Ülkeler, ekonomik bağımsızlıklarını güvence altına almak, stratejik rakiplerini by-pas etmek, küresel tedarik zincirlerindeki kontrolü ele geçirmek ve alternatif gelir kapıları yaratmak amacıyla devasa altyapı projelerini birbiri ardına devreye sokuyor.

Mısır'ın borç sarmalı: Stratejik konumun bedeli ve 'kontrollü kriz' siyaseti
Mısır'ın borç sarmalı: Stratejik konumun bedeli ve 'kontrollü kriz' siyaseti
İçeriği Görüntüle

Süveyş Kanalı gibi geleneksel darboğazlara olan bağımlılığı azaltma ve jeopolitik hasımların etki alanlarından kaçınma motivasyonu, Hindistan'dan Körfez'e, Türkiye'den Çin'e uzanan milyarlarca dolarlık bir koridorlar rekabetini ateşlemiş durumda.

Bu rekabetin merkezinde üç ana proje ve onlara meydan okuyan yeni bir hat öne çıkıyor: ABD ve Hindistan destekli IMEC, Türkiye ve Irak'ın öncülük ettiği Kalkınma Yolu, Çin'in Batı'ya açılan kapısı Orta Koridor ve İran'ın yaptırımları delme hamlesi olan Çin-İran Demiryolu. Her bir proje, sadece bir lojistik rota değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve askeri bir vizyonu temsil ediyor.

ABD-Hindistan Ekseni: Denizden Karaya Uzanan IMEC Projesi

Yeni Delhi'deki G20 Zirvesi'nde 2023'te ilan edilen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), ABD'nin bölgedeki stratejik çıkarlarını Hindistan'ın ekonomik hedefleriyle birleştiren iddialı bir proje olarak dikkat çekiyor. Proje, Hindistan'ın limanlarından yola çıkacak kargonun, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan üzerinden demir yoluyla Ürdün'e, oradan da İsrail'in Hayfa Limanı'na ulaştırılarak Akdeniz üzerinden Avrupa'ya taşınmasını öngörüyor. Bu hat, İsrail'in 2018'den beri "Barış Rayları" (Tracks for Regional Peace) adıyla savunduğu Hayfa-Ürdün-Körfez bağlantısının kara omurgasını oluşturuyor.

Ancak projenin hayata geçmesi, Riyad ile Tel Aviv arasındaki siyasi normalleşmeye doğrudan bağlı. İsrail, kendi iç hatlarını Ürdün sınırına uzatma çalışmalarına başlasa da, projenin bel kemiği olan Suudi Arabistan etabında henüz somut bir adım atılmış değil. 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırılarının ardından ABD Başkanı Joe Biden'ın, saldırıların bir motivasyonunun "IMEC'i sabote etmek olabileceği" yönündeki açıklaması, projenin jeopolitik hassasiyetini gözler önüne serdi. IMEC, Süveyş Kanalı'nı ve İran'ın kontrolündeki kara ve deniz yollarını by-pas ederek ABD-Hindistan eksenine stratejik bir derinlik kazandırmayı amaçlıyor. Ticari entegrasyon söyleminin arkasında, Washington kontrolünde bir güvenlik mimarisi kurma hedefi açıkça görülüyor.

Bölgesel Cevap: Türkiye ve Irak'ın "Kalkınma Yolu" Hamlesi

IMEC'in duyurulmasına karşılık, Türkiye ve Irak, Körfez'den Avrupa'ya uzanan daha doğrudan ve bölgesel sahiplenmeye dayalı bir alternatif olan Kalkınma Yolu projesini hızlandırdı. Projenin ana mimarisi, Irak'ın Basra Körfezi'ndeki stratejik Büyük Faw Limanı'ndan başlayacak 1.200 km'lik çift hatlı demir yolu ve otoyolun, Bağdat ve Musul üzerinden Türkiye'deki Ovaköy/Habur sınır kapısına bağlanmasını içeriyor. Bu hat, Türkiye'nin gelişmiş demir yolu ağıyla Mersin ve İskenderun gibi Doğu Akdeniz'in kilit limanlarına erişim sağlayarak Avrupa pazarlarına kesintisiz bir bağlantı sunacak.

Projenin ciddiyetini ortaya koyan en önemli gelişme, Nisan 2025'te Türkiye, Irak, BAE ve Katar arasında projenin finansmanı ve inşasına yönelik bir mutabakat zaptı imzalanması oldu. Irak hükümeti, projeyi "hükümetler üstü bir devlet projesi" ilan ederek siyasi istikrarsızlıklardan etkilenmemesini güvence altına almaya çalışıyor ve ilk yapım ihalelerinin 2026 başında yapılması hedefleniyor. Türkiye ise, Kerkük-Ceyhan petrol boru hattının yeniden tam kapasiteyle çalışmasını sağlayarak bu lojistik koridoru bir enerji ve sanayi kümelenmesiyle entegre etmeyi planlıyor. Kalkınma Yolu, hem Süveyş Kanalı'na hem de ABD destekli IMEC'e rekabetçi bir alternatif sunarak, Ankara-Bağdat-Doha ekseninde "ABD'siz bölgesel kalkınma" ve "bölgesel sorunlara bölgesel çözümler" mesajını veriyor.

Çin'in Küresel Hamlesi: Orta Koridor ve Kritik Zengezur Etabı

Küresel koridor savaşlarının en önemli aktörlerinden Çin ise, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Rusya ve İran'ı by-pas eden Trans-Hazar Orta Koridoru'nu stratejik bir öncelik olarak görüyor. Bu rota, Çin'den başlayıp Kazakistan, Hazar Denizi, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya uzanıyor. Bu koridorun tam potansiyeline ulaşması için ise Güney Kafkasya'daki Zengezur (Syunik) koridorunun açılması hayati önem taşıyor. Bu koridorun açılması, Azerbaycan'ı Nahçıvan üzerinden doğrudan Türkiye'ye bağlayarak, hattın en önemli engellerinden biri olan İran'ı tamamen denklem dışı bırakacak.

2025 yılı itibarıyla Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış görüşmeleri nihai aşamaya gelmiş durumda ve yıl sonuna kadar bir anlaşma imzalanması bekleniyor. Ankara, Bakü ve Erivan arasında, koridorun kontrolünün Rusya'da olmayacağına dair gayriresmî bir mutabakat sağlandığı iddiaları dolaşsa da, bu henüz resmen doğrulanmadı. İran ise, bu koridorun kendisini jeopolitik olarak izole edeceği gerekçesiyle projeyi engellemeye çalıştığını açıkça dile getiriyor. Orta Koridor, deneme seferlerinde görüldüğü gibi, yük taşıma süresini 20-22 güne düşürme potansiyeliyle hem Rusya-İran eksenini devre dışı bırakıyor hem de Çin'in mallarını Türk dünyası üzerinden Batı'ya ulaştıran stratejik bir damar haline geliyor.

İran-Çin Ekseni: Yaptırımları Yıkan Doğrudan Demiryolu

Bu üç büyük koridorun rekabeti sürerken, Tahran ve Pekin, Mayıs 2025'te Batı kontrolü dışındaki kendi alternatiflerini resmen hayata geçirdi. Çin'in Xi'an kentinden kalkan ilk yük treninin İran'ın başkenti Tahran yakınlarındaki Aprin kuru limanına ulaşmasıyla, iki ülke arasındaki yaklaşık 5.300 km'lik doğrudan demir yolu hattı faaliyete geçti. Bu hat, Türkmenistan ve Kazakistan üzerinden geçerek Rusya'yı tamamen by-pas ediyor. Projenin temel amacı, ABD'nin kontrolündeki Malakka, Süveyş ve Hürmüz gibi deniz geçiş noktalarına olan bağımlılığı kırmak ve Washington'un deniz sigortacılığı ve lojistik üzerindeki denetimini etkisizleştirmek. Bu koridor sayesinde, 30-40 gün süren deniz yolu taşımacılığı 14-15 güne inerek, İran'ın yaptırımlar altında dahi ihracat ve ithalatını sürdürmesine olanak tanıyor. Bu hat, Pekin ve Tahran arasında imzalanan 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşmasının en somut meyvelerinden biri olarak görülüyor.

Lojistiği Kontrol Eden Siyaseti Kontrol Eder

Bölgedeki koridorlar rekabeti, ABD-Hindistan liderliğindeki deniz-kara birleşik zinciri, Türkiye merkezli bölgesel kara köprüsü ve Çin eksenli Avrasya entegrasyonu arasında keskinleşiyor. Her üç güzergâh da Süveyş'in tekelini kırma ve Rusya-İran hattını farklı gerekçelerle devre dışı bırakma motivasyonunu paylaşsa da, vizyonları tamamen farklı:

  • IMEC, Washington’un güvenlik şemsiyesi altında, Batı yanlısı bir entegrasyonu temsil ediyor.
  • Kalkınma Yolu, Ankara ve Bağdat'ın öncülüğünde, "bölgesel özerklik" ve kendi kaderini tayin etme iddiasını taşıyor.
  • Orta Koridor, Çin’in küresel tedarik zincirini Batı Asya ve Avrupa’ya bağlayarak "Türk kuşağını" stratejik bir ortak olarak konumlandırıyor.

Son tahlilde, "lojistiği kontrol edenin siyaseti de kontrol edeceği" gerçeği, bu koridorlardan hangisinin ana artere dönüşeceğinin, sadece bölgenin değil, küresel güç dengelerinin de gelecek on yıllardaki mimarisini belirleyeceğini ortaya koyuyor.