkiye sahipti. Yüksek İslâm Enstitüsü’nün prestiji arttı Türkiye genelinde. Bizim saygı ve itibardan başka şeyimiz yoktu hocalarımıza karşı; ama baktık ki artık biraz canlanmak gerekiyor, davranmalıydık! Ortalık toz duman; hatta kan revan…</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black"><img class="detayFoto" src="https://www.barandergisi.net/images/upload/25.jpg" style="width: 650px; height: 919px;" /></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Böyle bir ortamda da düzenbaz öğrenci aranıyordu. Boykotun temeli bu pasifizme isyan, pasif Müslüman tipine karşı çıkmaktı öyle değil mi?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Tamamen öyle. Bilahare Tayyar Altıkulaç Diyanet İşleri Başkanı oldu. Olanların faturasını bir dönem bana kestiler mesela... O yüzden ayrıldım Diyanet kurumundan. İstanbul’dan sürgün edildim. İstanbul’da “müstahdemlik” istense bile verilmezdi. Niyazi Baloğlu başkan yardımcısı idi o zaman.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Zulüm mü gördünüz?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Çok açık</span> <span style="color:black">bir zulüm. O gün bugündür Baloğlu’nu görmedim. Yeri geldi mi hâlâ</span> <span style="color:black">söylerim. Sadece suçumuzu sorduk</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">, </span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">“</span></span><span style="color:black">Nedir</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">?</span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">”</span></span> <span style="color:black">demiştik</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">. </span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">“</span></span><span style="color:black">Milli Selamet Partisi</span> <span style="color:black">çizgisinde”</span> <span style="color:black">olmamızmış. Biz partici değildik ki.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Belirttiğiniz sebepten ötürü boykotlar gerçekleşmişti.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">O zalimler bizim dışımızdaki herkesi kucakladılar. Son senemizdi. Akabinde 12 Eylül darbesi geldi. Bilahare de Yüksek İslâm Enstitüleri, İlahiyat Fakülteleri’ne dönüştürüldü. Şunu söyleyeyim: Vallahi Yüksek İslâm dönemi bile geriye baktığımızda başkaydı yani... Korkarak süklüm-büklüm duran bir nesildi bizim nesil. Ancak boykotlarda kanatlandı. Boykotların neticesi iyi oldu.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black"><img class="detayFoto" src="https://www.barandergisi.net/images/upload/e443a138-ffe0-4427-9887-9231e7915abe.jpg" style="width: 647px; height: 895px;" /></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Bu vasata göre gurur verici yani öyle mi?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Kesinlikle. Her yerde derim. Ben Yüksek İslâm Enstitüsü 1979 mezunuyum. Tabiî bu arada istenmeyen şeyler oldu. Müdürün dövülmesi mesela... Ben o ara Ramazan ayı olduğundan Diyanet İşleri tarafından görevlendirilmiştim.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Ufak bir hatırlatma yapayım izninizle... Mesela boykotlar sırasında beş öğrenci okuldan atılmıştı. Müdürün dövülmesi de bunun akabinde vukû bulmuştu... Okuldan atılanlar için, “din adamı olma vasfını kaybetmiştir” şeklinde siciline işlemişlerdi. Biraz onların yaptığı zulmü anlatabilir misiniz?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Bu zulmün hesabını kitabını Mevlâm tutmuştur. Önemli olan istikamet. Bu kazanır daima... Ben yine de hiçbir zaman aşırılıkları tasvip etmedim. O zaman da söylerdim. </span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">tidâli korumak lazım; ama o zaman çok gençtik. Bana “Sen karışma bu işe!” diyen de oldu. Tabiî bunlar heyecan neticesi söylenmiş şeyler. Belki karşı tarafın; yani idarenin veya hocaların, talebelerin hissiyatını rencide etmesiyle, kışkırtmasıyla istenmedik tepkiler de verilebiliyordu.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">“Herkesi kucakladılar, sadece bizi kucaklamadılar.” demiştiniz.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Evet öyleydi. Derslerimiz de öyleydi. Şimdi hayatta çoğu. “Ooo efendim şairmişsin, biz bilmiyorduk.” bilmem ne demişlerdi... İsim vermeyeyim. Daha ikinci seneydi. Benim bir şiirim çıkmıştı Tercüman gazetesinde, o zaman bu gazete çok satardı. Yaşar Kandemir hoca, “Bundan sonra her yerde hocanız.” şeklinde iltifat ederdi. Derslerimize giren bütün hocalar dersin henüz başında “Bunlardan uzak durun, bunlar şöyle, bunlar böyle...” şeklinde açıkça uyarırlardı. Biz de, “Neler oluyor yahu, biz partici miyiz? Bizim derdimiz bu değil, bizi neden etiketliyorlar? Bu da nereden çıktı; siyasetçi miyiz biz?” şeklinde şaşırıyorduk. Evet düşüncemiz elbette oydu; ancak ideallerimizi savunduğu için partinin yanında yer alıyorduk, partici olduğumuzdan değil. Ama Yaşar Kandemir de bunu deyince elimi kaldırdım, “Hocam bunu yapmayın. Asıl particiliği, siyasetçiliği siz yapıyorsunuz, aklımıza gelmeyecek şeyleri konuşuyorsunuz. Böyle bir karar aldığınız anlaşılıyor. Hangi hocamız gelse derse başlar başlamaz hiç hoş olmayan telkinlerde bulunuyor.” dedim. O saatten sonra Yaşar hocaya koridorda rastlasak yüzünü başka yöne çeviriyordu.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Demirel’in parti politikalarına göre mesajlar veriyordu anlaşılan...</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Tabiî ki... Bu kabul edilemezdi. Hâlâ kabul edemem. Erbakan’a kızabilirsiniz mesela... Ben de çok politikasını tasvip etmezdim. Bazı tenkitlerim olmuştu; ama kimse mükemmel değildir.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">MSP boykotlara ve akademi olma talebine</span></b><b> </b><b><span style="color:black">açık</span></b><b> </b><b><span style="color:black">destek veriyordu. Samimi Müslümanlar</span></b><b> </b><b><span style="color:black">MSP’nin yanında yer aldılar.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Adalet Partisi’nin Grup Başkan Vekili Oğuz Aygün şunu söylemişti; “Arkadaşlar, biz sizin bu arzuladığınız kanunu çıkaracağız; ama MSP buna mâni oluyor.” Bunu duyunca hepimiz birbirimize bakıp gülüştük. Olacak şey değil.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Talebinizle ilgileneceğine yalanlara mı başvurdular?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Ama yalanın da bir haysiyeti olur yahu... CHP’ye de gitmiştik. Onların Grup Başkan Vekili, İstanbul Milletvekili Ali Nejat Ölçen uysal biriydi. Bize, “Biz bu konunun bu kadar önemli olduğunu bilmiyorduk. Meclis’te bu mevzuyu MSP gündeme getiriyor; fakat destek vermemiştik. Bundan sonra size desteğimiz tamdır.” dediler. Bunu da takdir ettik yani. Öbürlerinin sözleri yalama olmuş.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Boykotlara karşı duran Tayyar Altıkulaç ve ekibi FETÖ’cüleri de içlerinde barındırıyorlardı öyle değil mi? Onların da boykot kırma teşebbüsleri vardı. Biraz da bu yönlerinden bahsedebilir misiniz?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">“FETÖ’cülük” yoktu o dönem biliyorsunuz. O kesim her rüzgâra göre yön ve şekil alıyordu. Allah’a şükür bizler dünyevî zarar da görsek istikametimizi kolluyorduk.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">O zaman da Kemalizm’e yanaşmışlardı. Sonra FETÖ ile iş tuttular. Bu ekibin başı sayılan Hayrettin Karaman Bank Asya’nın fetvacısı olmuştu. Abant toplantılarında “fahrî başkanlık” yaptı yıllarca...</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Bakın, demin adını andığınız zât, FETÖ palazlanırken o cenahtaydı. “Ehl-i Kitab’ın</span> <span style="color:black">Müslüman olma</span> <span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span><span style="color:black">artı</span> <span style="color:black">yoktur</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">.</span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">”</span></span> <span style="color:black">türünden laflar etmiştir. Yazdıkları</span> <span style="color:black">kayıtlarda var</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">. </span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">“</span></span><span style="color:black">Sadece inandım</span> <span style="color:black">desin, yerinde kalsın</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">...</span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">”</span></span> <span style="color:black">Sonra</span> <span style="color:black">FETÖ’yü evirip çevirip geveleyenler var hâlâ...</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">“Ehl-i Kitap da cennete gidecek.” </span></b><b><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span></b><b><span style="color:black">eklinde saçmalıklar mı</span></b><b><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">? </span></span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">lime eyvallah... Ama ilim tek başına kâfi gelecek bir</span> <span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span><span style="color:black">ey değil ki</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">... </span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">lim</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">, </span></span><span style="color:black">imâna hizmet ederse ilimdir. </span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">mâna hizmet etmeyen ilmin zerre kadar değeri yoktur. Siyasette Demirel neyse, ilim camiasında da söz konusu isim odur. Bunu her yerde söylerim. Tabiî şimdi şartlar çok değişti şimdi daha temkinli hareket ediyorlar. Bunlardan ilme zarardan başka bir şey gelmez. Ben Yeni Şafak’ta okuyor, görüyorum; “keskin” yazıları da oluyor. Yapı işliyor... Karalayıp çöpe de atmıyorum; ama yapı böyle bir yapı. Kimseyi alıp atalım bir kenara da demiyoruz; ama yapıları tanımak lazım. Her dönemin öne çıkan hassasiyetleri vardır. Bu devrin şartlarına göre değerlendirirsin. Takip eden süreçte ne ile imtihan ediyorsa Allah bizi, “Allah” diyeceğiz orada kalacağız. Biz her ne yapıyorsak Allah için yapmaktan başka bir iş ve gayretimiz olamaz. İlim de yapsak, film de yapsak, ağlıyorsak da, hopluyorsak da bütün rüyalarımızın hedefi bu olmak zorundadır; Allah’a kul olmak... Bu kendi kendine “uçtum kaçtım” demekle olmaz ki. Kur’an var, onu getiren bir peygamber var, sahabe-i kirâm var ve takip eden nesiller var. Tabiîn, Tebe-i Tabiîn, ulema-i kirâm vesselam...</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">“Uydurulan din” diyorlar...</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Evet... Bunlar tamamen hasta ruhluların işi... Böyle bir sapık akım... Mustafa İslamoğlu, Mustafa Öztürk, Abdülaziz Bayındır ve onları takip edenler... Allah hidayet versin diyeceğiz; ama bunlar kaybetmişler. Tamamen bozulmuş. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Peki boykotla ilgili daha başka enteresan hatıralarınız var mı? Boykot döneminde gençlerin hareketlerinde, halinde değişmeler oldu mu? Boykot sonrası talebelerin daha bir özgüven kazanması, bundan sonrasındaki vazife yerlerinde de daha girişken olmaları gibi sonu</span></b><b><span style="color:black">çlar doğurdu mu? Bu konuda gözlemleriniz var mı</span></b><b><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">?</span></span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Tabiî, b</span><span style="color:black">u dediğiniz vasıflar kazanıldı. </span><span style="color:black">Gençlikte de adeta bir</span> <span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span><span style="color:black">uur uyanmasına vesile oldu, bazı</span> <span style="color:black">hoş</span> <span style="color:black">olmayan</span> <span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span><span style="color:black">eylerin dışında. Onlar da artık</span> <span style="color:black">gençliğine yorumlandı</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">.</span></span><span style="color:black"> Şu an sizin derginizin (Aylık Dergisi) yazarlarından olan Kâzım Albayrak da boykotların başındaydı.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Bazı idareci ve hocalar talebeye en ağır cezaları verirken, bazı hocalarınızı ise saygı ile anıyorsunuz.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Öyle tabiî</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">… </span></span><span style="color:black">Peki onlar</span> <span style="color:black">nasıl bu saygınlığı kazandı? İçimizde, gönlümüzde hâlâ yerleri var. Müşfik davranıyorlardı, hatalarımızda ikaz ediyorlardı. Birçok hatamızda “Şunları yapmayın.” demişlerdir. Çok fark var öbürleriyle aralarında. Boykota karşı olanlar, bizlerle kendileri arasında derin uçurumlar görüyorlardı. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Sizin Büyük Doğuya, fikre olan ilginiz ne zamanlar başladı?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Biz zaten rahmetli Ekrem Doğanay hocamızla; işin temeli, esası, heyecanı ile gözümüzü açtık bu dünyaya... İlim, fikir vesaire... Bir de bu mizaçlarla alâkalı bir şeydir. Ben işin düşünce tarafına, sanat ve edebiyat tarafına çok daha önem veriyordum. Dolayısıyla Necip Fazıl, henüz İstanbul’a gelmeden benim dünyamı süsleyen bir şahsiyet oldu eserleriyle. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Sonra MTTB’de de zaman zaman Üstad’la görüşüyorduk, karşılaşıyorduk gelişlerinde. Oradaki bazı konuşmalarını dinliyorduk. Hatta MTTB’de bunun mevzusu bile yapıldı. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu</span> <span style="color:black">kürsüye</span> <span style="color:black">çıkmıştı</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">, «</span></span><span style="color:black">Hepinizin yerine</span> <span style="color:black">Üstad</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">ımın elini öpüyorum.” demişti. O konuşmasında mıydı, yoksa başka bir konuşmasında mıydı tam kestiremiyorum, “Geçen hafta Ankara’ya gittim, bir abiniz bana ‘Üstad</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">ım nice zamandır ağlayamıyorum.’ dedi. Ben de ona dedim ki, “Madem ağlayamadığını hissediyorsun, sen ağlıyorsun.’ dedim.” dedi. Kendisinden birebir duyduğum şeylerden biri de budur. Şu anda aklıma gelen şeyler bunlar. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Necip Fazıl Gecesi yapıldı “Mukaddesatçı Gençlik” gecesi. Biraz da bu önemli faaliyetten bahsedelim. Sizin </span></b><b><span style="color:black">Üstad</span></b><b><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span></b><b><span style="color:black">la</span></b><b><span style="color:black"> ilişkiniz nasıl başladı? Büyük Doğuculuğunuz ne zaman başladı? Gençliğinizde Büyük Doğu ile nasıl tanıştınız?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Büyük Doğu bizim bütün dünyamızdı. Necip Fazıl’ın adı tariflere sığmaz bir yerdeydi. Bu sadece isim cisim olarak değil... Necip Fazıl hâlâ öyledir. Üzerinden bin yıllar da geçse bu isim bu topluma bir rol modeldir, bir Üstad</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">dır... Herkes “Hadi Üstad</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">a gidelim.” derdi. Sezai Karakoç da öyle. Ben oturup onun bir cümlesini okuduğumda bana yetiyordu. Sonra bir gece düzenledik. Üstad Necip Fazıl Kısakürek... Afişler basıldı Talebe Federasyonu adına. Tam da o günlerde Necip Fazıl’ın evine gittik, konuştuk ettik. Ali Mazak da vardı.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Neler oldu?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Neticede bir baktık ki, Necip Fazıl’ın Hergün Gazetesi’nde MHP’nin Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş hakkında bir yazısını gördük; ki o yazılar hâlâ var. O çok haklı bir tepkiydi. Necip Fazıl’ın kalemine düşen insanın da iflah olması pek mümkün değildir. Bu arada bir de Erbakan’a kızmış. Bir hafta boyunca Erbakan’la görüşememiş Ankara’da. Bazı teklifleri varmış, milletvekili olması için bir liste yapmış; derken müthiş bir volkan patlaması gibi partiden ziyade Erbakan’a yüklendi, çünkü MSP’yi kimseye eleştirtmem diyordu Necip Fazıl. Allah rahmet eylesin. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Hergün’de de Süleyman Ateş’in sapıklıklarını yazdı... Onlar zaten bugünkü sapıklıkların temelini attılar. Ankara İlahiyat bu işin temelini attı. Hüseyin Atay, Süleyman Ateş... Hüseyin Atay</span> <span style="color:black">hâlâ</span> <span style="color:black">hayatta galiba. Yaşar Nuri</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">nin devamında bugüne kadar gelen sapıklıkların</span> <span style="color:black">öncüsü</span> <span style="color:black">onlar. Hani mahallenin kızlarını</span> <span style="color:black">yoldan</span> <span style="color:black">çıkaran kadınlar olur ya, ben ona benzetiyorum</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">. </span></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Güzel bir benzetme. </span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black"><img class="detayFoto" src="https://www.barandergisi.net/images/upload/b9cc6e1c-1d1e-401c-b7a4-6e39f2aceebd.jpg" style="width: 649px; height: 438px;" /></span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Ondan sonra, beni bir ateş sardı adeta. Dedim ki, “Şimdi biz bu geceyi yapıyoruz. Bizde de çok keskin Akıncılar var. Üstad MHP’li filan diye söz ediyorlar. Ya Üstad nerede MHP’li olsun kardeşim. Üstad neci olur ki? Necip Fazıl kendinden başka ne olur? Buna rağmen endişe ettik. Ve ben Mustafa Özdamar’ı da unutmuyorum. Mustafa Abi bizim abimiz, Yüksek İslâm’da talebe filan değildi; ama onlarla birlikte bir akşam gittik. Dedim ki, “Ben konuşacağım Üstad</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">›</span></span><span style="color:black">la! Hiçbiriniz söze girmeyeceksiniz.”, “Tamam.” dediler. Diyeceğim ki, “Üstadım, biz geceyi iptal ettik.” ama saygısızlık olur diye korkuyorum ve böyle bir şey yaşanmasını istemiyorum öte yandan da... Gittik, oturduk. “Hoşgeldiniz.” dedi. “Geceyi iptal ettik.” diyecektik bahsettiğim endişeler dolayısıyla. Aklımda kaldığı kadarıyla, biraz hoş-beşden sonra sanki bizim geliş gayemizi anlamış gibiydi. Kesin anlamıştı ve bize şunu söyledi: “Hergün kapıma geliyorlar çiçeklerle. Mürai adamlar! Ben onları bilmiyor muyum?”. Sonra biraz durdu, “Ama kim bilir ki belki rahmet-i ilahi bunların eliyle tecelli edecek.” dediğini hatırlıyorum. Ve sohbet ilk başladığında da Hergün gazetesinde yazı yazmaya mecbur kaldığını söyledi. Bunları takip eden cümlelerde de bizi coşturdu; adeta savurdu, o kendine has üslûbu ve dehasıyla. Dakikalar içinde ben kalktım ayağa bütün cesaretimle dedim ki, “Üstadım sonuna kadar arkandayız, ne dersen, ne yaparsan...”</span> <span style="color:black">Düşünebiliyor musunuz? Ondan sonra da gecemizi yaptık</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">.</span></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Gece nasıl oldu?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Üstad konuştu. Muhteşem bir gece yaşandı. Hiçbir sorun çıkmadı. Bizim endişelerimizden de zerre kadar bir şey çıkmadı. Çünkü Necip Fazıl daha ilk cümlelerinde yeri göğü hizaya getiriyordu. Rabbim ona öyle bir şey ihsan etmişti. Bunu da böyle kısaca nakletmiş olalım.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Büyük Doğu’yu sevmek, tabiî olarak Büyük Doğu’yu sevenleri de sevmek mânâsına geliyor. Büyük Doğu davasının peşine bütün canıyla, kanıyla düşen Salih Mirzabeyoğlu hakkında neler diyeceksiniz? </span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Hep çilelerde dolaştı bu isim, çok zulüm gördüğü</span> <span style="color:black">açık. Geçen yıl vefat etmişti sanırım.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Evet geçen sene.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Tayyip Bey’in iktidarlarından sonra<b> </b>da bir müddet o zulüm kaldırılmadı. Çok geç herhalde sanıyorum ki bir şeyler oldu. Bir de adli cezalandırmalar oldu. Onların detaylarını bilmiyorum; ama maalesef onun bir mazlum ve mağdur olduğu kanaatindeyim. Belki bazı yol, yordam, çıkış itibariyle hatalar mı oldu? Yanlışlar mı oldu? Aslında belki bunlara hata da denmez bugünkü şeyler muvazenesinde. O dönemde belki en çok zulüm gören o oldu. Derinlemesine bir şey bilmiyorum. İBDA-C şeklinde anıldı bu hareket. En baştan bu hadise gözden geçirilse belki ciddi bir değerlendirme olabilir. Tabiî onlar da bana göre olur. “Şunlar doğruydu, şunlar yanlıştı.” diyebileceğim taraflar olabilir. Ama bu ismin çok büyük bir mağdur ve mazlum olduğu kanaatindeyim. Tabiî yol ve yöntem yanlışları olsa bile...</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Hocam şuna dikkatinizi çekerim: Önce boykotlarla ilgili yol ve yöntemin yanlış olduğunu söylediniz; ama daha sonra bu boykotların kazanımlarıyla birlikte düşündüğümüz zaman yol ve yöntemin doğru olduğu neticesi ortaya çıkıyor. Bunu siz de teslim ettiniz. Boykotlardaki anlattıklarınızdan da ben bunu anlıyorum zaten. İBDA-C’nin zamanında yaptıklarını da böyle değerlendirebiliriz. Bazı şeylere biraz da böyle bakmak gerekir diye düşünüyorum.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">O dönemler, bilmiyorum hangi tarihe kadar devam eder, bunlardan ilerde daha çok şey anlaşılacak. Bu şey gibi oldu bir nevi; “Deniz Gezmiş’ler filan hiç yok yere asıldılar.” diye denmiyor mu? Şimdi bunu herkes söylüyor. Ne yaptılar ki ne oldu? Devleti mi devirdiler? O zaman böyle bir rüzgar vardı, belki kasırga şeklinde esen... Tutup da “Gel bakalım senin kalemini kırdım.” demek; vicdana, insafa sığacak bir şey değildi. Belki onlar da bizim dönemimizdeki Deniz Gezmişler gibi miydi? Yani aksiyon itibariyle. Ama sen işin özüne bakacaksın. Özünde İslâm’dan bir sapma var mı? Varsa bırak gitsin nereye kadar gidiyorsa; ama o çizgide bir heyecan varsa, o heyecan içinde de bazı “Şimdi bunlar olmasın.” denecek şeyler mi vardı? </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Büyük Doğu çizgisinde, ona rapt olmuş, onu hayata geçirmeye çalışan bir mütefekkir, mücahid ve sanat</span></b><span style="color:black">çı</span><b><span style="color:black">... Öyleydi Salih Mirzabeyoğlu. Sözü yerde bırakmayan birisiydi. </span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Müslümanlar uzun zamandır “cihad” denen şeyi unuttu. Zaten bütün felaketimiz de buradan başladı. Devam eden sıkıntılar da bundan. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Hadisle de işaretlendiği gibi “Cihada dönmedikçe kurtuluş yoktur.” </span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Kesinlikle yoktur; ama çıkıp da bugün böyle DEAŞ...</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">DEAŞ işin sahtesi... Ne, “cemaat” kavramını Fetullah’a feda edebiliriz, ne de “cihad” kavramını DEAŞ’a feda edebiliriz!.. </span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Süper bir tespit oldu işte bu! Kayıtlara geçecek bir tespittir. Necip Fazıl niye bizim gönlümüzdedir ve belki de kıyamete kadar gönüllerde kalacak bir isimdir? Çünkü onun fikri ateştir. Bunu ben hep söylüyorum.</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">man</span> <span style="color:black">öfkesi</span><b><span style="color:black">, cihadın ruhu idi Necip Fazıl. </span></b> </span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İş</span></span><span style="color:black">te acı</span> <span style="color:black">duyacaksın</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">. </span></span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">İ</span></span><span style="color:black">çinde bir ateş</span> <span style="color:black">yanacak, heyecan olacak. Bu olmazsa hiçbir işe yaramazsın</span> <span style="color:black">ki kardeşim. Ne olursan ol. Heyecanın</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">, </span></span><span style="color:black">ateşin yoksa ben yüzüne bile bakmam</span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">. </span></span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Güzel hocam. İyi oldu... Son olarak ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">O nesil bizim neslimiz, o günlerin mahsulü Allah’a şükür. Ama bize meydan da açılmadı. Asistan olmak istedik ama asla olmadı. Yani Yüksek İslâm’ın kapıları adeta duvar oldular bize; ama başkalarına açıldı. O dönemde oraya asistan olanları daha çok hatırlayabiliyorsun. Böyle bir şey vardı. İslâmî uyanıştan, heyecandan hep korktular, hâlâ korkuyor o kesim; ama bu uyanıştan gelen nimetlerden de, iktidar ortamlarından da en çok onlar istifade ediyor. Yani adama dudak büküyorsun, milletvekili oluyor. </span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Maalesef evet...</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><span style="color:black">Tayyar Altıkulaç derin devletin en derinlerinden bir tanesi. Ben buna dair çok </span><span dir="RTL" lang="AR-YE"><span style="color:black">ş</span></span><span style="color:black">ahid dinledim. Yani “Kim şeriatçı, kim Atatürk düşmanı?” şeklinde bütün diyaneti fişleyen bu adam... Tayyar Altıkulaç’ın kendisine sorsunlar bakalım . Biri sorsun, “Bunları yaptın mı, yapmadın mı?”. Nasıl bir yemin verilecekse... Gerçi onlar her türlü yemini ederlerdi herhalde. Bunlara bakılsın. Devlet kayıtlarında, raporlarında, tutanaklarında vardır. Çöpe atılmamıştır. Bir yere gitmemiştir. Bulunur yaptıkları ihanetler. O yüzden gönüllerde zerre kadar yer etmemişlerdir, etmezler, edemezler!</span></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="vertical-align:middle"><b><span style="color:black">Teşekkür ederim.</span></b></span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="color:black">Rica ederim</span></span></span></p> <p style="margin-bottom:10.0pt"><span style="font-size:18px;"><span style="font-family:Georgia,serif;"><span style="color:black">Aylık Dergisi 182. Sayı - 01.11.2019</span></span></span></p>