LEVHA: 23 Nisan 1987… Ebced hesabıyla uğraşıyorum ve satrançta SU mânâsını çıkarıyorum!

*

SATRANÇ: 322: MİRZABEYOĞLU… KEBŞ-Koç: 322: KAYDAHR-Halkın her işine karışan. Ezel vergisi. Ebed… RAHMANÎ-Rahmanla ilgili, Rahman’dan. Kırgızistan’da “suyun piri” diye bilinen Süleyman Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet: 308: ARVASÎ-Bir dağ ismi. Büyük İrşad Kutbumuz’un soyadı.

*

ŞAT-Büyük nehir: 309: HUŞ-Kalb… HOŞ-İyi, güzel, doğru. Kırgızistan’da “Hoş” anlamına gelen “Oş” Şehri’nin ortasında, TAHT-I Süleyman diye bir dağ var: 309: BARAKA-Temelsiz küçük yapı… KE-Allah’ın saltanatını istiva ettiği Arş Tabakası’nın altında ve Burçlara hisselerini veren “Atlas-Boşluk” tabakasının üzerinde bulunan “Taht-Kürsî-Koltuk” mertebesini işaret eden “Kef” harfi: 21: KE-Kelime sonlarında olan, Farsça’da küçültme edatıdır. “Merdümek-Adamcağız” gibi. Küçültme, özleştirme, kavramlaştırma ve kelimelerin baş veya son harfleriyle gösterilmesi şeklinde kısaltma ile de olur. Ek, “ilâve, taşan, kemer, tag”dır da… Yıldızım, TAG-I Sagir… SÜLEYME-İ Sagir: Ayak parmaklarının, birinciyi üçüncüye bağlayan… SÜLEYMANÎ-Süleyman’a âit, Süleymanla ilgili. Kemer tokası yapılan kıymetli bir taş: 201: BİRR-Kalb, gönül. Temizlik. Takva. Vavî… SÜLEYMAN ATA TAHTI ile ilgili olarak 18. yüzyıl tarihçisi Camal Karşi: “Oş’ta, Baraka ve Hanaf diye iki dağ vardır. Baraka’nın yanında Hazret-i Süleyman’ın veziri Asaf ibn Burhiya’nın mezarı var!”… Barak dağı: Barakûh.

*

SİLÂM: Taş. Su. Hamd… Rahman hikmeti Hazret-i Süleyman’a nisbet edilerek, Allah kâinatın dört unsuru ve yer ile gökteki mahlukları onun emrine tâbi ve teshirine amade kılmıştır… Her canlı şey, sudan yaratıldı; ve canlı olmayan hiçbir şey yoktur… Küllî Cisim, –cisim– keyfiyeti olarak herşey de 4 unsurdan… Unsurlardan su, “Heba” temsilcisi ve “Ateş” de “Esir” denilen lâtif maddenin… Biri, varlık alıcısı “şekil”, öbürü “varlık”; dirilik, su ve ateşten meydana gelen… KURTA-Küpe. Ezel. Esir. Mahzum, burnunun halkası ile tutulan sığır ve deve, her delinmiş nesne: RAKDE-Uyku. Bitki. Berzah… HARIK-Yakan. Yakıcı. Ateş, od. Yanan, yanıcı. “Su. Acı. Karmaşık. Yemek”: 309: HURAK-Tuzluk. Kurumuş çabuk tutuşur bir madde. “Tuz, gust, Eb-u sabir”… SERLEVHA-Kaptan Kusto Müslüman: 309: RUZNAME-Vakit cetveli, Takvim. Müzakere proğramı. Her günkü gelir ve giderin yazıldığı defter… YEVMİYE: Ruzname’nin bir anlamı da, günlük gazete, günlük hâdiselerin yazıldığı kağıt. Üstadım, benim için Yevmiye, kendisini ziyarete gelen Tercüman gazetesi ve Edebiyat dergisi yazarı ve eşlik edenlerine, konuşmasının “Ruznâme işi olmaması”nı söylüyor. Benim içinse tam bir ruznâme işi; gelip geçici günlük değil!..

*

ŞAT’-Yerden çıkan taze ekin yaprağı. Ekinlerin taze filizleri. Su arkı. Cimâ etmek. Bağlayıp sağlamlaştırmak: 310= 1309: NESR-Arşı taşıyan meleklerden biri. Akbaba. Kartal. Yarayı deşmek… KEF harfi, Ay menzillerinden “Nesre”ye işaret eder: 101: MAHZUMÎ-Halid bin Velid Hazretleri, Kureyş’in “Mahzumoğulları” boyundandır… ŞAT-Siyah koyun. Vahşî sığır: 701: TAŞ… ZA-Sahib, malik, erbab, ehil mânâlarına gelir: 701: OSMANLI… ASİR-Bir efsaneyi rivayet eden: 701: SAGR-Tepe veya başka bir yerde bulunan mağara. Sahil şehri. Ön dişler. Ağız… YAR-I Gar: 1412= 413: TUZ-Fransızca’da Gust.

*

B. Akaeva’nın, “Kırgızistan’dan Cıyık Cerleri-Kırgızistan’dan Kutsal Yerler” isimli eserinden: Hazret-i Süleyman tarafından kutsanmış olduğu için TAHT-I Süleyman Dağı denilen yer, onun inzivaya çekildiği ve ibadet ettiği yermiş. Oradaki taşlarda onun ayak izleri ve alnının izi kalmış. Her bayram buranın ziyaret edilmesini istemiş, bu yüzden de halkın ziyaret yeridir. Diğer bir rivayette ise, Süleyman Aleyhisselâm burada da yaşamış ve yeryüzündeki bütün varlıkları idare etmiş. Bu dağda 32 Peygamber’in daha ayak izleri vardır. Orada bulunan Mescit’te namaz kılanın, kıyamette şefaate nail olacağına inanılır. Hazret-i Süleyman’ın namaz kıldığı ve halka yemek dağıttığı yer burasıdır. Sözkonusu dağda, birkaç mağara vardır ve özellikleri girişten sonra diğer ucunun Kâbe’ye çıktığına inanılmasıdır.

*

KİVAN-Baca delikleri. Kevn âlemi. Varlık, vücut, kâinat: 76: M-OĞUL. “Allah Sevgilisi’nin ümmeti”… Kamer menzillerinden “Kivan”, Allah’ın bütün varlıklara nasibini veren “Rabb” ismine, Birinci Sema Tabakası mertebesine –İbrahim Aleyhisselâm Gaybı– işaret eden YE harfi ile ilgilidir… KİVAN: Ke-Van… KİVAN: K-İva-N… KÜRSÎ-Usul, sistem, katma değer-Nun, nur, ab, kalem, balık, cesed… İspanyolca, GRENAT-Süleyman taşı. Nar çiçeği. Koyu kırmızı. “Ateş denizi.”: 672: VARESTE-Halas bulmuş. Kurtulmuş. Affedilmiş. Hür… Ateşe atıldığı hâlde yanmayan ve Allah Sevgilisi’nin “Ceddimiz, babamız” diye andığı İbrahim Peygamber hatırda… Vehim sebebi, âyette “Denizler tutuştuğu zaman…” diye anılan kuşatanda, Allah’ın halis kullarını sahile atmayıp onlara selâmet ihsan ettiği de… MÜTEBELLİR-Billurlaşan, tebellür eden. Belirgin, belirmiş. Bir şekil almış. Kaynayan, fıkırdayan, hareket eden, canlılarda kımıldatmak, canlandırmak, harekete geçirmek. (Suret, kul için; ve hüviyet, zât, –bilinemez olan–, Allah’ın… Allah’ta gayrı olmak mânâsına Halk Âlemi’ne giren herşeyin aslı, harekettir; ve hareketten evvel birşey yoktur… Allah’ın faal sıfatı eseri; “Kün-Ol” emri buna dair ve Allah’tan gelen herşey ruhtur. İnsana kendisinden çok az şey bildirilen ruh ki, ruhîlikle bildiğimiz!): 672: MUHALLEB-Nakışı ve güzelliği çok olan elbise. Cam. Sıfat alan, sıfatlanılan… MÜHELHEL: Zarif ve şık elbise. Güzel şiir veya söz… MÜHELHİL: Lâtif ve nazik söz söyleyen. Bir şeyi lâtif ve zarif bir şekilde yapan… MÜHELLİL: Tehlil eden. “Lâ İlâhe İllallah” devamlı tekrar eden. Bütün putları kıran İbrahim Aleyhisselâm hatırda… İLHAM: Nefsi horlamak, nefsi kırmak. Gaipten kalbe gelen mânâ… HAZİNE-Define. Allah Sevgilisi, “Allah’ın sır hazinesi Arş’ın altındadır ve anahtarı şâirlerin diline verilmiştir!” buyuruyor: 672: İSTISNA’-Sanatlı olarak yapmak. Bir şey yapmak için sanatkârlarla anlaşmak… ARŞ’ın altında KÜRSÎ var… POETİKA: Şiir görüşü, şairliktir, şâirin kendisidir… Üstadım’a söylediğim: “ÇİLE’deki poetika, tek başına şiir kadar güzel!”… Hayatın usaresi!

*

OŞ’taki HANAF Dağı… HANEF-Doğruluk. Ayak eğriliği. “Dönüş. Gusto”: 138: SÜLEYMAN Mahzumoğulları-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin Diyarbakır’da türbesi olan oğlu. (Bakır madeninin sembolü “Tarık-Zühre-Tan yıldızı”dır)… KIZIL-Kırmızı, al renk. Kıldan yapılan ip. Şiir akl’ı. Aşırı, ifrad, müfrit: 132: MAHS-Hâlis olmak… CESSASE-Harb gemisi. Nefs mücadelesi. Aramak, casuslamak: 129: SALİH… NAIT-Dağ: 130= 1129: HENDESE-Geometrik şekle dair… İngiliz-Mağara kokusu: 129: MÜCEVVEF-Kovuk. İçi boş şey… FRANSIZ-Kendi kendinden ibaret zann hürriyeti: 400: ŞIKK-İki ihtimâlden herbiri. (Yevmiye: Almanlar, –Hitler zamanı–, Fransızlar gibi bir “istifham-soru” işaretinden ibaret değil, inanmanın milletiydi!)… BATI’yı temsil eden ve asla bağlanması gereken iki EK; Kamer menzillerinden “Nesre-Yazı”ya işaret eden KEF harfi ile ilgili ki, bilinmesi gereken “Kürsî” mertebesi ve Allah’ın “Şekür” ismi… RÜYA’da gelen mânâ: İngilizler ve Fransızlar arasında bir hâdise. Bir gemide 21 sistem var; biri bozulunca diğeri devreye giren… DENİZ: İlim… GEMİ: Nefs… GOLYAT-Amaç, hedef, gaye gemisi. Başı ve arkası aynı olan gemi: 1446: BAKIR Halka-Kemer. Eğri… HADÎLE-Çayır, çimen. Tele-grama. Hâyal bünyesi. (Hadile: H-Adîle… HI harfi, Allah’ın “Hakîm” ismine, “şekil-suret” mertebesine, Kamer menzillerinden “Nahye”ye işaret eder; “Kalb, nefes, bağırsaklar”a… Adîle: Adil olan): 446: MÜRUR-Geçmek, gitmek, sır, gece. Bir taraftan girip öbür taraftan çıkmak. Kapı-baca. Sona erme, nihayet bulma… KEZKEZE-Çok fazla kırmızılık: 1445= 446: MEKŞUF-Keşfolunmuş, belli… GRANİT: Granat. Süleyman taşı. Kırmızı renkli taş. Çeşitli renklerde de olur çok sert bir taş. Yapı ve döşeme, sütun ve heykelcilikte kullanılır… İspanyolya, MARMORED: Mermerimsi. Sert taş… ABDÜLHAKÎM Koltuğu etrafındaki bu turdan sonra, gelelim KÜRSÎ mertebesi altında sıralanan 21 Âlemin mertebe isimlerine: KÜRSÎ, Atlas Feleği, 7 Sema tabakası, Esîr, Hava, Su, Toprak, Madenler, Bitkiler, Hayvanlar, Melekler, Cinler, İnsanlar, VAVÎ yüksek dereceler… MEHAT-Maviye, billur taşı. Güneş. Güzellik. Dağ sığırı. Menzil, konak istasyon: 446: TEBDİL-Değiştirmek. Ortadan kaldırmak. Bir şeyi başka bir hâle ve şekle koymak. (HA harfi, Allah’ın Ahir ismine, Heba tabakasına, Kamer menzillerinden “deberan-bozma, değirtirmeye” işaret.)

*

KIRGIZİSTAN’daki OŞ Şehri’nin kuruluşu ile ilgili halk arasında anlatılan hikâyelerden biri şöyle: Hazret-i Süleyman, pulluğun önündeki iki Boğayı askerleri ile sürüp geliyormuş. Tam Oş Şehri’nin oraya vardığında, “Hoş-Oldu, yeter!” demiş ve Şehir buraya kurulmuş… Benzer hikâye: Allah, Cebrail Aleyhisselâm’a insanlara çiftçilik yapmayı öğretmesini emreder. O da, çiftçilikle birlikte, “Ey insanoğlu, Allah buğdayı-arpayı çiğ yemeyi yasak etti!” diye bildirir. Öküzlerle toprak sürülme işi Hindistan’dan başlar ve Pakistan vesaire devam eder… Hindu: Nehir insanları demek, yüzdeki “ben-nokta” demek… “Ben” de, “mağara” ve ezel izi… ADEM Aleyhisselâm’ın Hindistan’ın Seylan adasında Cennetten indirildiği ve Mekke’ye Arafat dağında Havva anamızla buluştuğu rivayeti, bu dağın “Cebel-ür Rahme: Rahmet Dağı” diye de bilindiği, Hazret-i İbrahim’in Cebrail Aleyhisselâmla burada konuştuğu gözönünde tutulmalı!

*

SÜLEYMAN ATA TAHTI, Abdülhakîm Koltuğu’nun bir yüzünü daha billuşlaştırdı: Allah’ın RAHMAN ismi ile kastolunan rahmet, O’nun Zât âleminden gelen bir inayettir ki, topyekün Kâinat Rahmanî nefesten var olmakla ona mazhar olmuştur. Allah’ın RAHÎM ismi ise, “amel karşılığı-çaba eseri” karşılığı, müminlere hususî bir inayet; Allah kabulünü kendi nefsine “vacib-zorunlu” kıldığı için, Ayetle bildirilen bu hususa RAHMET-İ Vücud da denmiştir… ATA-Verdi, veren. Geldi, gelen. (Ezel ve ebed İnsan’da birleşti… Mazi ve İstikbal, Hâlde): 411: YAR-I Gar-Allah Sevgilisi’nin Hazret-i Ebubekir’e gizli zikri talim ettiği mağara… SÜLEYMAN TAHTI: 999:
 

İKİ HARF: YA-ZI

 
YE harfi, Allah’ın “Rabb” ismine, Birinci Sema Tabakası mertebesine, Kamer menzillerinden KİVAN’a işaret eder… Çıkış mahreci, ŞIN harfiyle aynı, Şehadet ve Ceberrut âleminden… Sayı değeri, “Büyük cümle-bütün” denilen 12 felek (Burçlar) karşısında 10, “Küçük cümle-Küçük bütün” denilen 7 Sema Tabakası karşısında 1’dir… Seçkinlerde ve seçkinlerin seçkinlerinde belirginleşir ve meydana çıkar. Yolun sonu ve 7. mertebe ona âittir. (İnsanî Hakikatin Perdelerinde, Allah Sevgilisi’nin gaybı)… Hâkimiyeti cansızlarda meydana çıkar. Büyük unsuru ateş, küçük unsuru su’dur. Canlılar ondan meydana gelir; ruhun bedene binmesi gibi… Hareketi karışıktır; hakikatler, makamlar ve “mûnazeleler-uzaklıklar” ona âittir. (Allah’ın “Müzill-Zelil kılıcı” ismi, Hayvanlar mertebesi, Ay menzillerinden “Sa’du’l Suud”; yani yıldızlar, mübarek yıldızlar, derecelenmek, derece almak” hatırlanmalıdır!)… YE, dörtlüdür, zarftır, kuşatandır, ecelle çevrilidir… MUHYİDDİN-İ Arabî Hazretleri: “Risalet YE’si yerde zuhur etmiştir / Ulvî âlemde barınan VAV gibi / O gölgeleri olmayan cisimlere yardımcıdır / Ve suretlere sarılmış bir yardımcı / Hikmetiyle sizi çağırmak isterse / Okur ve Surelerin harflerinin sırlarını dinler!”… FURKAN LÛGATI isimli eserimiz, “…den” olarak hatırlanmalıdır!

*

ZI harfi, Kur’ân’ın 17. harfidir, Ebced değeri 900’dür… MUHYİDDİN-İ Arabî Hazretleri: “ZI’da altı sır saklıdır ki / Onlar yaratıklarca bilinmez gizli / Mecaz gerekli / İhsanıyla cömertlik yaptığında / Hakikatin zuhurunda görünür güzelliği / İlâh’tan umar ve adaletinden korkar / Oluşundan gizlenirse / Hiçbir varlık ortaya çıkmaz!”… Harf hakkında: Şehadet, Ceberrut ve Kahır âlemindendir. Sayı değeri, 808’dir. (ZI: 808: TAHT-Alt, aşağı, sonra. Gelecek olan içyüz, sıfat)… Nur Ehline göre ise, sayı değeri 900’dür… Feleği, Birinci felek, seçkinlerin seçkinlerinin özünde belirginleşir ve ortaya çıkar, yolun sonu ona âittir. Hakimiyeti cansızlarda ortaya çıkar. Sıcaklık, soğukluk ve yaşlık ona âittir. Büyük unsuru su, küçük unsuru havadır. Her harf için geçerli bir hikmet olarak; tabiatına uygun herşey ondan meydana gelir. Hareketi karışıktır; huylar, hâller ve kerametler ona âittir, kabiliyetlidir, çifttir, ünsiyet verir. Şeylerde “zat” ona âittir.

*

ZI-(Zi’nin “…den, dan” mânâsına gelişi ve “za, zi, zu” şeklinde “sahib” anlamı hatırda): 900: ŞÜTUR-Deve. Gemi. Yıldız… SAHARÎ-Kaya cinsinden. Kaya ile alâkalı. (Sahire: Yeryüzü, arz. Çöl. Kıyamette haşir meydanı için tecrid edilecek Arz-ı Beyza. İnsan ve hayvan ayak basmadık yeryüzü… Sahire: İçine kızmış taş koyup kaynatılan ve üstüne su koyulup içilen süt. “Ramazan ilmi”… Sahir: Uykusuz kalan. Uyumayan. “Gayri iradî faaliyet”… Sahir: Mekkar. Bilmece kuran. Bilinmez yapan. “Kemer”… Sahir: Büyücü kadın. “Nefsin kabul edici dişiliği”… Yevmiye: “Aç karnına yat!”… Vücutta tesir yeri bağırsaklar olan Başak Burcu’nun Lâtince ismi “Virgo-dönüş şeridi, şirret, cadoloz”; unsuru toprak, tabiatı kuru ve soğuk, yıldızı “Utarid-Mercury, cıva”… Utarid-Utarit: Uta-Rit… Meksika dilinde, “yoğun bakım merkezi”nin kısaltılmışı: Utı… Rit: Telegram dolayısıyla tanıyorsunuz. Eşya düzenine âit “hayat iradesi”ni geride bırakan aklın, sanat iradesine muhatab şekil ve suret “esprileri-ruhilikten mülhem”likleri. Zihin kontrolu başındaki meşhur NİMPA’yı tanıyorsunuz. NYMPHALAR’ın Yunan mitolojisinde, bataklıklar ve su kenarlarında yaşayan “tabiatın dişi esprileri” oluşu, şarkıcı ve şenliklerde şirretlik ettiklerini de biliyorsunuz. Telegram’ın başladığı 2000 yılında Kartal’daki soğuk odayı tekrardan tasvire herhâlde ihtiyaç yok… Kader kısmette olan neyse, o geliyor başa… İkizler Burcu-Lâtince ismi Gemini, unsuru hava, tabiatı sıcak ve nemli, –NİMPA bana; yaz mevsimi gelsin de görürsün!–, yıldızı “Utarid –Cıva, ânı ânına çabuk değişen, bir karar tutmayan”–, vücutta tesir yeri “akciğer ve kollar”, Simya’da sabitleme safhası… Koltuğa İngilizce’de “Kollu Sandalye” denmesi; Abdülhakîm Koltuğu hatırlanmalı!): 900: SARİH-Kurtaran, medet veren. Meded istenen, ihtiyaç duyulan. (Tabiatın unsurları, “deberan-bozulma” ile başka bünyeye mal olsa da, toprağın bitki, bitkinin hayvan, hayvanın masum melek, meleğin nefs sahibi cin, cinin de insan olamaması gibi, “başkası olmadan başkası için olan”dır; temeldir)… KAZZ-Büyük taş. Topraklı olan. Topluluk, cemaat: 900: MUSAHHİR-Teshir eden. İstenilen hâle koyan. Birini bağlayan. (Süleyman Aleyhisselâm, kendisine “Rahmanî” hikmet nisbet edilmesine sebeb, Allah’tan dilemiş ve dört unsurla birlikte yerdeki ve gökteki bütün mahlukat onun emrine tâbi kılınmıştır; hiçbir Peygambere nasib olmayan… Allah Sevgilisi ise, kendisine bu tasarruf verildiği hâlde, şerlerin kaynağı Şeytan’ı evine girince yakalamışken, önce bağlamış, sonra ise salmıştır; kendisine bu teshir kuvveti verilmiş olduğu hâlde, –bu Hadîsle sabit–, Allah nasıl dilerse yapsın diye… Dünya işlerinde mucize ve keramet soyundan işlere tevessül edilmemesi, onların ancak Allah’ın dileği ile vukuu, “İradesi Allah’ın iradesi olmuş” Peygamberler ve izinde olanlara mahsustur!)… ADL-Mani olmak. Men etmek. (Rahman Suresi, 20: âyet: “Birbirlerine kavuşmalarına engel men’edi bir perde var”… Layabgıyan sırrı: Bulamamacasına arama menzili): 900: FEYZİ-Feyze mensub. Bolluk ve berekete âit… HARİFÎ-Sonbahar’la ilgili: 900: MENDUD-Meyveyi aşağıdan yukarıya doğru istif. (Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin İlm-i Huruf’taki harfler sisteminde, VAV harfî –Üstün dereceler–, en altta… Da’va Cetvelinde Vav harfinin sayı değeri 46 ve Allah’ın “Valî-Raî, gözeten, idare eden” ismine işaret ediyor… Velî-Allah’ın “müminlere dost” mânâsındaki 99 güzel isminden biri: 46: İlâhî… Liv-Güneş. Tasavvufta Allah’a teşbih olunur: 46: MAH-Kamer, Ay… Velî-Sahib, malik. Muhafaza eden. Baba, yeşil ve kuru ot, ilim. Babanın babası, cedde, ata: 46: Mücab-Kabul cevabı almış olan. Duası ve dileği kabul edilmiş… Güzide-Seçilmiş, beğenilmiş: 46: Ulâ-Birinci, ilk, evvel… Yevmiye: Kafanın mahdut olması büyük sıkıntıdır. Cins kafa kurcalayacak, ulâya kadar gidecektir!)… TAKARRÜR-Kararı verilmek. Yerleşmek. Kararlaşmak. (Tekerrür: Tekrar, kerre, defa… Abdülhakîm Koltuğu: 21 sistem, 21 kerre… Şehid: Şâhidin mübalâğalısı): 900: SERHAYL-Kervan başı. Baş, kaptan. (Hayl: Kuvvet. Havl… Hayl: At. At sürüsü. Atlı sürüsü. Zümre. Düşünmek, hıfzetmek… Hayil: Engel, mâni. Hicab… Hayla’: Cinden bir nesne, gizli nesne. Sırtlan. Korku)… KASAH-Sırtlan. Sıcak. Haber. Yakınlık. Cem etmek. Sarf. Dad: 169: KUST-Topalak otu. Suadî. Ortada oturan. Vasıta, iki şey arasında. Ezelle ebed arasında… RAHMAN Sûresi’nin 19-20. ayetleri: 3166= 169: KIST-Hisse. Nasib. Parça parça verilen hediye, atiye… MUSTAKA-Sakız. Yapışan nesne. Kan. Alak. “Oku” diye başlayan Kur’ân’ın ilk Sûresi’nin ismi, Alak’tır: 169: ABDÜLHAMÎD-Hamîd Allah’ın kulu. Allah’ın hamdeden kulu… KÜRSÎ mertebesini hatırlayınız!


Baran Dergisi 357. Sayı