İşgalci Yahudilerin yarım asırlık Filistin katliamı, Yahudilerin her geçen gün yerleşim yerlerini genişletmeleri ve neredeyse her gün bir Filistinli sivilin keyfi olarak katledilmesi sebebiyle Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı. Saldırı neticesinde İsrail karadan ve havadan asker sivil ayırt etmeden büyük bir katliama girişti. Moloz yığınlarına çevirdiği Gazze'de içinde binlerce çocuğun olduğu 3 binden fazla insanı katletti.

İsrail'in katliamına ise bütün dünya arka çıkarak işgalcileri destekledi. Filistin'deki katliamı görmezden gelen Batı dünyası, ölen İsrail askerleri için gözyaşı döktü. 

Almanya'nın uluslararası yayın kuruluşu Deutsche Welle ise İsrail'in çocukları katletmesini, fosfor bombası kullanmasını, sivillere yönelik katliamını meşrulaştırıcı bir haber yaptı.

İşte konu kendi çıkarları olunca alçaklaşan Batı medyasının haberi:

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi, Hamas terör örgütünün İsrail'e karşı düzenlediği ilk saldırıdan yalnızca üç gün sonra, bünyesindeki bağımsız bir soruşturma komisyonunun tarafların işlediği savaş suçlarına dair "kesin kanıtlar" elde ettiğini duyurdu.

Peki savaş suçları nasıl belirleniyor?

Savaş suçlarının tanımı

Sivillere karşı işlenen savaş suçlarının tanımı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) kurucu sözleşmesi Roma Statüsü'nün 8'inci maddesi ve 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi'nee dayanıyor. 

Bu suçlar, çatışma sırasında genellikle sivillere yönelik olarak insani hukukun ciddi ihlali olarak tanımlanıyor.

Associated Press haber ajansına konuşan Amerikalı uluslararası hukuk uzmanı ve BM Sierra Leone Özel Mahkemesi'nin kurucu başsavcısı David Crane, "Sivillerin ve sivil nitelikteki malların, askeri bir gereklilik olmadan kasıtlı hedef alınması bir savaş suçudur" diyor. Crane, "Ve bu, uluslararası hukuka göre her iki tarafın da uyması gereken bir standart" diye de ekliyor.

Hukuktaki "savaş suçu" kavramı, "insanlığa karşı suçlar" veya "soykırım" kavramlarından farklılık gösteriyor. Savaş suçları, ülke içinde veya iki devlet arasında meydana gelen çatışmalarla sınırlıyken, insanlığa karşı suçlar ve soykırım barış zamanlarında da gerçekleşebiliyor.

Sivillere yönelik saldırılar her zaman savaş suçu sayılıyor mu?

Bunun kısaca cevabı, hayır.

2022'de DW'ye konuşan Toronto Üniversitesi Munk Küresel İlişkiler ve Kamu Politikası Okulu'ndan Mark Kersten, "Savaş yasaları, sivilleri her zaman ölümden korumaz" demişti. Kersten, her sivil ölümünün yasa dışı sayılmadığına dikkat çekmişti.

Çatışmalardaki askeri faaliyetler, eylemin gerekli olup olmadığına göre savaş suçu olarak sınıflandırılıyor. Örneğin, bir okulun ya da bir apartmanın bombalanması, uluslararası hukuka göre askerî açıdan gerekli görülürse savaş suçu olarak değerlendirilmeyebiliyor.

İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar, böyle bir ayrımı uzaktan yapmanın zorluğunu ortaya koyuyor. Ayrıca Gazze, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri. Uzmanlara göre, bu nedenle Gazze'de sivil - askeri hedef ayırımını yapabilmek zor.  

Orantılılık ilkesi nedir?

Özel mahkemeler, askeri bir eylemin savaş suçu olup olmadığını ayrım, orantılılık ve ihtiyat ilkelerine göre belirliyor. Ayrım ilkesine göre, askerlerin siviller ve savaşçılar arasında sürekli ayrım yapmaya çalışması gerekiyor. Orantılılık ilkesine göre orduların bir saldırıya aşırı şiddetle karşılık vermesi yasak. İhtiyat ilkesi ise sivillere zarar vermemek için mümkün olan her şeyin yapılmasını gerektiriyor.

Tüm bunlara rağmen, savaş suçunu tanımlamak hâlâ zor olabiliyor. 

Mesela İsrail'in geçen Cuma Gazze'nin kuzeyindeki sivillere tahliye çağrısı yapması ihtiyat ilkesi kapsamında değerlendirilebilir. Ancak aralarında BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin de bulunduğu bazı insan hakları örgütleri, uyarının uluslararası insani hukuku ihlal ettiğini belirtiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Program Direktörü Sari Bashi de geçen Cuma yayınladığı bir açıklamada, "İsrail ordusu, Gazze'deki sivillerin güvenli bir şekilde bölgeden ayrılmalarını ve daha güvenli bir bölgeye gitmelerini sağlayacaksa, saldırı öncesinde sivillere uyarıda bulunmalı" ifadelerini kullandı. Bashi, "Fakat gidecek güvenli bir yer ve oraya ulaşmanın güvenli bir yolu olmadığında kaçma uyarısı etkili olmuyor" diye de ekledi.

Associated Press'in haberine göre, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) Genel Sekreteri Jan Egeland da İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere çağrısını "yasa dışı" olarak nitelendiriyor.

Egeland, "Bu bir tahliye fırsatı değil, bir yer değiştirme talimatı. İnsani hukukta buna nüfusun zorla yer değiştirmesi deniyor ve bu, bir savaş suçu" diyor.

İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışmalar söz konusu olduğunda orantılılık kavramı da sıklıkla tartışılıyor.

“Herkese eşitlik, ama Filistinliler hariç” “Herkese eşitlik, ama Filistinliler hariç”

Kimileri Hamas saldırılarının vahşeti göz önünde bulundurulduğunda yaşanan çatışmada İsrail ordusunun eylemlerinin haklı olduğunu savunuyor. Bazıları ise İsrail ordusunun çok ileri gittiğini söylüyor. UCM, çatışmalarda yaşananları araştırırken bunları dikkate alıyor.

ABD Başkanı Joe Biden da geçen Çarşamba İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya "Bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum, İsrail'in tüm öfkesi, hayal kırıklığı ve haklılığıyla birlikte, savaşın kurallarına göre hareket etmesi gerçekten önemli. Savaşın kuralları var" dediğini açıklamıştı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin rolü

Hollanda'nın Lahey şehrinde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçlarını uluslararası soykırım suçlarını ve insanlığa karşı suçları yargılama yetkisine sahip tek daimî uluslararası mahkeme.

UCM, 2002 yılında Roma Statüsü'ne uygun olarak kuruldu. Roma Statüsü'ne taraf olmayı kabul eden tüm ülkeler, UCM ile iş birliği yapmanın yanı sıra, tanık erişimi veya delil sağlamak ve zanlıların tutuklanması gibi belirli kurallara uymak zorunda. Roma Statüsü'ne taraf olan ülkeler aynı zamanda mahkemenin yargı yetkisine tabi oluyor.

UCM, 2015'te Filistin'i üye devlet olarak tanıdı. Ancak İsrail, aralarında ABD, Çin, Rusya ve Mısır'ın yer aldığı bazı ülkeler gibi UCM'ye üye değil. Bu nedenle, UCM'nin mevcut çatışmadaki savaş suçlarını belirleme yetkisi olmasına rağmen, kararlarının İsrail üzerinde hiçbir yaptırımı yok.

Ayrıca UCM, Roma Statüsü'ne taraf ülkeler tarafından işlenen savaş suçlarını bile yargılama konusunda oldukça zorlanıyor. Mahkeme yirmi yıllık tarihi boyunca çok az sayıda mahkûmiyet kararı verdi.