Almanya ile İsrail arasındaki askeri işbirliğinin temelleri, 1957'de dönemin Savunma Bakanı Franz Josef Strauss ile İsrail Savunma Bakanlığı çalışanı Şimon Peres arasında yapılan gizli bir anlaşmayla atıldı. Strauss, anılarında Peres'in silah talebini "tehdit altındaki İsrail'e yardım etme görevi" olarak gördüğünü belirtiyordu.

Kassam Tugayları'ndan Aşkelon'a roket saldırısı Kassam Tugayları'ndan Aşkelon'a roket saldırısı

Bu gizli anlaşma, Almanya'nın İsrail'e silah sağlamasının resmi politikasına aykırı olsa da dönemin Şansölyesi Konrad Adenauer tarafından da onaylandı. Silah sevkiyatları, "çalınma" süsü verilerek Alman ordusu depolarından çıkarılıp gizlice İsrail'e gönderiliyordu.

1964 Skandalı ve Diplomatik Kriz: Almanya'nın İlk Dış Politika Sınavı

1964 yılında, Alman ve Amerikan gazetelerinde yer alan haberlerle gizli silah anlaşmaları ifşa oldu. Bu durum, Mısır başta olmak üzere Arap ülkeleriyle Almanya arasında diplomatik bir krize yol açtı. Almanya, sonunda Ortadoğu'daki savaşan ülkelere silah ihracatını durdurma kararı aldı, ancak 1965'te İsrail ile diplomatik ilişkiler kurdu.

2003 Sonrası Artan Silah İhracatı: 'Milli Çıkar' Söylemi

2003 yılından itibaren Almanya'nın İsrail'e silah ihracatı önemli ölçüde arttı. Bağımsız araştırma kuruluşlarının verilerine göre, Almanya, İsrail'in silah taleplerinin %99,75'ini onayladı. Bu silahlar arasında, İsrail'in Gazze'deki saldırılarında kullandığı Matador tanksavar füzeleri, Heron TP insansız hava araçları, Merkava 4 tankları için dizel motorlar ve Sa'ar 6 savaş gemileri yer alıyor.

Almanya, İsrail'e sağladığı bu askeri desteği, "İsrail'in güvenliğinin Almanya'nın milli çıkarına olduğunu" söylemiyle meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu söylem ilk olarak 2007'de dönemin Şansölyesi Angela Merkel tarafından dile getirilmiş ve mevcut Şansölye Olaf Scholz tarafından da tekrarlanmıştı.

Alman Silahı, Gazze'de İnsan Hakları İhlallerinde Kullanılıyor

Alman yapımı silahların İsrail'in Gazze saldırılarında kullanıldığına dair kanıtlar artarken, insan hakları örgütleri ve bazı siyasetçiler, Alman hükümetini "milli çıkar" söyleminin arkasına sığınarak insan hakları ihlallerine göz yummakla suçluyor.

Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen, Alman hükümetinin "İsrail ordusunun suçlarına sessiz kaldığını" ve hatta "askeri destek sağlamaya devam ettiğini" belirterek, bu tutumu "ikiyüzlülük" ve "çifte standart" olarak nitelendiriyor.

Hukuki Savaş Başladı: Almanya Yargı Önünde Hesap Verecek mi?

Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR) başta olmak üzere bazı insan hakları örgütleri, Almanya'nın İsrail'e silah ihracatını durdurması için hukuki yollara başvurdu. ECCHR, Gazze'deki beş aileyi temsil ederek, Alman hükümetine karşı Berlin İdare Mahkemesi'nde dava açtı.

Davaya bakan avukat Alexander Schwarz, Alman hükümetinin "İsrail'e silah ihraç ederek uluslararası hukuku ve Cenevre Sözleşmelerini ihlal ettiğini" savunarak, Alman anayasasının yaşam hakkını garanti altına aldığını ve Almanya'nın "yürütme eyleminin bir kişinin hayatını tehlikeye attığı her yerde koruma sağlamakla yükümlü olduğunu" vurguluyor.

Almanya, on yıllardır sürdürdüğü İsrail'e silah yardım politikası nedeniyle artık sadece uluslararası kamuoyunun değil, aynı zamanda kendi yargısının da önünde hesap vermek zorunda kalacak. Gazze'deki savaşın gölgesinde Almanya'nın 'milli çıkar' söyleminin, insan hakları ihlallerine karşı ne kadar geçerli olacağı ise şüpheli.

Kaynak: El Cezire