Memleketin sağ ve sol gruplar arasındaki kavgadan dolayı yangın yerine döndüğü, gençliğin bunların peşinden sürüklendiği bir dönem olan 1970’li yıllar... O zamanlar Kumandan Salih Mirzabeyoğlu 20’li yaşlarda. Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ideolocyasına nisbetle “İnsanımız ve İnancımızın Kavgası” mottosuyla 1 Kasım 1975 yılında Gölge dergisini çıkarır. İlk sayının manşeti de hiçbir zaman eskimeyecek, her an taze kalacak bir manşettir: “Çağlar Üstü Mutlak Fikir’e Doğru”…

Mirzabeyoğlu yola çıkış maksadını da “Dava çilekeşinin hamurkârlığını yaptığı gençliğe; ‘neredesin’ aksi seda gibi tekrarlayıcı ‘neredesin?’ cevabıyla değil, ‘Murad edilenin gölgesi kabul edilebilirsek buradayız, hedefimiz aslı gibi olmaktır demek niyetiyle çıktık.” takdimiyle ifade eder.

Mirzabeyoğlu, Gölge dergisiyle Büyük Doğu ideolojisi çizgisinde olduğunu gösterir, “Aksiyona dönüşmeyen fikir topluluğu kendi içinde çürümeye ve çözülmeye başlar” diyerek akının başladığını duyurur. Dergide “Akıncı” kavramı sıklıkla kullanılırken Gölge dergisinin hemen hemen tüm sayılarında “Akıncı” vurgusu vardır. Nitekim daha sonra teşekkül edecek olan “Akıncılar” teşkilâtı da Gölge dergisi etrafında zuhur eder; bu bakımdan Kumandan Salih Mirzabeyoğlu “Akıncılar”ın isim ve mânâ babasıdır.

Filipinler, Eritre, Filistin akıncılarının haberleriyle İslâm dünyasında verilen mücadeleyi Anadolu’ya ilk olarak Gölge dergisi taşır. Dünyada olup biten hadiseleri yorumlar, haberleştirir ve Türkiye’yi haberdar ederken aksiyoner ruhun Anadolu’da yeniden neşvünema bulmasını sağlar. 1975’de yayın hayatına başlayan Gölge dergisi iki dönem olarak toplam 14 sayı yayınlanır ve yayın hayatı 1978’e kadar sürer.

İlk Sayıda Yer Alan Yazılar

Gölge dergisinin ilk sayısında Yeşil Enternasyonale Doğru, Kapitalizm'in Bölgeci Revizyonizmi Üzerine, Devrim Üzerine, Hodini'lik ve Alt Çene Meselesi, Zengibar Müslümanları Kan Ağlıyor, Ahmed Muhammed El-Lemki, Balkan Müslümanları, Akıncı Baş Kaldırırken, Dünya Akıncıları, Filipinlerden Gelen Ses, Moro Akıncıları ve Kıbrıs Müslümanları ve Gerilla Stratejisi başlıklı yazılar yer alır.

Müslümanları Ayağa Kaldıran Dergi

1975 yılında, sağ ile sol arasında kalmış olan Müslüman gençleri militan çizgiye Gölge dergisi çeker. Müslümanların artık sağ ile sol arasında bir tercih yapmasına gerek kalmamıştır; çünkü İslâmcı mücadelenin aksiyon plânında pratiğini ortaya koyan bir yapı doğmuştur. Bu sayede o dönem ve sonrası için Müslümanlar haklarını yaptıkları eylemler üzerinden aramayı öğrenir. Mesela; Yüksek İslâm Enstitüsü boykotları Gölge kadrosu çevresinde filizlenen ve hak arama mücadelesinin nasıl olacağını tüm Müslümanlara gösteren en önemli örneklerden biridir.

Gölge dergisi, Müslümanlara fikir ve eylem geleneği kazandırır. Gölge dergisi, fikirde kuşatıcı; eylemde ve cesarette vurucu; sloganda öncü; teknik olarak da, kapağı kuşe kağıda basılı, A4 ebadında ve yüksek tirajlı bir dergi olarak örnek teşkil eder.

Gölge dergisinin bu hareketliliği, Akıncı Güç dergisinin efsane çıkışını sağlar ve gençliği toparlayarak aksiyoner halde devamlı diri ve taze tutar.

Gölge’nin Misyonu

Salih Mirzabeyoğlu, Gölge dergisiyle Müslümanların ayaklanışını, eziklikten arındırılışını ve yenilenişini sağlar. “İslam’da kavga yoktur, slogan yoktur, ideoloji yoktur.” diyen zihniyete karşı İslamcı mücadelenin nasıl yürütüleceğini, Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ideolojisine göre fikir-eylem misyonu içerisinde gösterir. Gölge, Akıncı Güç ve daha sonra İBDA fikriyatına nisbetle çıkan dergilerde Büyük Doğu aksiyon ruhunu gençliğe aşılanır. Sonraki dönemlerde Salih Mirzabeyoğlu, Necip Fazıl’ın büyük iltifatına mazhar olur.

Allah Resulü’nün kötülüklere karşı ilk olarak el-fiil ile mücadele edilmesi konusundaki işaretini emir telakki etmiş, gerekeni gerektiği yerde yaparak aksiyon halinde “İslam’a muhatap anlayışın olanca hakikatiyle görünmesi davası”nı vermiş, Üstad’ın İdeolocya Örgüsü’nü tatbik fikriyle pratiğe geçirmiştir.

“Gölge Dergisinin Çıkış Sebebi Büyük Doğu’ya Layık Olabilmekti”

Gölge dergisinin temsilciliğini ve çizimlerini yapan Yalçın Turgut, 2021 yılında Baran Dergisi ve Aylık Dergisi’ne yaptığımız röportajlarda Gölge dergisi hakkında şunları kaydeder:

“1970’li yıllar hem sağ hem sol açısından sığ bir zeminde, verimsiz itiş-kakışların yaşandığı yıllardı. İslâmî kesim en koyu hamaseti retorik hâline getirip fikir yerine propaganda üretmeyi mesele konuşmak zannederken, Türk solu da militarizme dayanmayan bir sol hareket olabileceğini hiç aklına getirmedi. Bunların tek istisnası, resmî ideolojinin nasıl aşılacağının arayışı içinde olan tek hareket Salih Mirzabeyoğlu’nun Gölge dergisiyle başlattığı hareket oldu. Gölge Dergisi’nin çıkışında ‘Muradımız aslı gibi olmaktır, şu anda gölgeyiz.’ diyorduk. Gölge Dergisi’nin çıkışsebebi Büyük Doğu’ya layık olabilmekti. Bunu, ilk sayımızla birlikte ilan ettik.”

Necip Fazıl: Salih’in mi Bu Mısralar?

Yalçın Turgut, Gölge Dergisi’nden sonra çıkarılan Akıncı Güç dergisinin olduğu dönemde Salih Mirzabeyoğlu ile birlikte Erenköy’e Üstad’ı ziyarete gider. Yalçın Turgut, hadiseyi şöyle anlatır:

“Gittiğimizde, yemek masası gibi bir şey vardı. Onun üzerinde Akıncı Güç dergilerini koymuş çocuklar. Gelip gidenler, artık kimse. Bir de Gölge Dergisi’yle beraber verdiğimiz 50x70 posterler vardı. Öyle, katlı duruyorlardı. Renkleri Üstad’ın dikkatini çekti; “Nedir bunlar?” dedi. Oturdu masasına, aldım posterleri, “Üstad’ım Gölge Dergisi’yle beraber verdiğimiz posterler.” dedim. Gözü yaşlı olan posteri gördü ilk önce. Meşhur, “Sen Eritre’desin çocuk, sen Moro’da, sen yıllarca zulmedilensin…” diye devam eden mısralar… “Oku” dedi bana. Başladım okumaya, bitti. Üstad’a nazar ettim ki, göz pınarlarında yaşlar birikmiş. “Salih’in mi bu mısralar?” dedi. “Evet” dedim. “Müthiş” dedi…”

Üstad’ın Akıncı Güç ve Gölge dergilerini okuduğunu ve bu dergiler için “Bunlar Büyük Doğuların dergileri!” dediğini aktaran Yalçın Turgut, o günün şartlarında böylesi dergileri çıkarmanın çok güç olduğunu fakat derginin acayip bir maya tutturduğunu, o mayanın da Salih Mirzabeyoğlu’nun süzmüş olduğu fikir olduğunu ifade eder.

İslamcı Gençlikte Uyanış Oldu

1978 yılında II. döneminde Gölge dergisinin idare müdürlüğünü yapan Kazım Albay, Gölge dergisinin komünizm ve faşizm arasında sıkışan gençliğe alternatif bir yol olduğunu söyler ve şunları aktarır:

“1975 yılında başlayan üniversite hayatımda siyasî atmosfer yüksekti. 1975’te Gölge dergisinin çıkışından habersiz, ancak onun militan çizgisinden etkilenmiş olarak oturduğum bölgede gençleri teşkilatlandırıp kendinden zuhur halinde eylemlere geçiyor ve “akıncı” ismini kullanıyorduk. O zamanlar İslâmcı gençlikte bir uyanış söz konusu olup rejimin onlara reva gördüğü ikinci sınıf insan (gerici) muamelesini reddediyor ve meydan yerinde söz sahibi olmak istiyordu. Ülkücü-komünist kamplaşmasında ise birinin yedeğine girmek istemeyip kendi isim ve mânasıyla zuhur etmenin yollarını arıyordu. O zaman mukaddesatçı gençlik için Necip Fazıl, İslâmcı mücadelenin yolunu açan “Üstad” olup Erbakan Hoca ise MSP ile siyasî bir önderlik sunuyordu. Mukaddesatçı gençliğin bir zuhuru olarak İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsündeki boykotların asıl mânası da rejim tarafından kendisine biçilen pasifizm gömleğini yırtmasıydı. Gölge kadrosu ile birlikte bu boykotların her safhasında aktif olarak bulundum.”

Baran Dergisi 772. Sayı