6 Temmuz 1517’de, İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri yaşandı. Mekke Emiri’nin oğlu Muhammed Ebu Numey, Peygamber Efendimiz’e ait kutsal emanetleri bizzat Yavuz Sultan Selim Han’a teslim etti. Bu teslim, İslâm’ın en büyük hizmetkârlığına Türk milletinin mazhar kılındığının ilânıydı; ümmetin manevi sancağı artık İstanbul’da dalgalanıyordu. 508 yıl sonra bugün, bu emanetler hâlâ Topkapı Sarayı’nda muhafaza ediliyor.

Kutsal Emanetler Nelerdi?

Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet Dairesi’nde sergilenen ve yüzyıllardır ihtiramla korunan kutsal emanetlerden bazıları şunlardır:

Hırka-i Saadet: Peygamberimizin bizzat giydiği mübarek hırka.

Sakal-ı Şerif: Efendimiz’in sakal tüyleri.

Mühr-i Saadet: Resmi yazışmalarında kullandığı mühür.

Sancak-ı Şerif: Peygamberin sancağı.

Dendan-ı Saadet: Uhud Savaşı’nda kırılan dişi.

Na‘l-i Saadet: Mübarek ayakkabıları.

Asa-i Musa ve Hz. Davud’un Kılıcı gibi önceki peygamberlere ait eşyalar.

"Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi görüştü"
"Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi görüştü"
İçeriği Görüntüle

Ayrıca Kâbe anahtarı, Kavs-ı Saadet (yay), peygamberimizin kılıçları, su kapları ve aile fertlerine ait hatıralar da bu emanetlerin parçasıdır.

Bu eşsiz hazineler, ümmetin ortak hafızasını, muhabbetini ve bağını temsil ediyor ve etmeye devam edecekler.

Yavuz’un Liderliğinde Bir Dönüm Noktası

Yavuz Sultan Selim, 1516 Mercidâbık ve 1517 Ridaniye zaferleriyle Memlükler’i mağlup ettikten sonra Mekke ve Medine’nin hâkimiyetini Osmanlı’ya geçirmişti. Ancak onun en büyük zaferi, hilafeti ve kutsal emanetleri şan ve vakar içinde teslim almasıydı. Hilafetin Abbasi soyundan Osmanlı’ya geçmesiyle birlikte, Selim Han “Hadimü’l-Haremeyn” unvanını aldı. Bu, İslam dünyasında hem maddi hem manevi otoritenin merkezinin artık İstanbul olduğunu ilan eden bir bildirge niteliğindeydi.

Emanetler Neden Yavuz’a Teslim Edildi?

Hilafetin doğrudan devriyle Abbasî halifesi III. Mütevekkil’in yetkilerini Osmanlılara bırakması, kutsal şehirlerin fiilen Osmanlılar tarafından korunması ve Yavuz Sultan Selim’in hem güçlü siyasi liderliği hem de manevi otoritesi, kutsal emanetlerin ona teslim edilmesinin temel nedenleriydi. Selim Han, hem kudreti hem takvasıyla, ümmetin manevi bekçisi ve emanetin ağırlığını taşıyacak tek liyakat sahibi lider olarak bu tarihi sorumluluğu omuzlamaya en uygun isimdi.

508 Yıllık Sessiz Nöbet: Hırka-i Saadet Dairesi

Bu emanetler, 16. yüzyıldan bugüne Topkapı Sarayı’nda titizlikle korunuyor. Özellikle Ramazan aylarında Kur’an tilaveti eşliğinde muhafaza edilen kutsallar, İslam dünyasında ruhani merkeziyetin Türkiye’ye taşındığının nişanesi olmaya devam ediyor. Her biri, ümmetin kalbinde müstesna bir yer tutuyor.

Sonuç: Emanet Bize, Şahitlik Tarihe

Bu kutsal teslim, sadece bir tarih yaprağı değil; bir ruhun, bir medeniyetin ve bir sorumluluğun Osmanlı’ya ve onun varislerine intikalidir. Yavuz Sultan Selim, bu emaneti yalnızca almadı; korudu, büyüttü ve ümmete bir miras olarak bıraktı. O günden bugüne, İslam’ın en kıymetli hatıraları, İstanbul'un bağrında, milletin göğsünde taşınıyor.